Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '08

 
Kategori
Anılar
 

Bir garip türban anısı...

Bir garip türban anısı...
 

Bazen eski resim albümlerime bakarım ve efkarlanırım. Ne kadar genç ve yakışıklıydım diye de 'bıyık altından gülerim.' Dün, yine elime geçen albümlerde, fakülte öğrencilerimle çektirdiğim yüzlerce fotoğrafa göz gezdiriyordum.

Bahçede çektirmiş olduğum resimlerde, aramızda yer alan türbanlı öğrencilere gözüm takıldı. O yıllarda, özellikle Anadolu Üniversitelerinde türbanlı öğrenciler fakültelere girebiliyorlardı. Mezun olan birçok öğrencimin de öğretmen olduklarında türbanlarını çıkardıklarına da tanık olmuştum.

1980-2000 Yılları arasında, bir üniversitenin eğitim fakültesinde öğretim görevlisi olarak çalışırken tiyatro çalışmalarında çok üstün başarı gösteren, Kahraman Maraş'lı bir kız öğrencim vardı. Güzel, sevimli ve akademik yönden de başarılı bir kızımızdı. Modern giyimiyle de tanınan bir öğrenciydi. Açık-kapalı tüm arkadaşlarıyla barış içinde yaşayıp gidiyordu. 'Cin gibi de zeki' bir çocuktu !..

Yıllarca görev yaptığım üniversitemde, türbanlı-türbansız öğrenci çatışmasına da hiç tanık olmamıştım. Çocuklar masumdu. Onları kendi istekleri doğrultusunda yönetmek isteyen bazı siyasi tiyniyetli hocalar, dışarıdaki işbirlikçileriyle koordineli çalışarak çocukların giyim-kuşamlarına karışır olmuşlardı. Aile ve mahalle baskısı da cabasıydı. Gerçek inananların da -siyasi simgeleşmediği- günleri yaşıyorduk.

Yoksul aile çocukları olan bazı kız öğrenciler; bu baskılara fazla dayanamıyorlardı. Barınacak sıcak bir yer ve bir lokma yemek uğruna ucuz tarikat yurtlarına giriyorlar ve hemen de örtünüyorlardı. Kiminin de ''Ders geçmek '' amacıyla bu yola girdikleri biliniyordu. Her zaman olduğu gibi resmi yetkililer, yoksulun derdine çare bulmaktan acizdiler. Hamaset dolu nutuklar atmakta pek mahir olanlar ''Sorun çözmeye'' gelince de her ne hikmetse ''Sırra kadem basıyorlardı.''

Günlerden bir gün, odamda otururken, karşı yoldan gelen ve türbanlı iki kız öğrencime gözüm ilişmişti. Bunlardan birisi yukarda bahsettiğim ve önceleri modern giyimli tiyatro oyuncusu olan öğrencimizdi. Son sınıfa gelmişti ve çok başarılı olduğuna inandığım öğrencim nasıl olmuş da fakülteyi bitirmek üzereyken böyle ''Kapanıvermişti'' diye düşünmüştüm. Demek kızımız ''Sonradan, Hidayete ermişti (!) ''...Eh !..Olabilirdi canım !..

Önceleri sık sık ''Halimi , hatırımı soran kızımız '' selam bile vermez olmuştu. Bu durum kafama takılmıştı ve mutlaka ''Bu işin sırrını çözmem '' gerektiğine inanmıştım. Bu işte ''Bir bit yeniği vardı ''... o gün , arşive gidip öğrencinin akademik durumunu incelemiştim.

Öğrencinin 2. ve 3. sınıflarda, ikişer dersten ''Takıntısı '' bulunuyordu. Her iki hocası da aynı tarikatın üyeleriydiler. Bu kişiler, önceleri yazmış olduğum bir anımda bahsettiğim ve ''Günah diye'' evlerindeki televizyonları hurdacıya satan , öğretim üyeleriydi.

Öğrencimiz , uzun bir süre yanımıza uğramamıştı. Ben de işlerin yoğunluğundan unutuvermiştim. Aylar sonra akademik yılın sonuna gelmiştik ve tatil hazırlıkları için odamı toparlarken kapımın çalındığını duymuştum. Kapıyı açtığımda bir de ne göreyim ? Bizim sonradan kapanan kızımız, gayet modern bir kıyafetle, başı açık, karşımda duruyor ve yanında da yakışıklı bir delikanlıyla bana gülüyorlardı.

Hemen , ''Buyur '' etmiştim. İzzet ve ikramlardan sonra 'sadete gelip' bu değişimlerin nedenini soracaktım ki kendisi hemen anlatıvermişti. Öğrencimiz, alttan derslerini verebilmek için ''Ön koşul olarak kapanması gerektiğini'' ;yoksa ''Ağzında kuş tutsa '' fakülteyi bitiremeyeceğini ...bir çırpıda anlatıvermişti. Diplomasını almış; nişanlısını da koluna takıp gelivermişti...

Değişik duygular içinde kalarak fazla yorum yapmadan O'nu ''Selametle öğretmen ordusu ''içine yolcu edivermiştim.

O, acaba, ''Köprüden geçene kadar ayıya dayı mı demişti '' Yoksa 12 Eylül'den sonra hızla yaygınlaşan yeni bir felsefenin ışığında (?)''Benim memurum (öğrencim ) işini bilir.'' mantığıyla mı davranmıştı ?

''At binenin ;kılıç kuşananındır.'' demiş ya atalarımız...Armut dibine düşermiş...Türban muhabbetlerinin yaygın olduğu günümüzde benim de çorbada tuzum olsun istedim...

İşte , aklıma geliverdi birden...

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..