Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '15

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Akıldan Kalbe yolculuk

Akıldan Kalbe yolculuk
 

Çakralar


Tekamül...

İnsanın hayata geliş sebebi...

Mutlak ve Bir olan’nın, BÜTÜN’ün aşikar oluş sebebi...”Ol” deyip de oldurma sebebi.

Tekamül eden beden değil; RUH. Bedenimize üflenen ve henüz bilimin varlığından emin olamadığı ama binlerce yıldır insanların varlığını kalplerinde hissettikleri ruh...

Tekamül eski Türkçe bir kelime. Modernize etmek gerekirse, insanın bilinç seviyesi ile alakalı. Her şeyin titreştiği bu evrende ruhun elde ettiği deneyimler sonucu titreşim seviyesinin artması ile alakalı...

Bilincin eski tabiriyle şuurun gelişimi önündeki engel ise akıl. Çünkü akıl Dünya illüzyonuna takılı. Zıtlıklara dayalı çalışan akıl, evrenin sanal gerçekliğine obsese.

Engeli kaldırmak ise aklın özgürlüğü ile mümkün. Zira insanın sezgileri her zaman açık. Ancak onları tam olarak kullanamıyoruz.

Hayat her insandan, her olaydan bizlere konuşuyor aslında.

Akıl ise kısıtlayıcı inançlar, cehalet, dogma, taassup, çocukluk kararları, bağımlılıklar, korkular, öğrenilmiş çaresizlikler, arzu, istek, beklentiler, batıl ve boş inançlar vb’den oluşan paradigmalarından dolayı olanı olduğu gibi, geleni geldiği gibi alamıyor. Tüm bu listedekilerden aklını özgür kılan aklının özgürlüğünü ele alabiliyor.

Aklın özgürlüğü ise hakikatin her akan bize dokunan nurunu daha temiz ve kesintisiz alıp, akıldan kalbe geçmemize olanak sağlıyor. Tüm çakralardaki tıkanıklıkların temizlenip, tepe çakrasından insana gelen ilahi tesirleri alma kapasitesi bu.

Hakikatin nurunun düştüğü bir et parçası olan kalp, dönüyor işte o zaman gönle. İşte o zaman ego, sağlıklı egoya dönüşüyor. Nefs, razı olan nefs oluyor. Artık hiçlik yolunda ilerliyor...

Bu nasıl bir bilinç ve biliş halidir ki kişi olanı olduğu gibi, duruma yorum katmadan yaşayabiliyor. An’da ve akışta oluyor. Her şey rüzgarın saçlarını yalayıp gitmesi gibi yapışmadan, kişiyle özdeşleşmeden geçip gidiyor.

Ama kişi pasif değil, aktif. Hem de eskisinden bile daha fazla aktif. Çünkü artık o bir aşk sarhoşu. Yunus Emre’nin “IŞK” diye tabir ettiği, Antik Yunanlıların “AGAPE” dedikleri İlahi aşk ile yanıp tutuşuyor. Aşk şarabından içiyor her an. Ve dışarıdan bakan bir insan bu kişide Budizm’de aydınlanan insanın 4 hali diye tabir edilen “şefkat,  neşe, huzur ve sevgi dolu bir nezaket” görüyor.

Artık ispat yok, etiket yok, yargı yok, koşul yok, beklenti yok, şikayet yok, öfke yok, kıyas yok, kötüleme yok, yargılama yok, suçlama ve eleştiri yok...sadece olanı olduğu gibi kabul ve buna göre hayata verilen bilinçli karşılıklar var. Tepki değil, karşılık vermek hayata...Bir tanık zihniyeti içinde yaşanan bir var oluş. Zıtlıkların hakim olduğu bir evrende, birlik bilinciyle yaşanan bir hal. Zıddı olmayan bir sevgi ve aşk ile dualist dünyanın yaşandığı bir hal. Ve erdemlerin hal edildiği bir yaşam...

Yani sürtünmesiz yüzey gibi idealizmden değil, bilfiil insanın niyet, gayret ve kısmet ile sahip olduğu bir var oluş halinden bahsediyoruz. Eylem ile sınamış, büyük sınavlardan başarıyla geçilmiş bir kahramanın yolculuğundan bahsediyoruz.

İdeal ama neden olmasın ki? Yapan nasıl yapıyor? Birisi yaptıysa herkes yapabilir. Hedefi yüksek koyalım ve içsel yolculuğumuzda kısmet ise bu seviyeye kadar ilerleyelim. Allah hepimize nasip eder inşallah...

Sevgiler,

Kenan

 

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

https://instagram.com/naacel/

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

 

 

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..