Alıntılar 2

Türkiyede, kabul etsek de etmesek de, adına ister tarikat ister dini topluluk ister sivil toplum hareketi deyin, gücünü tarikatlardan alan bir siyasi hareket var. Kiminin açıkça taraf olduğu, bazılarının gündelik çıkarlar doğrultusunda destekler gözüktüğü, ancak,  dine dayalı bir devlet kurulacağından, ölesiye korkan, şeriatın ne zaman geleceğini alçak sesle tartışabilen sessiz bir gurubun  da olduğu bir gurubun da mevcud olduğu yadsınamaz. .

Kimi zaman, basında tarikatlara dayalı siyasetin eylemleri öylesine abartılıyorki sanki bu kocaman ve 72 milyon insanın yaşadığı ülkede, polisin kontrolünden ordunun sindirilmesine kadar, akla gelen herşeyden bu insanlar sorumlu tutuluyor.

Basının bir bölümü, özellikle Fethullah Gülen gurubunu destekleyenler, ülkenin başına gelen bütün felaketlerden askeri sorumlu tutuyor. Buna, güneydoğuda gece yarısı basılan karakolda şehit düşen mehmetçik veya demokrasinin gelişememe nedeninin asker vesayeti veya askerin darbe yapması gibi,  çapraşık konular da dahil ediliyor. Bunun için insanlar göz altına alınıyorlar, yargılanıyorlar, hukukun hukuk olduğu bütün ülkelerde masumiyet karinesi esasken bu ülkede insanların suçlu olduğu iddia makamı tarafından ispatlanamadığı giibi tam tersi uzun gözaltı süresince delillerin toplanmasını bekleyen bir takım insanlar, suçsuz olduklarını ispata çalışıyorlar.

Peki bunların ne kadarı doğru.  Amacım genellemelere dayalı bir yazı yazmak değil. Bunu bu ülkede kerameti kendinden menkul bazı köşe yazarları inatla ve hergün yapıyorlar. Tam tersine  devam eden mahkemeler nedeniyle bir yorum yapamayıp, bir şey yazamadığım TSK nın daha önceki müdahalelerine, bugün karşı olanların o zaman ne dediklerine bir bakmak istiyorum. 

''Her Milletin tarihinde asker bir tepe varlıktır.Bir de anadan doğma asker- millet vardır. O, asker doğar, askerlik türkülerinden ninniler dinler ve asker olarak ölür. yakın tarihimizde kaç defa onda mazinin tebessüm eden çehresini ve yıldırımlaşan celadetini gördük'' bu alıntı Sızıntı Dergisinin 1979 haziranın da yayınlanan sayısındadır.

''Tatmin edilmemiş, doyurulmamış ve hatta terkedilmiş bir neslin, çeşitli kamplara ayrılması ve birbirini kıran kırana öldürmesi gayet normal değilmi?... Yıllardan beri, binbir saldırı ile rehnedar olmuş bir bünyenin böyle hemen iyi edilemeyeceği muhakkaktı. Ve şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde , asırlık bekleyişin tuluu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor, ümidimizin tükendiği yerde, hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kez daha selam duruyoruz. Bu alıntıda sızıntı dergisinin Ekim 1980 de yayınlana 21 inci sayısından.

Doğal olarak her iki alıntıda hapiste uzun süre terörist faaliyetleri nedeniyle(!) yatan ve geçenlerde özgürlüğüne kavuşan Ahmet Şık'ın Dokunan Yanar kitabından...

Şimdi asıl sorulması gerekli soru, bir zamanlar ordunun siyasete müdahalasine övgüler düzen Fethullah Gülen gurubu 2000 den sonra neden ordunun üzerine gitmeye başlamıştır. En önemlisi yerine koyacak başka birşey olmadığı halde bu politikayı daha ne kadar sürdürecektir.

Bu konuda yazacak ve söylenecek çok şeyin olduğunu biliyorum. Ancak devam eden mahkemeler ve hukuka olan saygımdan davaların sonuçlanmasını bekliyorum. Ozaman söylenecek ve yazılacak çok şey olacak. Bu davaların amansız destekçileri ve bazı köşe yazarları için son söz ; hukuk bir gün herkeze lazım olur. Askeri müdahaleler öncesi ve sonrasında yazdığınız destek yazılarından  bugün vaz geçtiğiniz gibi bakalım o zaman da dönüş yapabilmek için bir mazeret icat edebilecekmisiniz, ve size bu safer kim inanacak ve kim ciddiye alacak...