Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '08

 
Kategori
Sinema
 

Altın Palmiye'li bir kabus

Altın Palmiye'li bir kabus
 

4 Ay 3 Hafta 2 Gün


Son yıllarda Romen sinemasında çıkış olduğu söylemini her tarafta duyar olduk. Özellikle The Death of Mr. Lazarescu (Bay Lazarescu'nun Ölümü) ve East of Bucharest (Bükreş'in Doğusu) filmleriyle birlikte yükselen sesler, elbette ki son Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye'yi bir Romen filminin sürpriz sayılabilecek bir biçimde kazanmasıyla iyice arttı. Bu film 4 Ay 3 Hafta 2 Gün'dü elbette...

Birkaç kısa filmden sonra 2002 yılında ilk uzun metrajı Occident (Batı) ile iyi bir çıkış yapan ve birçok uluslararası festivalde ilgi gören genç yönetmen Cristian Mungiu yeni filminde, başta sözünü ettiğimiz yeni Romen sinemasının fazlasıyla ilgilendiği bir döneme, 80 li yıllara, 'demir perde' yıllarına götürüyor bizleri. Aslında genç yönetmenin, bu yeni dönem Romen sineması örneklerindeki kadar net bir biçimde bizleri politik olayların ortasına götürmek gibi bir derdi yok. O dönem sadece fonda dururken yönetmen 'küçük' insanlara ait bir öykü anlatıyor bizlere.

Bu muhafazakar dönemde elbette birçok yasak toplum üzerinde baskı unsuru ve araç olarak kullanılıyor. Bunlardan biri de kürtaj yasağı. Sözünü ettiğimiz 'küçük' insanlar ise iki üniversite öğrencisi genç kız. Bir tanesi hamile kalıyor, elbette ki çocuğu dünyaya getirmek gibi bir şeyi aklından bile geçiremiyor-ki ilişkiye zorlanarak hamile kaldığını anlıyoruz daha sonra - ve tek çareleri dönemin yasalarına göre bir 'suç' işlemek. Yönetmen bizleri film boyunca aslında temel olarak Otilia ile özdeşleştirmeye çalışıyor. Film boyunca onunla birlikte hareket ediyor, o ne görürse onu görüyoruz. (Sadece tek bir sahnede bu kuralı bozuyor ki orada da Otilia'yı cinsel bir obje gibi göstermeme düşüncesi ön plana çıkıyor belli ki)Önce Otilia'nın erkek arkadaşını tanıyoruz, sonra yine Otilia ile birlikte hareket edip otelin ayarlanmasıyla ilgili işlere şahit oluyoruz. Sonra da elbette kürtajı gerçekleştirecek olan Bay Bebe ile tanışıyoruz. Bu noktada özellikle filmin gerginliği maksimuma çıkartan otel odası sahnelerinde, Bay Bebe'yi oynayan Vlad Ivanov'un başarısının da altını çizmekte fayda var. (Filmi izlememiş olanları da düşünerek filmin sürpriz olabilecek noktalarının ayrıntılarına fazla girmeden bu kısmı noktalayalım)

Bu filmden bahsederken üzerinde mutlaka durulması gereken noktalardan biri de kuşkusuz Otilia'nın erkek arkadaşının annesinin doğum günü için Otilia ile birlikte onların evlerine konuk olduğumuz sahne. Film boyunca otel resepsiyonistleri, kontolörler vs. gibi işlerle uğraşan insanlardaki yozlaşmaya tanık olduktan sonra bu bölümde toplumun eğitimli ve zengin üst kademesindeki yozlaşmayı görüyoruz. Filmin, Otilia'nın erkek arkadaşının ailesiyle yemekteki arkadaşlarının muhabbetlerinin boşluğu, kendini beğenmişlikleri, toplumun diğer kademelerine nasıl tepeden baktıkları, bir yandan aydın görünürken diğer yandan toplumsal konulara karşı ne derece muhafazakar oldukları, kendilerini bu kadar önemli görürken dışarıda olup bitenlere nasıl böylesi kayıtsız kalabildikleri gibi konulara bu kadar sakin bir bakışta bulunabilmesi de kuşkusuz bir yönetmenlik başarısı.

Film, söylediğimiz gibi oldukça 'insani' duyguları vermeyi seçerek ilerliyor ve işin politik yönünü altmetin olarak izleyicisine bırakıyor. Yönetmenin 'komünist rejim' e ve getirdiklerine olan öfkesi belli ama bunu kontrol altında tutup, aslında kendisini bir yönetmen olarak geriye çeker gibi görünürken, çok fazla şey yapmayı becerebilmesi de bir başka artısı. Genel olarak yönetmen hem iki kız arasındaki ilişkide, hem ikisinin Bay Bebe'yle olan bölümlerinde hem de Otilia ile erkek arkadaşı arasındaki bölümlerde bizleri bir tanık olarak olaya dahil ediyor. Karakterlerin içlerinde bulundukları duruma ve psikolojilerine bizi ortak ederken, onların tercihlerinin doğruluğu veya yanlışlığını değil de genel anlamda olayı düşünmeye itmek istiyor bizleri.

4 Ay 3 Hafta 2 Gün, çıkışından sıkça sözedilen Romen sinemasının en azından gördüklerimiz içindeki en iyi filmi bizce. Elbette sinirlerle oynayan yapısı ve yönetmenin 'serinkanlı' anlatımı sebebiyle her izleyiciye göre olmadığını söylemekte fayda var...

Not:3/4

 
Toplam blog
: 10
: 780
Kayıt tarihi
: 05.02.08
 
 

1982 yılında İzmir'de doğdum. Halen İzmir'de yaşamaya devam ediyorum. 2007 yılında CBÜ İktisat Böl..