Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

13 Aralık '07

 
Kategori
Hayvanlar Alemi
 

Aramızda Mars'lılar Var!

Aramızda Mars'lılar Var!
 

Başka dünyaların hayvanlarını, bambaşka temeller üzerine kurulmuş başka bir gezegenin hayat şeklini görmeyi ne kadar çok isterdik değil mi? Halbuki bunun için çok uzaklara gitmemize gerek yok! Yere ya da göğe dikkatle bakarsak, özlemini çektiğimiz o başka dünyaların hayvanlarını görebiliriz. Kısacası, bunlar hepimizin bildiği fakat belki de gerektiği kadar dikkat etmediğimiz böceklerdir!

Böceklerin dünyası bambaşkadır... Bu hayvancıkların evrimi, diğer hayvanların evriminden çok daha başka yönde gelişmiştir.

Başka bir gezegende, kendilerine bir tabut hazırlayıp içerisine kapanan, uzun yıllar boyunca perhiz yapan, sonra oradan bambaşka bir biçim altında çıkan hayvanların olabileceği, mesela çirkin görünüşlü bir kozadan güzel bir kelebek doğabileceği hiç aklımıza gelir mi?

Uzak bir dünyada, kendi boylarının 200 katı kadar sıçrayan hayvanlar bulunabileceği hiç aklımıza gelir mi? Oysa pireler...

Kanatlı hayvanların kendilerinden 300 defa daha ağır bir yükle havalanabilecekleri hiç aklımıza gelir mi? Tabii ki gelmez! O zaman insanın 20 000 kiloluk bir ağırlığı taşıyabilmesi gerekir. Oysa eşek arıları...

Bazı hayvanların ayaklarıyla işittiklerini, boynuzlarıyla koku aldıklarını ve karınlarını ovuşturdukları zaman 2 kilometre uzaktan duyulabilecek kadar ses çıkarttıklarını söylesek herkes bizi deli zanneder. Oysa çekirgeler...

Evet, gerçekten sineklerin dünyasında her şey çok değişiktir. Oysa onlar da bu dünyanın hayvanlarıdır. Mesela böceklerin solunum organlarına ihtiyacı yoktur! Oksijen, havanın kendi kendine içerisine girdiği milyonlarca kanaldan geçerek böceğin bütün gözelerini dolaşır. Lakin bu yöntem çok küçük yaratıklar için gereklidir. Hava, büyük bir cüssenin içerisine yayılmaz. İşte böcekler bu yüzden hep küçüktürler.

Böceklerin ne denli değişik bir düzen altında yaşadıklarına bir başka örnek daha... Böceğin beyninin işleyiş şekli, bizim için tam anlamıyla bir sırdır. Biz insanlar, öğrendiğimiz hiçbir şeyi önceden bilmeyiz, ailemizin, bir öğretmenin ya da deneylerin bize öğretmesi gerekir. Oysa böcek, daha doğar doğmaz kendisi için gerekli olan her şeyi, hem de çok iyi derecede bilir.

Bir yaban arısını ele alalım... Yavrularının yaşaması için onlara bir besin vermesi gerektiğini bilir. Çünkü o sonbaharda öldükten sonra, yavruları ancak gelecek ilkbaharda doğacaktır. Bu besinin ne olması gerektiğini de aynı şekilde çok iyi bilir. Çocuklarının yiyeceği herhangi bir tırtılın değil, belli bir tür tırtılın taze eti olmalıdır. Bu tırtılı önceden hiç görmediği halde, yüzlerce türdeki tırtıl arasında onu hemen tanır. Tırtıl anatomisi üzerine ders almadığı halde, tırtılı felce uğratmak için tam gereken noktadan sokar ve içerisine zehir akıtır!..

Tırtıl felç olunca yaban arısı, onu hazırladığı bir yeraltı yuvasına taşır. Tünel biçimindeki bu yuvada canlı ama hareketsiz duran tırtılın yanına yumurtalarını bırakır. Sonra yuvanın ağzını sıkıca kapatır. Kendisi bir süre sonra ölecektir ama, doğdukları zaman larva şeklinde olan yavruları, beslenmek ve gelişmek için ellerinin altında, taze, hatta canlı et bulabileceklerdir. Onlar da yuvadan çıktıkları zaman, o belirli tırtılı felç edecek salgıyı bulmak için boynunun hangi noktasından sokulması gerektiğini bileceklerdir.

Sanki ayrı ayrı her böceğe değil de bütün böceklere ait olarak bir bellek onları yöneltmektedir.

Bir arı kovanına, bir karınca yuvasına, divik yuvasına bakınca insan aynı durumla karşılaşır... Buralarda bireylerin önemi yoktur. Burada her şeyi topluluk yönetmektedir... Lakin böceklerin dünyası bizimkinden bambaşka olduğu için, bu yönetimin ne şekilde gerçekleştiğini biz insanlar anlayamayız.

 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..