Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

AQP'nin Paqeti!

Yaldızlı paket açıldı, nihayetinde; hani içinden oyuncak çıksın diye bekleyen beş yaşındaki çocuğa tişört, terlik, pijama, hatta kitap ve daha da ileri giderek don-fanila çıkmış gibi oldu herkes!

Beni sorarsanız, hiç hayal kırıklığına uğramadım!

Hatta, “ayy bu kadar mıydı?” derken buldum kendimi…

Daha fenasını bekliyordum, yani…

“Kadın; sen demokratikleşmeyi istemiyor musun? Darbeci misin yoksa?” diye soracak olanlar varsa peşinen söyleyeyim: Bu ülke bir değil, iki değil, kaç çeşit düşmana karşı kurtarılmış bir vatan toprağı olup, kurtaran ise isteseydi Sultan, Kral, Şeyh olarak kendine paye verirdi.

Demokrasi, İnsan Hakları, ileri demokrasi diye önümüze sunulanlar Mustafa Kemal Atatürk’ün neredeyse yüz yıl öncesinde kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ile kıyaslanınca komik kalıyor!

Eşeği kaybettirip de buldurmak bir yana; kaybolan eşek kör-topal olmuş, hatta “Bu halde yaşamasın bari” denilerek sahibini kaybolan eşeğini öldürmeye ikna etme durumudur ki “Yaw, iyiqi böyle bir fiqir verdi, sağ olsun!” diye alkış tutuluyor…

Arkadaş; bu ülkede demokrasi vardı ki bunca yıl kana bulanmadan yaşayıp gitti bu halk!

Kazandığı ile geçinebiliyordu ev ahalisi, üstelik komşu komşuya bilenmiyordu! Tersine, insan insana güveniyordu; Kürt ayrımı yapan da yoktu!

En fazla ayırım kötü niyet için yapılırdı; genç bir kıza fazla bakan erkek bir şekilde o ortamdan uzaklaştırılırdı; hırsızlık niyeti taşıyanı bir şekilde hissederdi mahalleden birileri; deşifre ederdi!

Öyle; sana göz yumayım da bana da pay ver mantığı gelişmemişti…

Hani duyan bu ülkede demokrasi hiç olmadı da, “Demokrasi geliyor!” diye vadandaş elleri patlayana kadar alkışlıyor sanır!

Kardeş, bir yaz bakalım Google’a, bir sor: Kadınlara seçme ve seçilme hakları hangi ülkeler tarafından hangi yıllarda verilmiş.

Bir tıqla yaw, ne qaybedersin?

******

Türbanın kamusal alan için önünün açıldığını paketten önce öğrenmiştim; tesettürlü bir hanım söylemişti; demek ki ilgili kişiler gayet iyi biliyorlardı da, bizler henüz bilmiyorduk!

Bir yerde iyi oldu! Artık “Türban” üzerinden siyaset yapılmayacak Bu, bir!...

Bir musibet bin nasihatten evladır sözü de aklıma gelenlerden biri: İlle de perdeler içinde yaşayacağım, yaz günü kocam şortla gezerken ben ille de böyle gezmek istiyorum; saç önüne taktığım bant genç yaşımda saç diplerimi öldürüyor, o bölgem saçsız kalıyor ama umurumda değil diyen kadınlar özgürlüklerini yaşasınlar!

Gün gelip de kocaları şortla gezerken saçları şelale gibi akan kadınların arkalarına takıldıklarında saçlarını isteseler de perçem olarak bulamayacaklarını ancak yaşayarak öğrenecekler!

Gün gelecek özgürlük isteyecekler; on yıl mı, yirmi yıl mı olur, bilinmez…

Türbanlarından kurtulmak isteyecekler; bu iki!

Üzerlerine üç kadın daha gelmeden anlayamayacaklar; yapacak bir şey yok!

******

Andımız ile çok uğraşılmıştı, hiç şaşırmadım!

Aslında olay “Doğruyum, çalışkanım” gibi bölümlerle ilgili değil, “Türküm!” diye başlamasıyla ve “Ey büyük Atatürk, açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun! Ne mutlu Türküm diyene!” bölümleriyle ilgili…

Mesela, AQP, en büyük liderin kendi liderleri olduğunu savunuyor, “Türk” kimliği Kürtleri rahatsız ediyor sanıyoruz ama belki de Arap kültürünü devam ettirmek isteyenleri de rahatsız ediyordur, kim bilir?

