Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Aldanışlarım

Aldanışlarım
 

Aldanış...Evlilik...


Sanmak yan-ma-ya kapı açar demiş biri. Geçenlerde bir yerlerde okudum. Düşündükçe doğruluğunu iyice idrak ettim. Yaman sözmüş. Neden takıldım bu kadar bilmiyorum ama sanırım algıdaki seçicilik sebebi. Bir büyük aldanışın içinde hisserderken kendini içinde al geçen tüm kelimeleri yakalayıveriyor insanın beyni.

Neden aldanırız? Neden izin veririz aldatmalarına bizi? Aldanmış olmanın tadı neden bu kadar acıdır? Başkası sizi aldatır kızarsınız gücenirsiniz de kendinizi aldatıyorsanız hem de bunu uzun bir süredir yaptığınızı anlamışsanız birdenbire o zaman kızgınlığınız kime? Küsecek misiniz kendinize?

Yok ben kendimi aldattığımda biraz gücendim kendime itiraf ediyorum ama çok ta değil. İnsan olarak hata yapma haklarımdan birini daha kullandım dedim kendime. Ne yapalım yani ölüm yok ya ucunda. Kalbimi kırsınlar diye sunmuşken ortalığa çekilecek acı neyse en çok ben değil miyim çeken; bir ceza daha vermenin alemi ne kendime?

Güzel olduğumuzu, akıllı olduğumuzu, başarılarımızın büyüklüğünü duymak, gururlanmak hoştur. Dinlerken biliriz ne kadarının doğru ne kadarının düzmece olduğunu ama bir benlik vardır ki bizden içerde hep daha fazlasını duymak ister. Zavallı egolarımız...
Sevgide bile hilekarız; hatta en çok ta onda. Sevdiğimizi sanarak kandırmışlığımız yok mudur kendimizi hiç? Aşkla yandığımız, ayrılıkla piştiğimiz ve öleceğimizi sandığımız yanılgılarımız hiç olmadı mı? Ya sonra?..
Kaçımız öldük gerçekten aşkın acısıyla? Her aşkın küllerinden yeniden doğup daha bir pervasızca atılmadık mı yeni yalanlara...

İnsan bazen kendine çok acımasız oluyor. En zor kendini affediyor. Başkalarının hep bir mazereti var da sanki bir suçlu biz oluyoruz. Dönüp dönüp geldikçe yapılan hatalar gözümüzün önüne en taze haliyle, duyulan utançtan mıdır bilinmez (öyle ya biz nasıl böyle saf olabilmişiz değil mi) daha bir kanatıyoruz kendimizi. Daha keskin darbeler atıyoruz canımıza. Sızdıkça yaralardan içimizdeki acı, kan, zehir aklanırız belki de günahlarımızdan. Kimbilir? Belki de arınmak için tek çıkar yol bu acımasız saldırılar.

Düşünüyorum aşkın kendisi bir aldanış değil mi zaten. İçine daha fazla hile katmaya gerek bile yok. Sendeki aşkı bilirken sana olanı bilememek, seviyorum derken sevgi sözü beklemek. Acabaların dansı kafanda. Yanındayken emin olduğun herşeyin o uzaktayken derin şüphelere boğulması, özlemek ama özlemediğinden endişe etmek. Seviyor sanmak ama sevmediğinden korkmak. Seviyorum sözünün kapağını kaldırmak için yanıp tutuşurken ya içi boş çıkarsa diye korkmak ve oluruna bırakmak. Sonu geciktirmek ödlekçe...

Sevilmek isteyip sevilmediğini anlamaktan korkmak belki de en büyük korkaklık ve kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülük. Her aşkın mayasında olan bu kuşku bir taraftan da aşkı bitirmiyor mu yavaş yavaş. Sormalar sorgulamalar, yerli yersiz şüpheler değil mi en taze aşkların bile mezarını kazan? Bir taraftan da bu şüphe değil mi daha sevilir olmak için bizi motive eden, halden hale sokan. Sevgiler belki de çok emin olduğumuzda başlıyor ölmeye en çok ta. Çantada keklik olmak seveni yaralarken sevileni de sıkıyor belki de. Kazanılmış zaferler artık heyecan vermez oluyor. Durmadan değişen düzende kendi dinamiği içinde aşklar da şekil değiştiriyor. Özlenen, kavuşulan, doyuma ulaşılan, değerini yitiren ve sıkıntı veren bir süreç aşkın ömrü. Üç ay, üç yıl falan değil yani.Ne kadar yaşayacağı yaşayanların doyum sürecine bağlı.
Heyecanı bittikten sonra ne oluyor peki? Biten heyecanın yerine birlikte yaşanacak yeni heyecanlar koymayı başarmak çok zor bir zanaat ama zor olan şeylerin değeri de bir o kadar fazla oluyor. Genç bir kadın ve erkekken başlanacak yolda birlikte ilerlemek. Aynı hızla yürüyüp; ne geride kalıp ne de geride bırakarak uzun bir yolun sonunda artık gözlerle sözlere tercüman olmak ne hoştur. Kolkola yürüyen Hayat Arkadaşı olmayı başarmış yıllanmış çiftlere bakarken nasıl sıcak bir duygu sarar insanın içini.

Aldanışlara ve aldatışlara yer olmamıştır hayatlarında. Baktıklarında gözlerine şeffaftırlar kalplerine kadar. Ne şüphe kemirir içlerini ne hayat gailesi yıkar kalelerini. Kapatmışlardır tüm dış tehlikelere hem yüreklerini hem yuvalarını.
Aradığım, özlediğim bu sonsuza uzanan güvenli sıcak ilişki. İçinde yaşadığımı sanarak kendimi kandırdığım şey bu mu? Aldanıyor muyum?

 
Toplam blog
: 53
: 471
Kayıt tarihi
: 03.07.09
 
 

Balık burcunun tüm özelliklerini taşıyorum. Duygu dünyasında yaşıyorum. Gerçekler çok ağır geliyo..