Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '12

 
Kategori
Edebiyat
 

Antalya Öykü Günlerinde Muzaffer İzgü Öykücülüğü

1933 doğumlu Muzaffer İzgü, 1959 yılında, öykü ve röportajlarla yazarlık yaşamına başladı.

Muzaffer Üzgü 50 yıldır yazan; hatta bir yıla 9 kitap sığdıran son derece üretken bir yazar. Bildiğimiz kadar 200’ün üzerende oyunu, 151 basılmış kitabı bulunmakta. Çok sayıda ödülü, hakkında yapılmış yüksek lisans tezleri, sempozyumlar, sanatıyla ilgili sayısız yazılar bulunmakta.

 Ben öykülerindeki eğitim amaçlı iletilere değinmek istiyorum:

Muzaffer İzgü’nün başlangıçta yetişkin kitapları yazarken, 1963 yıllarında Ökkeş serisiyle çocuk kitaplarına yöneldiğini görüyoruz.  Bir yazar olarak iyi bir okuyucunun temelden hazırlanması gerektiği düşüncesini “Çocuk okuru olmayan toplumların yetişkin okuru olmaz,”diyerek çalışmalarını önemli bir noktadan çocuk edebiyatı üzerinde yoğunlaştırdığını görüyoruz. 

İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur, diyen atalarımız aslında çok önemli bir tespit yapmış. Dil altyapısının oluşumunun yedisinde bittiğini ve bu temelin üstüne dil olanaklarının geliştirildiğini, bilim henüz yeni ortaya koydu ve bu nedenle okul öncesi eğitim yaygınlaştırılması gerekiyor.

“Araştırmacılar, henüz konuşma aşamasına geçemeyen çocuk, öykü kavramı ile dolaylı olarak karsılaşır. Bu temelin iki yaşında başladığını öykü düzlemine ise yedi sekiz yaşlarında başladığını söylüyorlar.” (Aytaş, Yalçın 2002: 125).

Bu bağlamda İzgü’nün bu kitleyi hedef seçmesi çok yerindedir; çünkü “Eğitim ve edebiyat arasında büyük bir bağ bulunmakta. Geçmişten günümüze kadar birçok edebiyat eserinde eğitim konusu ele alınmış, eğitim sorunlarına yer verilmiş, mevcut olan eğitim düzeninin beğenilmeyen, aksak yönleri eleştirilmiştir.

Türk öykücülüğünde yer etmiş bir yazar olan Muzaffer İzgü’nün öğretmen olması kendine avantaj sağlamıştır. Yazdığı yetkin ürünlerinde hemen dikkati çeker.  Öykülerinin yüzde yirmi altısı eğitimle ilgilidir. Bu alandaki konular ezberci eğitim, eğitimde şiddet, eğitimde aksaklıklar, Hayvan ve insan sevgisi, Geleneklerimizdeki ortak değerlerimiz vb. konular yer alır.

Bu bağlamda Muzaffer İzgü, paylaşan, kendine güvenen, başarabilen, sorunlara karsı çözüm üreten iyi arkadaşlık kuran, ülkesini seven, doğayı seven, barışçı, emeğe saygı duyan insanları çocuklara anlattığını söylüyor. Savaş karşıtı, silahla oynamayan, silahtan nefret eden insanlar vardır öykülerimde. Savaş sözcüğünü koymamaya çalışırım. Kanlı, canlı olayları anlatmayı hiç sevmiyorum çocuklara” diyor. (Demir 2005).

Muzaffer İzgü’nün büyükler için olsun, çocuklar için olsun yazdığı bütün eserlerinde karşımıza çıkan çocuk tipi fakir, toplum içinde yasam mücadelesi veren, sıkıntı çeken çocuklardır.

Nesnel gerçeklikten kopmadan Ustanın bu düşüncelerini yaşama geçirdiğini görüyoruz.İzgü bazı öykülerinde bizzat kendi yaşamından kesitleri de kaleme aldığını görüyoruz Örneğin: Ekmek Parası, Bayram Yeri, Karapamuk, Arıcık, Pazar Kuşları, Zıkkımın Kökü ve Ben Çocukken gibi kitaplar bunlardan bazılarıdır.

Yazar olarak İzgü,  öğreticiliği yanlış bulur. Çünkü çocuklara evde, okulda, her bir yerde zaten ders verilmeye çalışılıyor. Bir de öykülerde bilgi taşınırsa sıkıcı olacağından yarardan çok okumaya zarar vereceği düşüncesinde. Öykünün bütünlüğünde çocuk kendi çıkarımlarını yapacaktır.

