Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '08

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Akıl ve kalbin dengesi (2)

Akıl ve kalbin dengesi (2)
 

“Öyle görünüyor ki insanlar arasında muhtemelen doğuştan zekâ farklılıkları bulunmaktadır. Ancak böyle çok boyutlu bir sorunu, insanın sahip olduğu bilgi ve zekâyı (kavrama çabukluğu, sezinleme derinliği, yaratıcılık, sergileme berraklığı, v.b.) tek boyutlu olan zekâ bölümü (IQ) gibi bir işlemle ölçülebilmesi de imkânsız görünüyor. Karl Popper , John C. Eccles

Tek başına akıl-mantık ya da sadece duygusal araçlarımızı kullanmamız, yaşam kalitemizi olumlu yönde şekillendirmiyor. Önemli olan, aklını ve kalbini dengeli bir şekilde kullanabilmek… Evrenin Sahibi, insanoğluna diğer canlılardan farklı o kadar çok özellik vermiştir ki, bu donatılarını en dengeli ve verimli bir şekilde kullanabilenler hayatta başarılı grafiklere sahip olabiliyorlar…

Dr. Alexis Carrel, akıl-duygu-zekâ üçlüsünün ahengine şöyle değiniyor:

“ İnsanda zekayı kaplayan bir içgüdü vardır.Fakat bu, dış dünyayı emin olarak kavramamıza yetecek ve bu dünyanın şartlarına uymamızı sağlayacak kadar kudretli değildir.İnsan, ormanın karanlığında öndersiz yol bulamaz.İlk bakışta dostu ve düşmanı ayıramaz; insan yanılabilir.Önüne çıkan birçok yoldan bir tanesini seçmekte ve sonra bu yolu takip etmekte serbesttir.Varlığını devam ettirmek için bilinçli çabasına güvenemez.Akıl, rehberlik konusunda zayıftır.Akıl, hiçbir zaman sürekli bir medeniyet kurmaya yetmemiştir.Akıl, zamanda zekadır , duygudur , yürektir.Gerçeğe ulaşmamız için akıl kadar duyguya da ihtiyaç vardır.Zeka, dış alemi ve eşyaların birbirleri arasındaki ilişkileri kavrar; fakat bizi harekete geçiremez.” [1]

Sadece mantık kurallarına göre hareket edenler birer makine ya da robot gibi yaşarlar. ”Yağmur yağdığı zaman şemsiye açılır ve yağmurdan korunulur. “ gibi… Peki, ya doğayla baş başa kalmanın huzurunu duymak, eşiyle ve çocuğuyla el ele bir nisan yağmurun altında şarkılar söyleyerek iliklerine kadar ıslanarak keyifle, mutlulukla yürüyen bir kişinin davranışlarını mantığın hangi kefesine koyacağız? Herkes ıslanmamak için köşe bucak kaçarken ya da şemsiyesini açarken siz hangi mantık kurallarına göre böyle bir şey yaparsınız? Bence böyle bir örnekte mantıktan çok duygular ağırlıkta… O anda yaşanan mutluluk oranını o insanlara sormak gerek… Peki ya, suyun kaldırma kuvvetini, hamamda banyo yaparken keşfeden ve keşfettiği anda çırılçıplak sokaklara fırlayıp. “ Evreka! Evraka! (Buldum! Buldum! ) ” diye bağıran ünlü bilim ve düşünce adamı Arşimed’in bu hareketini akıl-mantığın neresine koyacağız? Ya Hezarfen Ahmet Çelebi’ye ne dersiniz? O devirde yapma kanatlarla Galata Kulesi’nden atlayarak uçmaya kalkmak, akıl-mantık işi miydi? Bir ışık demetinin üzerine binip evrene yolculuk yaptığını hayal eden ve E=mc2 ‘yi bulup fizikte devrim yapan Einstein’a ne demeli? Akıllı, uslu, mantıklı kaç kişi, bir ışık demetinin üzerine binip evrenin sonsuzluklarına uçmayı ve ardından büyük bilimsel buluşlara imza atmayı başarabilir? Belki de başarılı bilim adamları için genellikle kullanılan “Uçuk- kaçık biri” tanımlaması, akıl ve mantıkla birlikte, bunların çok ötesindeki potansiyel zekâlarını da devreye sokan kişiler olmalarından kaynaklanmaktadır.(devam edecek)


[1] Alexis Carrel, Başarının Sırları, Hayat yayınları, Editör: Özcan Ünlü, İstanbul

 
Toplam blog
: 63
: 1536
Kayıt tarihi
: 20.04.07
 
 

1968 yılında Üsküdar'da doğdum.İlk-Orta öğrenimimi Almanya'nın Hof/Saale kentinde tamamladım.Lise ve..