Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '13

 
Kategori
Güncel
 

AKP artık yönetemiyor!

AKP artık yönetemiyor!
 

Gezi Parkı eylemcileri rutin dışı eylemleriyle AKP'nin kimyasını bozmuş görünüyorlar.


Gezi eylemleri hızlanarak arttıkça AKP, giderek daha çok pusulasız bir gemiye benziyor. Önceleri yüksek perdeden “alışveriş merkezi yapacağız” diyen Başbakanın, son olarak, “zaten metresiyle falan Topçu Kışlası'na AVM olması mümkün değil”noktasına gelmesi de buna işaret ediyor. Bir ara rezidans ile toplumu ikna edeceğini düşünen başta Başbakan olmak üzere AKP’lilerin, şimdi de Şehir Müzesi yapacaklarını söylemeleri, kimseyi ikna etmeye yetmiyor. Öte yandan Gezi’de başlayıp bütün Türkiye’ye yayılan rutin dışı eylemleri püskürtmek için düzenlenen Başbakanı karşılama eylemleri sırasında AKP’liler arasında dile gelen çelişkili ifadeler de AKP’nin kimyasının epey bozulduğunu gösteriyor.

 AKP Sözcüsü Çelik, “karşılama yok” derken, İstanbul’da bütün toplu taşıma araçları sabah 04.00’e kadar çalıştırılarak düzenlenen karşılama sönük geçmişti. Bu sefer, Başbakanın Ankara’ya gelmesi ertelenmiş; araya Adana ve Mersin mitingleri konulmuş ve Ankara için Gökçek’ten kitlesi kalabalık bir karşılama tertip etmesi istenmişti. Gökçek, hiçbir şeyden kaçınmadı ve o kadar bindirilmiş kıta döktü ki yollara; aralarında, kendisine uzatılan mikrofona, “Kılıçdarın arkasındayık” diyenler de vardı. Ankara’daki kalabalığın Erdoğan’ı yeterince tatmin etmediği anlaşılıyor; bu nedenle hafta sonu önce Ankara’da, sonra da İstanbul’da yeniden miting yapılarak “iman tazelenmesi” amaçlanıyor.

Rutindışı, rutin ile anlaşılmaz!

Başbakan böylece yönetme kapasitesinin ve kavrama yetisinin “rutin dışı”na çıkmadığını gösteriyor. Hala, Gezi Parkı’na ilişkin halkın tepkilerini anlama konusunda kafa yoracağına, eyleme katılanlardan çok daha fazla insanın kendisini desteklediğini ispata çalışması, telaşa düştüğünü gösteriyor. Oy oranı en düşük çıkan anketlerde dahi birinciliğine itiraz olmadığına göre AKP’deki bu telaş nereden kaynaklanıyor? Asıl soru budur ve AKP, bu soruyu duymamak için mezarlıktan geçerken yüksek sesle türkü söyleyerek, bu soruya verilecek cevabın yaratacağı korkuyu bastırmaya çalışıyor.

Başbakan duymak istemese de, Gezi Parkı’nda başlayıp bütün Türkiye’ye yayılan eylemler, bildik, rutin eylemlere benzemiyor. Eylemcilerin başında, “ben söyledikten sonra üç kez tekrarlayacaksınız” diyen de yok; “bitse de gitsek” rutinliği de!... Herkes kendi ürettiği sloganı seslendiriyor; duvara yazıyor ve hatta eğer üretemediyse “slogan üretemedim” diye de itiraf ediyor.

Eylemcilerle toplumsal eylemlere müdahale eden polisler ilk kez karşı karşıya geliyor. Bu nedenle polis, rutin eylemlerde uyguladığı yöntemlerden sonuç alamıyor. Rutin eylemciler, tazyikli su hazırlığı yapılır yapılmaz pozisyon alıyorlar; Gezi eylemcileri, tazyikli su sıkılmasına bile aldırış etmiyorlar. Rutin eylemcilerin bırakın oy vermesini, AKP’yi bir kez bile hayırhah anmadıkları biliniyor; oysa Gezi eylemcileri, basına da yansıdığı gibi AKP’ye oy verenleri de kapsıyor.

“Kökü dışarıda” mı?

AKP, rutin siyaset yapma yöntemlerini dışladığı için halkın dikkatini çekmiş ve kendisine sağlam bir zemin bulmuştu. Öncekiler nasıl ki AKP’nin üzerinden yükseldiği zemini anlamadılarsa AKP de, Gezi’de başlayıp Türkiye’ye yayılan eylemleri ve mucitlerini anlamakta zorlanıyor. O nedenle bildik devlet refleksiyle “kökü dışarıda” tanımlamasıyla ruhunu kurtarmaya çalışıyor. Oysa hiçbir toplumsal olay, bir tek nedenin üzerinden yükselmez. Yani ortada sorun yoksa “dışarıdaki kök”ün bir kıymeti yoktur. Kaldı ki, Hükümetin Suriye politikası doğru kabul edilecek olursa “dış mihrak”ın yarattığı etkiden çok “içerideki yönetici”nin “kışkırtıcı yönetme anlayışı”nın göstericiler üzerinde daha büyük etkisi olduğu muhakkaktır. Bir başka ifadeyle Suriye için Türkiye’nin takındığı tutum, ne kadar “dış tahrik” rolüne uygunsa Gezi eylemleri için bahse konu “dış tahrik” de o kadar uygun bir tanımlamadır. Yani ortada bir problem varsa o problemin taraflarının kim olduğu, ikinci derecede önem taşır. Birkaç Erasmus öğrencisinden “dış tahrik” çıkarmaksa biraz fazla zorlama olur.

Öte yandan, hiç kuşkusuz bu eylemciler, birden biri ortaya çıkmadılar. Türkiye’nin son on yılını bakıldığında bu eylemcilerin “kökü”nü bulabilmek mümkündür. Üstelik bu “kökler”, esas olarak, AKP’nin yüksek oy aldığı bölgelerde “filiz” vermiş durumdadır. Mesela HES’lere karşı verilen mücadelede sesini duyuran Erzurum Aksu Deresi’ni hatırlayın. Bugün Gezi’de Hükümetin karşısına çıkan rutin dışı muhalefetin izlerine Erzurum’da, Sinop’ta, Muğla’da, Rize’de, Artvin’de çevreye yönelik eylemlerde rastlanacağı muhakkaktır.

Türkiye, yeni tip bir toplumsal muhalefet ile tanışırken, on yılı aşkın bir süredir toplumu yöneten ve yönlendiren AKP’nin artık bu sürecin gerisinde kaldığı anlaşılıyor. Zaten Başbakan’ın, her fırsatta, meseleyi “refüj düzenlemesi” olarak algılayıp, “en çok ağacı ben diktim, en çevreci benim” demesi de sürecin kavranılmadığını gösteriyor.

Rutin dışı muhalefete karşı takındığı tavır nedeniyle AKP’nin takındığı rutin tavrı, rutin bir belirlemeyle açıklamak gerekirse “AKP artık yönetemiyor”! “Kimyasal bozukluk” da bu yönetememe halinden kaynaklanıyor. Bu durumda kadim bir sözü hatırlamak gerekiyor; “yönetenler eskisi gibi yönetemiyor; yönetilenler de eskisi gibi yönetilmek istemiyorlarsa bir devrim durumu var demektir”.

Şimdi sıra “bu süreci yönetmeye talibiz” diyebilecek bir partinin ortaya çıkmasında. Var mı öyle bir parti?

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..