Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '10

 
Kategori
Öykü
 

Annemle sohbet

Annemle sohbet
 

resim alıntıdır. "Çok mu geç kaldım hayata anne?"


Zaman ne çabuk geçiyor değil mi anne? Bahçemizdeki kelebekleri kovaladığım günler, daha dün gibi oysa. Kasımpatıları, begonyaları beraber diktiğimiz günler, daha dün gibi. Ben rengârenk karıştırırdım hepsini. Sen de bana müdahale ederdin. Belli bir düzenle dikilmeli ki, bahçemiz güzel görünsün diye uyarırdın. Top oynamama izin vermezdin mesela. Çiçekler zarar görür diye korkardın hep. Hâlbuki bende gözüm gibi korurdum onları. Mısır çarşısına gidip de mevsimine göre tohumlar seçerken, ne çok eğlenirdim değil mi? Renk cümbüşü içinde hangisini seçeceğimi şaşırırdım. Daha o zamanda bile belliymiş mesleğim. Şimdi Peyzaj Mimarı diyorlar çiçeklerle, ağaçlarla uğraşanlara. Senden bana en büyük miras belki de. Çiçekleri, ağaçları ve hatta sebzeleri dikmeyi seninle öğrendim. Her birini seninle sevdim ben.

Kızımın adını da Çiçek koydum. Tek bir çiçeği değil de, bütün çiçekleri alsın istedim. Yoksa Gül, Lale veya Açelya koymak ta ne var?

Ne çabuk eskidi, ne çabuk geçmiş oldu o yıllar. Şimdi düşündükçe kabahat işlemiş gibi hissediyorum. Hayatımın hızlı akmasına izin verdiğimden belki de. Rüzgâr gibi geçti derler ya hani? İşte öyle bir duygu. Bu kadar alelacele geçtiğinden midir nedir? Birçok şeyi anlamadan, hissetmeden kaybettim. Ellerimden buhar olup uçtu sanki. Hayatımın birçok evresinde düz çizgilere devam ettim. Parantez aralarında yaşadım anlık duygularımı. Aslında iki yuvarlak çizginin arasına sığmayacak kadar genişti hepsi. Yüreğimde yangınlar çıkaracak kadar kuvvetli olduğu halde, ben ne yaptım? Cılız bir aleve razı oldum korkakça davranarak.

Gönlümde ki iklim değişimleri hiç durmadı bunca sene. Hiç durmadı ama sadece gönlümde kaldı bu dalgalanmalar. Sevdim, aşık olduğumu zannettim. Senin karşı koymalarına rağmen daha üniversite yıllarında evlendim. Daha büyümeden anne oldum ardından. Bunca fırtınanın içinde duraklamadım bile. Sonrası bilindik zaten.İyi bir kurumda çalışıyordum. İyi bir hayat arkadaşım vardı. Dünya tatlısı bir evlada sahiptim. İşten eve, evden işe…rutin bir telaşın içinde yaşam geçiyordu şimdiye kadar.

Zaman geçtikçe bazı yerinde saymalar nihayet göze batıyor. Yaptığım iş aynı. Çiçekleri düzenle, bakımını yap, çim tohumu serp, toprağı havalandır. İş bilmeyen ama bahçıvan olarak işe alınan bir sürü adamla uğraş. Gündüz beni hiç aramayan, ama ben aramayınca ilgisiz bulan kocama dert anlat. Kızım iyi okullarda okusun, dershaneye gitsin diye araştırmalar yap. Çeşit çeşit yemek pişir, yendiğinde güzel olmuş, eline sağlık lafını bekle ama beklemekle kal. Çamaşır yıka, ütülemeye giriş ve yine de benim beyaz gömleğim neden ütüsüz diye azarı işit. Tüm bilindik şeyler işte.

Balkonuma oturmuş, sana telefonda içimi döküyorum. Bunca sene sonra bu muhasebe neden diyorsun bana. Bugün emekli oldum anne. Artık iş telaşı bitti benim için. Bunca sene çiçeklerle, yeşille uğraştım ama benim evimde hiç çiçek olmadı. Ne zaman bir saksı çiçek edinsem bakımsızlıktan kuruyup gitti. Tıpkı hayatımda yapmak isteyip de yapamadığım hayallerim gibi. Kızımın adı Çiçek ama o çiçeklerle ilgilenmiyor. Zamane çocukları gibi saatleri bilgisayar başında geçiyor. Sen doğayı severek bana öğrettin ama ben kızıma senin öğrettiğini veremedim. Sen bana sevmeyi aşıladın, ben kıymetini bilemedim. Eskiyen sevgileri tercih ettim. Sonuçta canımın çiçeğine bile umarsız kaldım. Çok mu geç kaldım hayata anne?

Babama selam söyle. Öpüyorum ikinizi de. Hani senelerdir söylersin ya hep. Bir gün bize gel de, bana mantı yapmasını öğret.

Belki yeniden başlamamda yine öğretmenim sen olursun. Bu defa karşında daha başarılı bir öğrenci bulacağından şüphen olmasın emi.

 
Toplam blog
: 71
: 569
Kayıt tarihi
: 25.11.08
 
 

1969 doğumluyum. evliyim, iki çocuğum var. Kitap okumayı ve şiiri severim. ..