Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '09

 
Kategori
Eğitim
 

Alabildiğimiz puan kadarız

Alabildiğimiz puan kadarız
 

O kadar meşgulüz ki düşünmeye vaktimiz yok...


Türkiye’de sorunların temel kaynağının eğitim sisteminin yetersizliğinden kaynaklandığını düşünürüm. Bir de sonrasında birey olarak yeteneklerimize göre değil de sınavlardan aldığımız puanlara göre değerlendirilmemiz yok mu, insanı çileden çıkarıyor.

Hazır öğrenciliğim taze bitmişken kendi yaşadıklarımdan da yola çıkarak aldığım eğitimi biraz eleştirmek istiyorum.

Atatürk’ün eğitim planının şimdi bizde uygulanan şey olmadığı kesin. Artık eğitim sistemimize bile birileri karışmış durumda verilen derslerle uğraşıp duruyorlar. Çocuklarımız, gençlerimiz düşünmekten tamamen uzaklaştırılarak ezberci bireyler haline getiriliyorlar. Zaten 12 Eylül’ü yaşayan Türkiye’de gençler düşünmekten korkuyorlar, maazallah başımıza ya bir şey gelirse diyerek.

Ben lise sıralarında mürekkep yalarken yani bundan 6–7 yıl önce, dersler tamamen ÖSS’de bu konu çıkar bu konu çıkmaza indirgenmişti, o dönemde türev, integral, organik kimya vs konuları öğrenmeden üniversiteye giden birçok öğrenci olmuştu. Mühendislik fakültesine daha önceden türevi öğrenmeden gitmek, ya da kimya fakültesine deney yapmadan, organik kimyayı görmeden gitmek ne kadar acı. Al sana zorlu geçecek en az 4 yıl.

Sonra dersler önemli ve önemsiz diyerek 2 gruba ayrılmış, önemsiz (!) derslerde de önemli olanlar, sırf öğrencileri sınavlara hazırlamak amaçlı öğretilmeye başlanmıştı. Mesela resimde, müzikte, bedende sınıfta oturup test çözdük, neden? Çünkü önümüzde aşmamız gereken koskoca bir ÖSS dağı vardı.

Geçtiğimiz olimpiyatlarda da Amerika’dan bir sporcu 8 altın madalyayı toplayınca bizimkiler başladı kara kara düşünmeye neden bizim sporcular böyle başarılar kazanamıyor. Nasıl kazansınlar, kazanacakları varsa bile farkında değiller ki. Ne hobimiz kaldı, ne ilgi alanımız.

Şükür ki ÖSS’yi alnımın akıyla geçip üniversiteye girdim ve oradan da 4 yılda mezun oldum. Ne oldu? 4 yıl lisans okuyup da “tesnisyen” durumuna düşürülen tek mesleği seçmişim. Hey gidi emeklerim, oysa ÖSS’den ne çok puan almıştım, üniversitede sabah 9 akşam 8 derslere girmişim. Cumartesileri millet yurtta 11. rüyasını görürken ben okulun yollarını “dersim var” diye aşındırmışım. Ders çıkışı da günün cumartesi olmasını varsayarak dağ başındaki okulumuza gelmeyen dolmuş şoförlerine söylenmişim. Hadi ben sağlıkçıyım, fizyoterapistim, meslek kanunu olmayan bir mesleği yapıyorum. Öğretmenlerden ne haber? Son 10 yılın mezunlarının yarısı şimdi polislik yapıyor, ne yapsınlar atadılar mı öğretmen olarak? Belki de bu işi çok seviyorlardı, severek o bölümü okumuşlardı, belki de gerçekten “örnek öğretmen” olacaklardı. Mühendisler hakkında ne düşünüyorsunuz? Kaç tanesinin mezun olur olmaz iş garantisi var? Peki, yıllarını Tıp Fakültesinde geçiren hekimlerimiz ayda ne kadar para kazanıyor? Her yıl binlerce mezun veren İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi mezunlarına ne oluyor?

İş imkânı olmaması, ya da gereken iş gücüne yönelik personel eğitilmemesi zaten başlı başına bir sorun iken bir de karşımıza Kamu Kuruluşlarında işe girmek yani atanmak için yeni bir sınav daha çıkarıldı, malumunuz KPSS.

Ben ne kadar çok matematik ve Türkçe sorusu çözebilirsem o kadar kaliteli bir fizyoterapistim, ne saçma. Benim bu işi severek yapmam, işimde kaliteye önem vermem, sürekli eğitimlere giderek kendimi geliştirmem hiç önemli değil. Önemli olan çözebildiğim soru sayısı. Kısacası biz bu ülkenin gençleri mesleğimizde ne kadar başarılı olursak olalım çözebildiğimiz soru sayısı kadarız. Biz alabildiğimiz puanla eşdeğeriz, ne üstüyüz ne altı.

Oysa böyle mi olmalı? Burası bizim yerimiz, yurdumuz. Bize nerede ihtiyaçları varsa o şekilde bizi yetiştirecekler ki biz de hem mezun olunca hemen çalışmaya başlayacağız hem de faydalı bir birey olmanın keyfini süreceğiz. Bize birey olarak değer verecekler, beynimiz önemli olacak, yaptıklarımız, başarılarımız göz önünde bulundurulacak. Her türlü imkân sunulacak bize, sunulacak ki yapabildiğimizin en iyisini yaparak bu millete hizmet verelim. Her türlü kaynağımızı verimli olarak kullanmamız gerektiği gibi dünyanın başka hemen hiçbir ülkesinde bulunmayacak genç nüfusumuzu da verimli kullanmanın yollarını arayıp bulmalıyız. Bakın o zaman sorunlar ne kadar çabuk çözülmeye başlayacak…

 
Toplam blog
: 54
: 3369
Kayıt tarihi
: 15.09.07
 
 

Fizyoterapist & Osteopat & klinik pilates mat 1 eğitmeni & PNİ öğrencisi Bir sağlıkçı olarak Türk..