Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Apartmanlar... Siteler... Hayat...

Apartmanlar... Siteler... Hayat...
 

Havalar serinledi iyice.

Rahat rahat dolaşabiliyorum artık.

Sonbahar da tüm güzelliğiyle geldi.

Dağlar güzel, ağaçlar güzel, deniz bir başka güzel.

Hafiften de yağmur yağıyorsa daha da güzel oluyor herşey.

Diğer şehirler gibi İzmir' de gelişiyor.

Şehrin dışında bir sürü inşaat var.

Kocaman bloglar, siteler yapılıyor.

Binalar güzel, modern, ferah, geniş.

Şehir merkezi sıkışık da olsa mahalle kültürünü seviyorum ben.

O devasa bloglarla kıyaslanınca mütevazi kalan birkaç katlı apartmanlarda hala var o doku.

Apartmanların ismi var en azından.

O sitelerdeki bloglarda isim yok, sadece harf ve numarayla isimlendirilmiş.

Sadece İzmir için değil; diğer şehirlerde de böyle sanki.

Yepyeni, kocaman siteler ama bir ismi bile olmayan bloglarda yaşanıyor artık hayatlar.

İsmi olmayan bloglarda komşuluklar insanların kendi katlarıyla, en fazla bir alt ve bir üst kat komşularıyla sınırlı.

Alışverişler sokak, cadde veya mahalledeki dükkanlardan değil site içindeki alışveriş merkezinden yapılıyor.

Akşamları ışıl ışıl caddeler yok.

Dükkanlar merkezdeki çarşıda zaten.

Alk kattaki fırın, pastane, manav sadece şehrin içindeki apartmanlarda var artık.

Şehir hayatı değişiyor gün geçtikçe.

Eskiden apartmanlar fazla yoktu.

Şehrin merkezinde bile bahçeli evler vardı.

İzmir'in ara sokaklarında gezerken gördüm kaç tane böyle ev.

İnsanların ihtiyaçlarına göre şehir yaşamı da konutlar da değişiyor ister istemez.

İnsanlar da değişiyor.

İlişkiler değişiyor.

İhtiyaçlar değişiyor.

Hayatlar değişiyor.

Değişimden soyutlanmak mümkün değil.

Farkına varmadan rüyalar bile değişmeye başlıyor.

Sadece bir harf ve numaradan ibaret bloglarda kurulmaya başlıyor yeni hayatlar.

Ahmet Bey Apt., Huriye Hanım Apt., Yıldız Apt., Aydın Apt. olmayacak bu gidişle.

O apartmanların yerinde olan eski evin sahipleri de hatırlanmayacak zamanla.

Siteler zaten açık araziler üzerine yapılıyor.

Bir sahibi olmamış; devlete veya en fazla belediyeye aitken arsa bedeli alınarak inşaata başlanmış yerler.

Yaşanmış hayatların hikayeleri sinmemiş henüz pencerelere.

Camlarda asılı perdelerin hikayeleri henüz yok sokağa anlatılacak.

Sokak bile yok.

Dağbaşındaki sitelere İstanbul'da olduğu gibi Boğaz semtlerinin adının verilmesi denizin kokusunu, erguvanın rengini, Kanlıca'nın körfezini taşımaya yetmiyor.

Simitçi geçmiyor o sitelerin yollarından...

Patates soğan satıcıları da yok.

Sokaklarda üzüm, karpuz kavun arabaları da yer bulamıyor kendilerine.

Sevinçler, kederler, ümitler, radyoda çalan şarkı, komşu annenin camda dizili reçel kavanozu...

Balkonda turşu bidonları...

Yok.

Hayat bu, belki de.

Kimbilir...

 
Toplam blog
: 403
: 1023
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Kendi halinde biriyim, ziraat mühendisiyim. Emekli oldum ve kendi işimi kurdum. İzmir'de yaşıyoru..