Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '13

 
Kategori
Öykü
 

An Revan - 1

gayet vakur bir muhabbette seyrediyordu halimiz
ne olduysa oldu, sanırım gönül kıvamını buldu
fırtına koparan gökyüzü gibi,
bir anda değişiverdi nevrimiz
o andan sonra sıcaklığına aldırmadan
damağımızı yaka yaka,
çala kaşık daldık keşkek kazanına..

Öncekilere nazaran pek de uzunca olmayan bir konuşma geçti aramızda, sonra dayanamayıp sordu; ne olacak halimiz? tahmin ettiğim ancak o an beklemediğim bu sual karşısında, can havliyle bir cevap verme gereği hissettim. genellikle bu gibi durumlarda verilen cevaplar hep plansız ve kararsızca verilir, bu yüzden de insanın içinde derin şüpheler ve gelgitler peydalatır ancak benim eski tecrübelerime dayandırdığım bu nitelikli yargılar sayesinde üstünü çizemiyeceğim hiçbir şüphe, hiçbir müphem durum bulunmamaktaydı. nitekim mantıklı kurgular zincirlemesinde inşa ettiğimiz olayları gerçekleştirmek için ilk adımı atma kararı aldık.

Adamın işinden çıktığı saatti, henüz çarşıdan adımlarını birkaç metreye kadar bile alamamışken çoktan mesajını göndermişti kadına. kadın sanki telefonu elinde hazır bekliyormuş hızında cevap yazdı adama. belirledikleri yerde buluştular ve belirledikleri yere gittiler. gittikleri yerde kadının bilmediği kişiler vardı. adam, kadını bu bilinmeyen kişilerle tanıştırdı ve ortaya gelen koca bir tabak keşkek ile sohbet te başlamış oldu. bu bilinmeyen kişilerin yeni evli bir çift olduğu ve adamın yakın akrabaları oldukları daha sonra anlaşılacaktı, bu konudan daha önce hiç bahsetmemişti adam ama kadın da hiç rahatsız olmamıştı, aksine çok memnun görünüyordu, herkes memnundu halinden sanki o akşam.

Yenildi, içildi, gezildi ve akşamın sonu geceye bağlandı. o gece pek te hesapta olmayan hadiseler meydana geldi. kadın, adamın evinde kaldı, hem de hiç soru sormadan. bunu beklemeyen adam şaşırdı. şaşkınlığı kısa süre içerisinde tatlı bakışlara ve kana karışan akışlara dönüştü, aynı zamanda yüzüne mayhoş bir tebessüm indi ve buna sevinç dolu bakışlar eşlik etti, yalnızlığın bittiği andı o an, kurtuluş savaşı kazanılmıştı, şimdi zafer zamanıydı ve bu zafer kutlanmalıydı..

Saatler süren hoş sohbetin ardından, göz kapakları kapanmaya ve aksine dudaklar yırtılırcasına açılıp gerilmeye başlanmıştı. yanlış anlaşılmasın diye kadını ayrı bir odaya yatıran adamı çıkarken öpen kadın, bu yangının ilk kıvılcımını çıkarmış oldu. yarın erken kalkmak zorunda değillerdi, yine de adam erken kalkmıştı. kıvılcım, adamın içinde alev topu halini almıştı sabaha kadar. bu içsel yangın onu sabahın erken saatlerinde uyandırmış, bidaha da uyutmamıştı. öğleden sonraya kadar kadının uyanmasını bekledi. bahçedeki gülleri ve patlıcanları suladı, otları yoldu, mutfaktaki bikaç parça bulaşığı yıkadı, bilgisayara baktı, balkona çıkıp denizi,limon ağacını, ayvadaki kuşları izledi, herşeyi bi kenara bırakıp öylece düşündü, daha da derin düşündü sonra biran hiç bişey düşünmemeye başladı, duvar gibi oldu, hiç kıpırdamadı, açık kalan bahçe kapısı hafif esen rüzgarın sebep olduğu hava akımından sertçe kapandı. bu ses kadını uyandırmış olacak, biraz sonra kadın odasından çıkıverdi. adamın bütün ilgi ve alakası kadına kaydı o zaman..

Dallardan gelen cıvıltılarla, yan yana duran tek kişilik koltukla kısa ve hoş bir sabah sohbetinin ardından kahvaltı etmeye çıktılar. deniz kenarında nadide bir restoranda tost ve çaylarla kahvaltılarını yaptılar, hoş, tost ekmeği biraz kuru da olsa çok tatlı gelmişti ikisine de. her zaman elindekilerin tadı, o anın ambiyansına bağlıdır. eğer mutlu bir havanın içindeysen bütün olumsuzlukları göz ardı edebilirsin, mutsuzken hiç bişeyden zevk almadığını zaten biliyosun. bir sevgilinin gülen gözlerine bakılarak yapılan kahvaltıda, kuru ekmeğin ziyafete dönüşebileceğini işte o zaman anlıyordu her insan..
Gönderen Halikarnas Şarapçısı zaman: 20:08

 
Toplam blog
: 149
: 284
Kayıt tarihi
: 03.05.11
 
 

1987 Bandırma'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldu. Araştırma, Ban..