Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '08

 
Kategori
İnançlar
 

Allah'ın evinde misafir olmak (1)

Allah'ın evinde misafir olmak (1)
 

Mekke'de deveye binmek


Allahın evinde misafir olmak (1)


Ümre yolculuğundan yeni geldim. Gördüklerim hissettiklerim aklımdayken sizlerle benim bakış açımdan paylaşmak istedim. Hatalarım eksikliklerim olursa da şimdiden sizlerden özür dilerim. Yolculuğu geriye doğru sarıp başından itibaren sizlerle paylaşacağım.


Küçüklüğümden beri kutsal toprakları hep merak etmişimdir. Bize öğretilen oralara yaşlanınca gitmemiz gerektiği idi. Bu dünyadaki işlerini bitireceksin ölmene yakında oralara gidip günahlarından arınıp öyle gideceksin bu dünyadan. Eğer oralarda ölürsende cennete gidileceğiydi. Etrafıma baktığımda hep gidenler 60, 70, 80 yaşlarına gelmiş kişilerdi. Benim babamın dedeleri, büyük dedeleri o zamanlar Mekke ve Medine’ye develerle altı ay süren bir yolculuk ile bu görevlerini tamamlamışlardı. Bizde babamla birlikte bu yolculuğa çıkarak zinciri tamamlamış olduk.


Bizim işimiz çok daha kolaydı. Bizim öyle uzun zamanlara ihtiyacımız yoktu artık uçak yolculuğu ile uzaklar çok yakınlaşmıştı. Bizler onların çektiği çileleri çekmeyecektik. Karar noktasından sonra gitmek bize de nasip oldu. Nasip diyorum çünkü Allahın daveti ile onun evinde ancak misafir olabiliyorduk. Güç, para bunlar çok önemsiz şeylerdi. Osmanlı padişahlarının gerek Mekke’de gerekse Medine’de birçok hizmetleri ve eserleri olmuştur. En son 1900 yılında yapımına başlanan ve 1908’de Medineye ulaşan Hicaz demiryolu ile Medine-İstanbul arasında bağlantı kurulmuştur. O zamanın şartlarında 8.000 km yolun böylesine kısa sürede bitirilmesi çok büyük bir başarıdır. I. Dünya savaşının sonunda Osmanlı Devletinin bölgeden çekilmesinin ardından hicaz demiryolu atıl hale gelmiştir. Bugün yeniden canlandırılmaya çalışılan Hicaz demiryolunun son durağı olan Medine’deki istasyon binasıyla yanındaki Osmanlı tarzı cami hala ayaktadır. Fakat Osmanlı padihşanlarının onca hizmetine, onca zenginliklerine rağmen hiçbir Osmanlı padişahına ne ümre nede hac nasip olmamıştir.


Gitme tarihi yaklaşırken içimde müthiş bir heyacan hissediyordum. Bir yandan da oralarda ne yenir, ne giyilir merak ediyorum. İnternetten hergün Mekke ve Medinenin sıcaklık değerlerini takip ediyorum. Hac malzemesi satan mağazaları ziyaret ediyorum. Uzun kollu ve şile bezi tipi gömlek alma konusunda ikna oldum. Resimleri inceliyorum hiç tişört kısa kollu gömlek giyeni göremiyorum. Demek ki sıcaktan kolları korumak gerek diye düşünüyorum. Pantolon için de rahat ve cepleri olan ince pamuklu iki tane spor model alıyorum. Sıra ayakkabıda, araştırıyorum gidenlerden bilgi alıyorum. Terlikle uzun yol yürümek çok mümkün degil. Bir yaz Antalya gezisinden biliyorum 40 derece sıcakta ayaklar terle birlikte yara olabiliyor. Piyasa ceyonun sandaletlerini tavsiye ediyor. Nihayet aradığımı buluyorum. Kanada patentli crocs. Yaklaşık 150 gram. Yani ayakkabı yastık kadar hafif; çok yumuşak ve rahat. Ayrıca özel delikleri ile hava dolaşımı sağlayıp, ayakları serin tutuyor. Asla kaymıyor; ıslaklık ve leke tutmuyor. Ortopedik özelliğinin yanında, anti-bakteriyel ve koku önleyici niteliklere sahip. Yeterince iç giysi de aldıktan sonra her şey tamam derken iki eksiğimi daha fark ediyorum. Bir tanesi kabede tavaf ederken bir patik yada çok ince bir ayakkabı lazım. Tecrübe sahiplerinden Kabe’de tavaf ederken mermerlerin ek yerlerinin topuklarda çatlamaya neden olabileceğini öğreniyorum. İkinci eksiğim doktoruma danışmam gerektiği. Önce menetjit aşımı oldum sıcaklarda ne olur ne olmaz diye zaten zorunluymuş. Sonra yanıma antibiyotik, ağrı kesici, ishal kesici de aldıktan sonra fiziksel hazırlıklar tamam sayılır artık.


Geriye manevi olarak hazırlanmak kalıyor. Gitmeden önce dostlarımdan helalik almak işini de yavaş yavaş hallediyorum. Sağ olsun hakkını helal etmeyen olmadı hiç. İşyerinden de izinlerimi aldım. Bazı arkadaşlarımdan biliyorum bu gitme olayını çok gizlerler, açıklarlarsa kendileri hakkında farklı yorumlar yapacaklarından çok çekinirler. Ama benim hiç öyle bir çekincem olmadı. Herkese göğsümü gere gere söyledim. Sonuçta yaptığım iş gizlenmesi gereken bir yolculuk değildi.


Şimdilik bu kadar tabi daha devam edeceğim sizlerin ilgisi doğrultusunda yolculuğun hepsini anlatmayı düşünüyorum.


Sevgiyle kalın

Alahattin Öztekin

 
Toplam blog
: 101
: 5279
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Ege Üniv. İşletme Fakultesi'ni, daha sonra da Harward Üniversitesi'nin Master programını Türkiye'de ..