Arda'yı hatırlamak - 1

Arda Turan UEFA Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finalde.. 

Bu gurur kaynağımızla ilgili geçmişteki yazılardan biraz dem vuralım; kendisini analım istedim..

İlk yazımız 15 Nisan 2011 tarihinde; Galatasaray'ın en buhranlı ve karanlık günlerinde yayınlanmış bu sayfalarda:

http://blog.milliyet.com.tr/arda-yi-tokatlamak-/Blog/?BlogNo=301277

ARDA'YI TOKATLAMAK 

Türkiye çok garip bir ülke! İki takım kafa kafaya şampiyonluğa gidiyor. Her hafta taraftarları maçlarını diken üstünde izliyorlar. "Ya bu hafta puan kaybedersek?" "Ya rakip farkı açarsa..?" diye yüzlerce kalp krizi geçiriyorlar belki farkında olmadan. Oysa bizim en önemli gündemimizin ilk 2 maddesi Galatasaray ve Arda Turan! 

Bu durum gösteriyor ki; büyük takımlar başarıda değil, başarısızlıkta daha çok konuşuluyor. Hemen aklıma geçen seneki 3 dakikalık sevinç gösterileri geliyor. Bu bir başarısızlık olarak sayılmaması gereken bir durum olduğu halde; bugün bile Fenerbahçeli olmayan herkes bu espriye kahkahayla gülüyor hala! Bu da bugün Galatasaray'ın gündemin zirvesinde olmasını açıklıyor. Yönetim dip yapmış; futbolcuların ağzını bıçak açmıyor, teknik direktörünüz yok, menajeriniz yok, başkanınız yok, var olan bir tek taraftar! Ama o da bu haliyle olacağına hiç olmasa daha iyi! Doğal olarak gündemin zirvesini hiç kimseye kaptırmıyorsunuz; çünkü bütün bunların üstüne bir de küme düşme tehlikesi matematiksel olarak hala mevcut! 

Adnan's brothers gitti. Rijkaard gitti, Hagi gitti.. Kim kaldı tokatlanacak? Ayhan zaten miadını aşmış; daha genç, daha duygusal, daha soft bir adam bulmak lazım! Kimin aşkı gündemde? Arda'nın! Geçen sezon kurulan yeni takımın Rijkaard ile en azından Avrupa'ya gidebilmesi bence başarıyken, daha sezon bitmeden "kimisi sinema kapatır" diye marş bestelemesi aslında bugünlerin ipucuymuş. Hiç birimiz görememişiz. 

Arda Turan Galatasaraylı olmayan birçok futbolseverin sevdiği; ama aynı zamanda da Galatasarayl bile olsa yine birçok futbolseverin sevmediği garip bir çocuk! Anlaşılan bugünlerde sevmeyenleri daha çok ki; her önüne gelen bir tokat atmaya uğraşıyor. Hemen bunu belirteyim ki; ben Arda'yı kendi kardeşim gibi sevenlerdenim! Bu yüzdendir Arda'ya yapılan bu haksızlıklara tahammülsüzlüğüm. "Sakat numarasına yatıp oynamıyor" "Arda sakat değil; oynamak istemediği için oynamıyor" gibisinden lafları ne yazık ki birahanede maç seyreden, futbolla tek ilgisi maçı seyretmek olan adam değil; yıllarca bu takıma kaptanlık yapmış; yeri geldiğinde takımı kazıklayıp yurtdışına kaçmış, tutunamayınca utanmadan geri gelip kapıya dayanmış, sürekli olarak zaman zaman ırkçılığa kadar varacak yabancı düşmanlığı yapmış abileri söylüyor! Ve yine biro kadar acıdır ki; Arda'ya bu sözleri söyleyen adam; Galatasaray başkanlık makamının düştüğü duruma bıyık altından kıs kıs gülüyor. "Oh olsun" diyemiyor açık açık ama onun dışında söylediği her sözün anlamı Arda Turan için aynı kapıya çıkıyor: "Oh olsun, müstehak size!" 

Şimdi şapkamızı önümüze koyup düşünelim lütfen. Arda Turan büyük futbolcu mu? "Evet". İyi bir takımda yeteneklerini katlayabilir mi? "Evet". İyi bir insan mı? "Evet". Psikolojisiyle savaşa girilmezse çok büyük işler başarabilecek mi? "Evet". Tek başına maç alabilecek mi? "Evet". Takımını satacak kadar adi bir insan mı? "Asla!" 

