Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '08

 
Kategori
Anılar
 

Allahım bana 2 tane 2 de yetmez 3 tane

Allahım bana 2 tane 2 de yetmez 3 tane
 

Mahallenin en güzel kızı idi. İri yeşil gözleri içten sımsıcak gülüşü, incecik biçimli bedeni ile pek çok delikanlının rüyalarını süslerken onun tercihi Mustafa olmuştu.

Zayıf ince bir delikanlı idi, Esma'nın onu eş olarak seçmesi onu pek bir havaya sokmuştu. Yürüyüşü bile değişmişti.
Hani anneler derler ya "kızımı ne mühendisler ne doktorlar istedi" diye Esmayı isteyenlerde pek çoktu.

Evlendiler. Hani bir deyim vardır hem elinde hem dilinde " der kızları pek bir överler Esma; Hatice hanımın deyimi ile pelte gibi kızdı, pek de marifetli idi. Yaptığı yemekler de dillerde idi.

Çocukları pek seviyorlardı. Mustafa "e artık yarım düzine çocuk isterim senden " diye niyetini belli ediyordu Esma geline. Önce ilk bebek geldi nurtopu gibi bir oğlan, çalıştığı işyerinden ücretsiz izinlerle oğlanı şöyle ele avuca getirip işyerine döndüğün de yeniden hamile idi.

Öyle keyifli idi ki "olsun diyordu ikisi birden büyür, hedefim en az dört çocuk"
İlk çocuk Can ardından doğdu Cemre... e alışmışlık var derken yine bir haber Esma gelin yine hamile. Yine işine dönmesi gerektiğin de altı aylık hamile idi.

Hiç de halinden şikayetçi değildi, Hamileliği de pek hoştu. sanki karnına sadece yastık bağlamış hamile taklidi yapıyor sanırsınız. Bir gram fazlalığı yok.

Üç numara elma şekeri gibi bir kız. Esma telefon da arkadaşları ile konuşurken sanırsın kuşlar şarkı söylüyor.
Ya kızım sen hiç diğer anneleri görmüyor musun? "yaramazlar, gece hiç uyumadım, gözümü kırpmadım, çamaşırlar dağ gibi, kendime zaman ayıramıyorum, ağlamak istiyorum söylemleri sana neden bu kadar uzak.

Çoluğu çocuğu toplayıp işyerine geldi bir gün. Arabayı kullanan Esma arkada iki ana kucağın da iki kız ortalarında oğluşu gelip onları seyredenlere kocaman kocaman gülerek ne kadar mutlu olduklarını, annelerini hiç üzmediklerini anlatır gibi idiler.
Esma gelin sanki o çocukların ablası, yine bakımlı yine güzel, gözlerinden bir ışık seli akıyor.

Bir gün bir arkadaşının bebeği için bir armağan almak üzere çocuk ürünleri satan bir mağazaya gidiyor Esma.
Orada gördüğü beşiğe Elma şekeri kızını yatırıyor.
Alışveriş bitip yola çıkıyorlar. Bir eksiklik hissediyor Esma gelin bir türlü farkedemiyor bunun ne olduğunu.
Sütünün göğüslerinde ki yarattığı ıslaklığı duyduğu anda Elma şekeri kızın beşikte kaldığını anlıyor. Koşa koşa gidiyor dükkana.
Bakıyor ki tezgahtar kızlar bile bunun farkında değil, elma şekeri agucuklar yaparak annesine gülümsüyor.
Ve Esma gelin artık çocuklarını hep sayıyor, mazallah ne olmaz ne olmaz. Anlatırken bile tüm arkadaşlarını gülücüklere boğuyor.

Ben de bir dolmuşla bir yere giderken inecekleri yere gelen bir ailenin daha sonra dolmuşun peşinden tazı gibi koştuklarını farkettim. baktık ki bir tanecik kızlarını dolmuşta unutmuşlar. Tüm dolmuş müşterileri ve şoför gülmüştü.

Nereden nerelere geldim...aklımda ki ne idi ne anlattım. Ne yapalım blogcular umduklarını değil bulduklarını okur. Sevgi ile kalın efendim.

 
Toplam blog
: 292
: 1094
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Yazmaktan hoşlanan... Kelimeleri renklendiren bir sihirbazım ben.. Bodrum'da yaşamaktayım.. Sev..