Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '17

 
Kategori
Deneme
 

Anadolu

Biz eskiden, sabah kızıllığı dağların arkasından yüzünü göstermeye başladığında, ilk günaydınları horoz seslerinden duyardık. Horozların bütün köyü saran o berrak, o iniltisi sesleri basardı yeni gün yaşamının düğmesine.

Kıpırdanışlar, günün telaşı ağır ağır sararken uyku mahmurluğundaki insanları, ahırdaki hayvanların tepişmesiyle mecburen erken başlanırdı yeni güne. Otobüsü kaçırmak, Metroya yetişmek gibi stresi ağır koşuşturmalarımız olmazdı.

Kalabalıklar içinde kendini yapayalnız hissetmek yerine, bütün köy kasaba aynı yüzlere aşina, bilirdi birbirinin şeceresini. İş başı dediğin şeylerin sıralaması farklıydı elbette. Alt tarafı tarlaya gideceksin, dağdan odun kesip yükleneceksin, daha sonra sırtındaki küfelerde kimi gün gübre, kimi gün erzak taşıyıp tarlanı çapalayacaksın, var olan mahsulünü satıp kalanı depolayacaksın.

Bilgisayarların başında şimdilerde çalıştığın şirketlerin ağır sorumlulukları yüzünden beynine karıncalar inmek yerine, ayaklarına kara sular inerdi sadece. Sırtın her türlü kamburlaşırdı ekmek kavgasının ağırlığından, ha şehirde, ha Anadolu’da bir köyde. Ahırlardaki, ağıllardaki hayvanları tımar etmek, daha kolaydı bazılarını tımar etmekten.

Alinde nasır, ayağında kara çarığın, lastik kokusunun burnuna ağır ağır geliyor olması, ayağını çarığından çıkardığın her anda sana kimliğini hatırlatıverirdi usulca. Köylü kadını köylü adamı oluverirdi adın her yolun düştüğünde kasabaya. Cefakâr lığınla ölçülürdü soyunun sopunun kalitesi, atalarından miras kalan en büyük değerin çalışkanlığındı ve dürüstlüğün.

Tependeki güneş seni ne kadar yakar kavurursa, o kadar gayretli sayılırdın diğerlerinden. Günün her saati eş değerdi kazanmak için. Azimli, pes etmeyen biri olarak parmakla gösterirdi, kendini yıllarca sadece çalışmaya adayıp, elden ayaktan düşen dedeler, nineler. Eğer bir genç kız, ya da delikanlıysan en gözde en kıymetli oluverirdin, süpermarketlerde alıcısı olan raftaki en çarpıcı ürün gibi ışıldardın, emeğinden becerinden dolayı.

Yanakların her gün yediğin taze sütten sebzeden meyveden kıpkırmızı olmuyorsa, sırtına yüklendiğin yük kilonu aşmıyorsa, adamdan mı sayılırsın. İnadına güçlü, inadına sağlıklı olmak zorundasın, değerin kıymetin ne kadar ağırlık taşıyabildiğinle ölçülürdü çünkü. Arkanda kim var, kim kimi kayırır, korur kollar, kim alın terine değer verir, kim yok sayar, bunlar yaşadığın yerde barınmayan özelliklerdi.

Herkes gibi olmalıydın, itaatkâr ve sessiz, ancak herkes gibi olmak istemeyenlerde çıkıyordu zaman zaman.

Hayallerin var, yarına dair umutların, ne yapalım yani, her hayal ettiğine erişeceksin diye kural mı var, zaten yüksek sesle düşünmeye gör. Sosyete özentileri olurdu adını bile andırmadıkları. Başını yastığa koyduğun anlarda düşünebilirdin bunları, hayallerin tutardı seni ayakta, belki bir gün bende… Tabi ki ellerindeki nasırlardan utanmazsan, kendini kabul ettirebilirsen o çokbilmiş olduğunu zanneden şehir fakirlerinin arasına, hayallerin işte o zaman bir işe yarayacaktı kim bilir.

Öyle olmadığını görüyor insan zamanla, gocunmuyorsun Anadolu insanı olmaktan ama insan olamayanların arasında bocalıyorsun. Hayallerin senin yaşama sebebinse ki öyle, yüreğindeki nasırları çoğaltıyorsun bile bile. Ve biliyorsun ki sen Anadolu’sun hep var olacak ve asla pes etmeyecek olan. Horozlar her sabah ötüyor yüreğinde, çünkü aslını biliyor inkâr etmiyorsun. Dahası için mi zaman sadece zaman…

 

 
Toplam blog
: 111
: 161
Kayıt tarihi
: 24.12.11
 
 

1965 Zonguldak doğumlu ve halen Zonguldak'ta yaşamaktayım.Yazarım ve çeşitli platformlarda sunucu..