Bu gün 3. sınıfa kadar ders kitaplarında bile örneğin adı üstünde hayat bilgisi, bilgi veren bir ders olduğu halde artık konu bir öykü içinde kahramanlarıyla, görselleriyle önce sezdiriliyor, sonra çocuğun yaşamından benzer öyküler anlattırılıp daha sonra verilmek istenen bilgi somutlaştırılıyor.

Çocuklarla ilgili yazılanlara ilişkin kaygılarını anlatmayı sürdüren İzgü:“Yetişkinlere yazarken daha rahatım, çocuklara yazdığınızda en küçük hatayı affetmez. O hatayı sürdürür, o yanlısı unutmaz çocuk.”diyor ve şöyle bir örnekle bu yanlışı bize anlatıyor: Yazar bir öyküde sahipsiz kalan yumurtaların üstüne bir kediyi yatırmış. Bu yumurtayı gören kedinin ilk yapacağı şey onu yemektir. Bu yanlışı çocuk bile fark edebilir, bunun yerine başka bir kuş konabilirdi.” diyor. Ben buna bir de dil seviyesini eklemek istiyorum: Yazarların bazıları öyküyü çocuğun düzeyindeki sözcüklerle değil, kendi düzeyine göre yazdığından çocuk okuma etkinliği sırasında durmadan “Bu ne, bu ne?” Diye sormaktan kendini öyküye veremiyor.

Muzaffer İzgü’nün Eğitimle ilgili eleştirel öykü konularından biri de ezberci eğitimdir. Bu konuda yazdığı “Fiş Şakir” öyküsünde ezbercilik çarpıcı bir olayla şöyle anlatıyor: Okulda öğrencilere öretilen bilgilerin, gerçek hayatta kullanılamayacak bilgiler olduğu vurgulanmaktadır. Okullarda sadece ezbere bilgiler verildiği, uygulama olmadığı anlatılır. Çocuklar görmedikleri, elle tutmadıkları şeyleri ezbere, su gibi bilirler (gaz motorlarını, bujileri, zincirle güç iletimini) ama ufacık tamirleri yapamazlar. Fizik öğretmenleri çok aksi, titiz ve sert bir bayandır. Çocuklara her şeyi, noktası virgülüne kadar öğretir. Omları, faradayları ezberletir. Bir gün Şakir, elinde bir ütüyle gelip, öğretmeninden ütünün fişini tamir etmesini ister. Öğretmen bir fişi bağlayamıyorlar diye, örgencilerine kızar. Ama kendisi de bağlayamaz, sürekli okulun sigortalarını attırır. Daha sonra bir hademe gelip fişi tamir eder.

20 kitaplık Anneanne serisinde hedeflediği eğitsel iletileri çok genel ve kısaca verirsek: Hayvan, doğa sevgisi, birliktelik, yabancı kültürlerin yerine kendi kültürümüzün değeri, yardımlaşmanın önemi, bencil olmama, başkalarını önemseme ve emek harcanan şeylerin daha değerli olduğu, temizliğin önemi, sevgiyi göstermenin yolları,  tüketici toplum yerine üretken olmayı, komşuluk iliksilerinin önemi ve gereksiz ilaç kullanmamaya kadar insana ait bütün değerleri vermeye çalışıyor.

Atatürk’ü Gördüm serisinde Atatürk sevgisi işlenir.

“Anneanne” Serisinde aile eğitimiyle çocuğa kazandırılmak istenen bütün değerler eğitsel ileti olarak öykülerde verilmiştir.

Mavi Kedi” “Akrobat Pisicik” “Uzay Karpuzu” “Kuzum” “Kınalı Keklik” Gözlüklü Köpek” “Ayıcık”, “Anneannemin Apartman Kuzusu, “Sarkıcı Kuşlar” “Konuk Kus, Konuk Kedisi,“Kargayla Dostluk” Kelebekler Yasemine Konar, gibi öykülerde hayvan ve doğa sevgisi işlenir.

Konu ve eğitsel iletisi neyse kahramanlarını ona göre belirleyen İzgü, Hayri Potur karakterinde başka bir karakterin etkili olduğunu görüyoruz. Bütün dünyada satış rekorları kıran Harry Potter’a karşı Hayri Potur kahramanını yaratmış.