Mesela Atatürk’ü diktatör olarak gösterme çabasındalar; neymiş devrim yapmış! Nine’nin başındaki yazmayı almışmış!

Kurtardığı topraklara sultan, kral, şeyh olmak varken demokrasiyi getirmiş, huuu!

Kurtarılan topraklar üzerinde kurulu demokratik sistem nedeniyle seçilip de sultan olmaya çalışanlara duyurulur!

******

Seçim sistemi ile ilgili fazla söz söylememe gerek yok; sevgili Mehmet Tezkan ne zamandır yazıyor, daraltılmış bölge projelerini, nedenlerini…

Mehmet Tezkan yazılarını biraz geriye doğru okusanız yeterli!

******

Paketten fışkırıp da sürpriz yapmayan, zira medyaya yansımıştı zaten, lakin bana göre en tehlikeli madde “Nefret, ayrımcılık, yaşam tarzına müdahale gibi suçlar” bölümü…

İlk başta insana “Aman, ne güzel… Ne yapmak istersem yaparım!” gibi görünse de, en ufak bir eleştirin bu maddeye girecek!

Öyle, madem böyle, mayoyla dolaşırım istersem de diyemeyeceksin; o ayrı bir maddeye girer, sonuçta!

Mesela, inancım gereği deniz kenarında bira içmek istiyorum desen, karşına farklı bir yasak çıkar; otobüsü durdurun, namaz kılacağım diyene ise bu madde destek olur!

Birini eleştirdin, haydi bakalım gelsin aynı madde!

Şekerim, zannetme ki aynı hak ve hukuk sana da işleyecek!

Mesela, bu maddeye dayalı, şikayet etsen “Yaşam tarzıma karışılıyor; din propagandası yapan bir hükümet istemiyorum”, ya da öyle ya, belki ben de Atatürk ilke ve inkılaplarına sonuna kadar inanıyorum ve Atatürk ile ilgili hiçbir olumsuz düşüncenin medyada yer almasını istemiyor, aynı zamanda tesettürlü kadın ve cübbeli adam görmek istemiyorum!

Ben demeyeyim de siz deyin: Bu madde bu duruma uygulanır mı?

******

En çok da “Nefret suçu” ifadesi canımı yakıyor!

Nefret tohumları ekilmeden bu ülkede kan gölü yoktu; mahalle kavgalarında silahlar konuşmuyor, en fazla yumruklar konuşuyordu ve ölenler olmuyordu!

Birileri ülkenin bir yerlerini bombalamıyor, kim vurduya gitmiyordu cansız bedenler ve haber bültenlerinde verilen bilgilere inanıyorduk!

Sonradan çıktı ölü sayısını az bildirmek, gerçekleri saklamak…

Sonraların sonucudur “Yok yapmadım!” demek; mesela Apo ile görüştünüz mü? Cevap: Yok!

Kayıtlar çıktıktan sonraki açıklama: Apo ile görüşmedik, İmralı ile görüştük!...

******

Beni salak yerine koyan, yok TRT, yok Türk Telekom, olmadı bilmem ne vergileri ile beni soyup da sonra da üstüne basa basa “Onlar” denilip; yetmedi “Çapulcular” deyip, hiçbir mahkeme kabul etmez, hiçbir savcı ve hakim cesaret edemez ya, yine de Türk Dil Kurumu’nun “Çapulcu” karşılığı bir anda değiştirildi ya… “Düzene karşı gelen” miş… Ayol, çapulcu, bildiğin çapulcu; hoş, çapulcu tanımlaması kötü anlamdan iyi anlama dönüştü. Mesela, AQP, andımızı kaldırırken “Çapulcu” oldu! Bilmem kaç yıllık düzeni bozdu ya, o yüzden!

Neyse, sanıldığı kadar salak değil herkes de, tıynetinde olmasa da oyunu kurallarına göre oynayarak aklı-fikri, vicdanı hür bir neslin yok olmasına ne izin verir ne de göz yumar!

Çucuklarını yedirmeyecek ana ve babalar, ille de, var!...

 

http/twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..