Bütün bu cevaplara katılmayabilirsiniz. Yine de siz kendi cevaplarınızı verip şöyle sorun kendinize: Bu çocuk sizin çocuğunuz, kardeşiniz, yeğeniniz, kuzeniniz, vs. Ve her hafta bir Üniversite sınavına giriyor. Hatta bazen haftada 2 defa giriyor! Bu baskıyla mı sınava gönderirsiniz? Daha 23 yaşındaki bir çocuktan nasıl 30'unda Galatasaray'a gelmiş Hagi olmasını beklersiniz? Neden her sınav sonrası bir tokat atarsınız? Neden bu tokatın en okkalısını ben vurayım diye sıra sıra dizilirsiniz? 

Sizin yüzünüzden bu çocuk yuvasını terk etmek istiyor. Gidip de başka kulüplerde başarılı olduğu zaman içiniz sızlamayacak mı? yüreğiniz yanmayacak mı? Yoksa kendi kendinizi haklı çıkarmak için "Ben demiştim; bak orda nasıl oynatıyorlar adamı.. Burda oynasaydı ya" diye çok bilmişlik mi taslayacaksın? Ben biliyorum çok bilmişlik taslayacağını. Ama bir adam, hele hele gencecik bir kardeşimiz; ortam değiştirdiğinde çok güzel başarılar elde ediyorsa; bunu o çocuğa değil de; o ortamdaki eksikliklere bağlayalım lütfen. 

Selametle... 

İkinci yazımız 10 Ağustos 2011 tarihli.. Transfer olduğu günler yani.

http://blog.milliyet.com.tr/gule-gule-kaptan/Blog/?BlogNo=320179

GÜLE GÜLE KAPTAN

Güle güle kaptan; yolun açık olsun. 

Sonunda beklenen oldu; Arda Turan artık Atletico Madrid'li! Dilerim o da 1-2yıl için de Mesut Özil gibi Real ya da Barcelona'da oynar! 

Pişmesi için kiralık gönderdiği Manisasporda gösterdiği performansla yıldızı parladı Arda'nın. Gerisini zaten herkes biliyor. Önce Galatasaray'ın sonra da milli takımın göz bebeği oldu. 

Adnan Polat'ın tamamen iyi niyetle Arda'yı kaptanlığa getirmesi ise Arda'nın Galatasaray kariyerindeki çöküşü başlatan ilk adımdı! Eğer böyle olacağını bilseydi; değil Arda'ya kaptanlık vermek; idmanda koluna herhangi bir pazubant bile taktırmazdı. 

Bu sonun başlangıcındaki en önemli ve bitirici vuruşu ile şu anda cezaevinde olan Aziz Yıldırım yaptı! Evet Arda'nın aklını çelemedi; Arda da oyuna gelmedi ama olan oldu. Medya Arda'yı ve Sinem'i daha fazla takip etmeye ve gündemine almaya başladı. 

Takım kötü gidince de en göz önünde olan Arda olduğundan; sakat olmasını bile Sinem'e bağlayan taraftar kendi kaptanını yuhalamaktan geri kalmadı. 

Bunların hiç birini haketmeyen; insan olarak futbolu kadar kaliteli bir kişiliği olan Arda sonunda yuvasından uçtu. Birgün geri dönermi bilinmez. Ancak hakettiği yerler en iyi yerler; ve o hakettiği yerlere gelmesi için de çok iyi çalışacağını biliyorum. Dilerim en kısa zamanda hayallerini başarır ve kariyerinin sonlarına doğru Yine Galatasaray'a gelip; efsane kaptanların arasına adını yazdırarak nokta koyar. 

Oldukça uzadı.. Dün Arda için ne düşündüysek bugün aynı yerdeyiz.. Bir yazımız daha vardı.. UEFA Kupasını kazandığında.. Onu da kısmet olursa CL finalisti olduklarında yayınlarız tekrar.. Ama linkini verelim yine de.. 

http://blog.milliyet.com.tr/arda-yi-yazmamak-haksizlik-olur/Blog/?BlogNo=362301