“Harry Potter kitapları eğlendirerek, merak uyandırarak çocukların dikkatini çekmektedir. Yoğun ve sürprizli öykü örgüsü bir çırpıda okunabilme özelliği taşır. Büyücü ve cadıları başrolde tutup olay örgüsü son derece fantastiktir. Aslında bu yönleriyle yaşadığımız dünyayı yansıtıyor ve idealize ediyor. Yani farklı olana duyulan korku, Safkan büyücü olma noktasında odaklanan ırkçılık ve şiddet yaşadığımız dünyada çok daha açık yapılmakta.” (Mehmet KAYA Çoc. Ede. Ölçütl.)

Hayri Potur dizileri, Harry Potter gibi sihirli güçleri bulunmayan, gerçek dışılığı, büyücülüğü, ırkçılığı ve şiddeti yadsıyan niteliktedir. Ama Hayri Potur,  geniş bir hayal gücüne sahiptir.  Hayri Potur kahramanı ile değerlerimizde yer alan yerli motifleri kullanarak Türk çocuklarına hitap etmeyi tercih eden İzgü, daha önce “Süpermen İstanbul’a Düştü” yapıtıyla da Süpermen’i örnek alıp apartmanların balkonundan atlayan çocukların Süpermen özentiliğinin önünü kesmek için öyküsünde olağanüstü güçlerden çocuğu uzaklaştırarak gerçekliğe yönlendirme çabası vardır.

İzgü, bütün yazın türlerinde okurunun bilinç düzeyini, değerlerini, aklın olumlu olumsuz bütün boyutlarını ele alırken hedeflediği okur kitlesini giderek arttırıp en çok okunan yazar listesinde baş sırayı aldığını görüyoruz.

Öykülerinde halk yazınını, konuşma dilini mizahına yedirerek yetkin yapıtlar elde etmiş. Bunu bütün yapıtlarında görmek olasıdır ama örneğin Ökkeş serisinden Ökkeş Kurt Avında kitabında, Hacivat Karagöz diyaloglarında olduğu gibi Ökkeş her duyduğu sözü yanlış anlar ve doğrusunu babasından öğrenir.

İzgü halk yazınını temel alıp konuşma dilini sanat estetiğine çevirip hedef kitledeki okuru eğlendiriyor, güldürüyor ve sözcük dağarını, genişletiyor. Olay örgüsündeki hızlı değişenlerle de dikkati canlı tutuyor.

Halk yazarlığının  Ahmet Mithat, Hüseyin Rahmi ile başlayıp  Rıfat llgaz, Aziz Nesin ile devam ederken halk yazınsalını temel alan İzgü, mizahıyla, diliyle, halk sorunlarına bakışı ve ele alış  biçimiyle, halk yazarı divanındaki yerini çoktan almıştır. Yazdığı bütün yapıtları  genel olarak halk yazınını temel alan ve halkın sorunları karşısında birlikte tutum almıştır.“Anamı Aldım Geldim”, “Hükümet Çifte tellisi” “Kömür Marşı” İzgü’nün yazdığı en güncel halk yazınına  örnekler oluşturur.

Yetişkinler için 1970’li ve 80’li yılların sıkıntılı ve zor şartlarını öykülerine konu olarak seçen Muzaffer İzgü, geçim sıkıntısı çeken küçük memurları, ezilen, haksızlığa uğrayan vatandaşı, terör nedeniyle okula gidemeyen öğrencileri, üniversitelerin eğitim anlayışı gibi konuları ele aldığı bu döneme ait 26 kitabı vardır. (“Donumdaki para.” “Her Eve Bir Polis” gibi.

Muzaffer İzgü ustamıza bu güne kadar Türk edebiyatına, diline ve kültürümüze yaptığı katkılardan ötürü minnet borcumuzu ifade ediyor, kendisine sağlıklı uzun ömürler dilerim.

Kaynakçalar:

Usta, Çigdem. Mizah Dilinin Gizemi. Ankara: Akçag Yayınları, 2005

Yalçın, Alemdar ve Aytas Gıyaseddin. Çocuk Edebiyatı. Ankara: Akçag

Yayınları, 2003.

Uyguner Muzaffer. Muzaffer İzgü Yaşamı Sanatı Yapıtlarından

Seçmeler. Ankara: Bilgi Yayınevi, 2005.

Evin Eroğlu,Yüksek lisans tezi

Fatma Demir, Yüksek Lisans tezi

S. Aslankara 1 nisan 2010 Cumhuriyet Kitap, Sibel Yılmaz  B.Tez.

 

 
Toplam blog
: 61
: 699
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Kastamonu Eğitim Yüksekokulu Sınıf Öğrt. bitirdikten sonra A...