Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '07

 
Kategori
Özel Günler
 

Aklıma düştün yine...

Aklıma düştün yine...
 

Bir gece rüyamda cep telefonum çaldı. Açtım, “Bil bakalım ben kimim?” diye bir ses ve o sesi duyduğum an irkildi bedenim... Bir ses bu kadar mı özlenir. Bu kadar mı ihtiyaç duyulur. O konuşuyordu her zamanki gibi hızlı, heyecanlı, hayat dolu bir şekilde, bense ağlıyordum onu dinlerken, ona öldüğünü hatırlatmamak için gizli gizli.... Ağladığımı farkederse sorardı bana niye ağlıyorsun diye. “Sen öldün” dersem telefonu bir anda kapatacaktı sanki. Öldüğünü ondan saklamaya çalışarak sesini dinliyordum ağlayarak gizlice. Bu sesi duymayalı iki yıl oldu nerdeyse. O anlatıyor ben de ağlıyordum sessizce.

Uyandığımda ağlamış olduğumu farkettim.

Sesini tekrar duymak çok güzeldi.

Ortak arkadaşlarımızı aradım o gün, duymak istediğim sana ait bir şeydi... Hatta sendin ama ipler senin elindeydi. Sen istemeden ben seninle konuşamazdım.

Ses...

Hiç düşündünüz mü? Ses nasıl bir şey? Sevdiğiniz insanların sesini hatırlamaya çalışın. O sesi düşünerek hatırlayabiliyor musunuz? Yüzü hafızanızdan silinmez mutlaka birkaç resmi vardır hatırladıkça baktığınız. Kokusunu unutmazsınız, hatta belki de unutmamak için bir şeylerini saklıyorsunuzdur hala. Peki ya ses? Eğer bir yerlere kaydettiyseniz şanslısınız ama eğer kayıtlara geçmediyse ve sadece hafızanızda kaldıysa sesi?

Hatırlamak için oluşturulması çok güç bir şeydir ses. Beynimizin en dibinde ses kalıyor galiba sadece rüyalarda duyduğumuz bir ses.

Dipte, en dipte ve derinde…

Bazen sadece sesini duymak istediğimiz, birkaç saniye bile olsa sesine özlem duyduğumuz kişileri bir düşünün. O sesi duymadan nasıl giderirsiniz içinizdeki açlığı? Bir sesi özlemek nasıl bir şeydir? Tarifi olmayan bir ihtiyaç… Ya da sevdiğiniz birinin sesinin kulağınıza değmesi… Anlatılamayan bir haz…

Sesini özledim senin…

Ellerimizi boyayıp odamdaki duvara yapıştırmıştık el izlerimizi. İçine de notlar yazmıştık. “Aklıma düştün yine…” diye yazmıştın en sevdiğin dilde. Özledikçe o ele dokunacaktım ben. Ama bu kadar büyük bir özlemin aramıza gireceğini hiç düşünmemiştik çünkü gençtik. Ölüm yaşlı bir şeydi bizse gençtik.

Bugün 8 Ocak; doğum günün senin. İyi ki doğdun keşke ölmeseydin…

Yıllar geçiyor üzerinden, bir yıl, iki yıl… Sen hep aynısın, büyümüyorsun, rüyalarda öldüğün yaştasın…

Doğum günün kutlu olsun… Senin için dilek dileyemem artık, kendim için diliyorum senin adına…

Çok özledim sesini, yine ara rüyamda beni…

Sesini yolla arada bir bana, sanal bir dünyadan sanal bir dünyaya…

 
Toplam blog
: 73
: 5913
Kayıt tarihi
: 06.09.06
 
 

Yılın en uzun gecesinde doğmuşum. Bu yüzden midir bilinmez ruhlarımızın özgür kaldığı geceleri se..