Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Akıl ve Bilim Toplumu Olabilmek

Akıl ve Bilim Toplumu Olabilmek
 

Keşke akıl ve bilim toplumu olabilseydik.
Keşke sadakate değil liyakate önem verseydik.
Keşke hesap sorabildeydik.
***
2009 yılı ilk sabahı gün henüz ışımadan acı bir haberle sarsıldık:
‘Bilkent Üniversitesi’nin 7 öğrencisi yılbaşı gecesi evlerinde doğal gaz kombisinde sızan karbon monoksit gazından zehirlenerek öldü.’
Haber doğal gaz faciası olarak duyuruluyor.

***
Avrupa’nın nerdeyse tamamı ısınmak için doğal gaz kullanıyor.
Ama pek de kimse ölmüyor.
Peki, ülkemizde bu tür facialarla bu kadar sık karşılaşılması rastlantımı?

***
Petronius'un bir sözü var: "suam habet fortuna rationem" İngilizceye ‘accident has its reasons’ olarak, dilimize ise 'rastlantının nedenleri vardır’ diye çevrilmiş.

***
“Talihsiz” gençlerimizi geri getirmez, ama keşke;

Pişmanlıkları keşkelere,
Umutları inşallahlara,
Kaderimizi rastlantılara bağlamasak.
Rastlantıların nedenleri olduğunu bilsek,
O nedenleri var eden koşullardan hesap sorsak,
Sadakate değil de liyakate önem versek.

Kısacası akıl ve bilim toplumu olabilsek.
O zaman biz de çağdaş toplumlar gibi, bu tür acıları daha az yaşayan mutlu ülkeler grubuna girebiliriz.

***
Ama öyle miyiz?

Gençlerimize son 10 yılda türbandan başka proje geliştirilebildi mi?
Gelişmiş topumlar CERN gibi projelerle uğraşırken, gençlerini yaşına bakmadan salt birikim ve yeteneklerinden ötürü bu tür projelerin yönetimine getirebilirken..

Ülkemizde, hava yolları gibi, Tübitak ve üniversiteler gibi bilim kuruluşlarının yöneticileri bile bilim ve liyakat kriterleri ile değil; ahbaplık, yandaşlık ve sadakat esaslarına göre, salt ‘cemaattendir diye’ bu kuruluşların başında bulunuyor mu?

Bir yoğun bakım ünitesinde başhemşirelik yükseltilmesi, devletin bir anaokuluna öğretmen atanması, hatta oraya minicik öğrencinin kabulünde bile aile profiline bakmak, gerekirse mahalle, parti referansı sormak gibi kriterler uygulanmıyor mu?

Evet. Hem de maalesef on binlerce kez evet.
Bilimin ve aklın referans olarak alınmadığı çırılçıplak ortada.

***
Karbon monoksit ağır bir gazdır.
Ağırlığı nedeni ile bulunduğu ortamda hep aşağı çöker, bu özelliği ile ortamdan süpürülerek bile uzaklaştırılabilir.
Bu önemli bir bilgidir. Can kurtarır. Batılı toplumlarda kim bu bilgiye sahipse o bu göreve getirilir. Kriter bilgidir. Batı toplumlarında itfaiyeci 'bilgi toplumunun' itfaiyecisidir.
***

Aklı ve bilimi referans olarak almadığımıza göre şimdi biz bizim itfaiyecimize ne soracağız?

Gençlerin can verdiği apartmanda, bir üst kattan gelen ihbar üzerine, saat sabahın beşinde belki de o gençler hala hayatta iken daireye giren, buradaki zehirlenmeyi saptayan, zaten kapalı olan hava gaz vanalarını kontrol eden; ama bu gaz ağırdır, bu dairede zehirlenme belirtisi varsa alt katlarda çok ciddi bir durum olabilir demeyi AKIL edemeyip geri dönen; öte yandan bu faciaya en az benim kadar üzülen yurdumun itfaiye görevlisinden hesap sorabilecek miyiz?

Hayır, soramayacağız. Buna hakkımız da yok aklımızda.
Çünkü biz bilgi ve akıl toplumu olamadık.

Biz, rastlantı dediğimiz şeylerin basit nedenleri olduğunu bilmiyoruz.
Ya da biliyoruz ama o nedenleri var eden koşullardan hesap soramıyoruz.

Soramadığımız için, bilim kuruluşlarımız CERN’e yaklaşamıyor.
Çocuklarımız, gençlerimiz sorunlar yumağında, kaos içerisinde bocalayıp duruyor.
Üniversitelerimiz tökezliyor, uçaklarımız düşüyor.
Yoğun bakım ünitelerinde toplu bebek ölümleri yaşanıyor.
İnsanlarımız çok sık bu tür facialarla ‘RASTLAŞIYOR.’

Karanlık bir Ankara gecesinde
Heycanla beklenen umut pırıltıları, henüz gün ışımadan, 'talihsiz' bir şekilde sönüyor.
Gencecik canlar ölüyor.

Talihsiz bir toplumuz.
Ve bundan hepimiz sorumluyuz.

 
Toplam blog
: 12
: 1336
Kayıt tarihi
: 14.11.08
 
 

İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirdim. Halen Çocuk Cerrahisi Uzmanı olarak çalışıyorum. Evliy..