Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '17

 
Kategori
Kitap
 

Anadolu'nun Kaybolan Ruhu

Anadolu'nun Kaybolan Ruhu
 

Anadolu'nun farklı bir ruhu vardı. Bu ruhu yaşatan ise, barındırdığı çeşitlilik ve farklılıktı. Ama o çeşitlilik ardı ardına koparıldı Anadolu'dan. Tek tipleştirme amacı güdüldü. Tabii, geriye bir ruh kalmadı.

1915 yılında, Anadolu'da yaşayan Ermeni nüfusu topyekûn Suriye çöllerine sürüldü. Anadolu ruhu ilk ve en büyük tahribatı o zaman aldı.

Ermeniler'in arkasından Süryaniler'e geldi sıra. I. Dünya Savaşında onlar da darma dağın edildi. Anadolu ruhu'nun yarısı kaybolmuştu.

Yıl 1924 oldu, Lozan Antlaşması gereğince Anadolu'daki Rum nüfus Yunanistan'a, Yunanistan'daki Türk nüfus ise Türkiye'ye göç ettirilecekti. Yani bir yer değiştirme yapılacaktı. Ve yapıldı. Anadolu'daki Rumlar topyekûn Yunanistan'a postalandı. Anadolu ruhu, son büyük darbesini işte o zaman yedi. O ruh, geri dönülmez bir yola girdi.

Bir milyonun üzerinde Ermeni nüfusu, bir milyon civarı Süryani nüfusu, bir milyonun üzerinde de Rum nüfusu... o zamanki Anadolu nüfusunun beşte biri ama Anadolu'nun en elit kesimleriydi. Mimari onlardaydı, sanat onlardaydı, çağdaşlık onlardaydı. Anadolu'nun kültüre ve yeniliğe en açık kesimiydi onlar. Gittiler. Gittirildiler. Geriye ruhu dermansız bir yara alan Anadolu kaldı.

Düşünün, bu nüfus Anadolu'da kalsaydı, günümüzde en az on beş milyon nüfus demekti. Dini farklı, kültürü farklı, sanata duyarlı, yeniliğe açık bir nüfus... Eğer bu farklılık bozulmasaydı, Anadolu'nun ruhu çalınmasaydı, şimdi kesinlikle dünyanın en medeni ülkelerinden biriydik.

*

Lozan Barış Antlaşması'nın en zalim sonuçlarından biri Mübadele'nin kabul edilmesidir. Mübadeleyle, Yunanistan'daki Türk nüfus Türkiye'ye, Türkiye'deki Rum nüfus Yunanistan'a zorunlu olarak göç ettirilecekti. Yani bir nüfus değişimi, yer değiştirme yapılacaktı.

Kulağa hafif bir şeymiş gibi geliyor değil mi? Al gülüm ver gülüm der gibi. Avrupa'nın zâlim ve ruhsuz devletluları, sakız çiğneyenin vurdumduymaz havasıyla, belki de gülerek bu kararın altına imza attılar. Kimin umurundaydı ki, milyonu aşkın Rum, onların iki bin beş yüz yıldır yaşadığı, kök saldığı toprakları terk edecek olmalarının acısı; kimin umurundaydı ki, yüzbinlerce Türk'ün kalkıp gelmesi...

Mübadele Kanunu Yunanistan, biraz kurnaz biraz da akıllıca uygulamıştır. Türk nüfusunun köylü ve yoksul kesimini göndermiştir Türkiye'ye. Türkiye ise akılsızca, kraldan çok kralcı gibi, farklılıkları tehlike görürcesine uygulamıştır bu kanunu. Anadolu'daki Rum nüfusu topyekûn göndermiştir Yunanistan'a. Hatta öylesine kraldan çok kralcı bir anlayış güdülmüş ki, Karaman civarında yaşayan Hristiyan Türkler bile, Rumlarla beraber Yunanistan'a postalanmıştır.

Milliyetçi kesim, tek tiplilikten, tek ses olmaktan medet bekler, ama insanlığı yolda bırakmaktan başka bir şey değildir bu. İnsanlığın ilerlemesi çok tipli ve çok sesli olmaktadır. Milliyetçi anlayışların marifetleri sayesinde Anadolu'nun ruhu hebâ edilmiş, cehâlete yoldaş edilmiştir.

*

Yaşar Kemal'in 'Bir Ada Hikâyesi' adlı müthiş dörtlemesininin üçüncü kitabı olan 'Tanyeri Horozları'nı okuyorum, bitirmek üzereyim.

'Bir Ada Hikâye' adlı dörtleme şu kitaplardan oluşur:

-Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana
-Karıncanın Su İçtiği
-Tanyeri Horozları
-Çıplak Ada Çıplak Deniz

Dörtlemenin dördüncü kitabı 'Çıplak Ada Çıplak Deniz'i henüz okumadım. Dörtlemenin ilk üç kitabını okurken de, her bir cilt arasına ikişer buçuk yıl girmiş, sanki ayarlamış gibi. Tamamen tesadüf halbuki.

Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana'yı 2012 yılının Eylül'ünde okudum. Karıncanın Su İçtiği'ni 2015'in Mart'ında... Tanyeri Horozlorı'nı 2017 yılının Ekim'inde. Sanki ayarlamış gibi. Çıplak Ada Çıplak Deniz'e de herhalde sıra 2020'nin Mart'ında gelecek... tabii, ömrüm yeterse...

*

Yaşar Kemal'in bu dörtlemesi gerçek bir insanlık destanıdır. İbretlik ve bir o kadar da edebi yönden başarılı bir destandır.

Çanakkale yakınlarındaki bir adanın hikâyesidir. Ada güzel mi güzel, doğal yönden çok zengindir. Adada bir Rum kasabası vardır. Mübadeleden sonra adada kimse kalmamış, kasaba ıssız, evler boş kalmıştır. Kasabanın Rumlarından bir ana ve oğul, acımasız mübadeleye isyan edip adalarına geri dönerler kaçak göçek. Adaya savaş gazileri, göçmenler, yurtsuz kalanlar yeni kurulan devletin yönlendirmesiyle gelir yerleşirler. Çeşit çeşit insanlar, acılar görmüş, zulümler görmüş insanlar yaşamaya başlar... kimi göç ettirildiği memleketinin özlemiyle yaşar, kimi acılarını, yaşadığı olayları anlatarak...

Dörtlemenin en sevdiğim kitabı üçüncü kitap 'Tanyeri Horozları' oldu. Belki de yeni okuduğum içindir.

*

Kitabın adı: Tanyeri Horozları
Yazar: Yaşar Kemal

Ben, Yapı-Kredi Yayınları'ndan çıkan baskısını okudum, ama sanırım yeni baskısı Adam Yayınları'ndan çıkıyor.
Türü, roman. Sayfa sayısı, 441.

,*

Kitabın arka kapak yazısı:

'Bir Ada Hikâyesi' dörtlüsü, savaşlardan, kırımlardan, sürgünlerden arta kalan insanların, Yunanistan'a gönderilen Rumların boşalttığı bir adada yeni bir yaşam kurma çabalarını konu alır. Umut romanın baş kahramanıdır.

'Tanyeri Horozları', yeni bir yaşam çabası, korku, özlem, umut, sabır ve geçmişin acıları arasında, aşktan ve insan olmaktan duyulan sevincin romanıdır. Denize, adaya, insanlara duydukları aşkın geçmişin acılarıyla gölgelenmesine izin vermeyen, sevdalarını yüreklerinde sır gibi taşıyan adam gibi adamlar, kadın gibi kadınlar yüzlerini yeni bir hayata dönerler."

*

Bir tezim var: 'İnsan olmak için Yaşar Kemal okuyun' diye.

Tezimde abarttığımı düşünebilirsiniz, sığ olduğumu düşünebilirsiniz, ham olduğumu da düşünebilirsiniz.. Düşünürseniz düşünün, tezimin sonuna kadar arkasındayım.

İnsan olmak için Yaşar Kemal okuyun!

-Mustafa Yıldırım - 21.10.2017

 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..