Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '10

 
Kategori
Deneme
 

Arkadaşça dokunan bir deneme yüreğe...

Arkadaşça dokunan bir deneme yüreğe...
 

arkadaş zekayi özger...


“Kendi yazdığı bir oyunun galasında, oyunun sona ermesiyle seyirciler tarafından alkışlanarak sahneye çağrılmış ve o sırada kuliste sigara içtiği için önce çıkmak istememiş, yaklaşık yarım saat süren ısrarlı alkışların sonunda elinde sigarasıyla sahneye gelerek bir nefes çektikten sonra, aralarında dönemin önemli kişiliklerinin bulunduğu seyircilere doğru dumanını üfleyip; "Eminim şu anda sahnede sigara içmemi saygısızlık olarak değerlendireceksiniz ama sizlerin de beni sigara içerken rahatsız etmesi büyük saygısızlıktı" sözlerini sarf etmiş” Oscar WILD

Hayat kendi sürüklenişinde ilerlerken kendi sonuna, içindeki zamanı az olan bizler dönüyoruz kendi kısır yörüngelerimizde, sürüklenip keyifli bir sona gülümseyerek gitmek yerine…(ne ilginç bir karşılığı var bu kelimenin, çok sevdiğim kısırın bu yazıda böyle bir karşılığının olması)… Bu sabah yine haylaz bir ayaz bedenimin parkında üşütürken düşlerin salıncağını, gülümseyen bir güneş günün yakamozu misali tenimin denizinde dalgalanıyor gözlerimin kıyısında… herkesin zaman zaman dilinden düşürmediği o karizmatik cümle geliyor aklıma İzmir şehrinin sahnesine bakarken şehrin tepesinden “dünya bir sahne bizde oyuncularıyız…” Hangimiz ne kadar iyi oynuyoruz bu rolü soruyorum kendi kendime, sonra arkadaşın cümleleri geliyor aklıma… Onun cümleleri düş denizimin kağıttan kayığı zaten, o da düş kaptanı gibi, ama neden aynı zamanda sizi tanımayanlarınızı arkadaşla tanıştırmayayım ki cümleleriyle, tanışın muhakkak onunla, iyi bir dostunuz olacak… hem de sadece istediğinizde ona gidip cümleleriyle sarmaş dolaş sığınabileceğiniz bir dost istemez misiniz…

Bugün kendi yazıma sığınıp ve okuyacağınız umuduna sarılmak yerine bir dost tanıtmak düşlerinize daha saygılı olacak sanırım sevgili okuyucu… “-korkuyordum. Kime yazsam kötü şeyler, çirkin şeyler yazacaktım. Kırıcı şeyler . oysa suçlu bile değildi onlar suçlu ben miydim. Neydi, suçum. Ne yapmıştım. Günlerce bunu düşündüm. Günlerce içtim ve bunu düşündüm. Hayır ama. Suçlu ben değildim. Belki doğanın kötü bir oyununun değişmez oyuncularından biriydim. Ben koymamıştım bu oyunu sahneye. Bana yalnızca oynamam buyrulmuştu. Ve de iyi oynuyordum galba. Ki rolüm yirmi bir yıldır hiç değişmemişti. Hep yuh sesleri ve kötülük çiçekleri ile bezeli renksiz/ölü renginde ya da/buklelerle donalı o gala gecesinin hala bitmeyen oyununu oynuyordum. Kalabalık korkunçtu. Kalabalık korkunçtu ve iğrençti. “niye bu denli güzel oynuyorsun” diyerek tükürüğe boğuyorlardı beni. Biliyordum korkunç kıskançtılar ve benim oyunumu çekemiyorlardı. Hepsi elimden almak istiyorlardı rolümü. “ en azından sencileyin başarılı oynarız” diye bağırıyorlardı. Bırakmak istiyordum rolümü. İstekliydim de buna. Sahneden her çıkışımda kulise, rejisör o hep tiz ve kadınsı sesiyle “git” diye bağırıyordu. “git”. Bu rol senin bu oyun senin üstüne kurulu. Sen baş oyuncusun. Git ve berbat, bayağı rolünü sürdür. Kimse sencileyin başarılı ve kötü oynayamaz bu rolü diyordu. Hem başarılıymışım çok, hem de kötü oynuyormuşum. Böyle işte suç benim de değildi, oynamam buyrulmuştu bana. Oynuyordum… Her insan bir umut dur. Her umut ise bir olasılık…
 
Toplam blog
: 75
: 465
Kayıt tarihi
: 12.11.07
 
 

"Her umut bir olasılıktır" Her sabah evin eşiğinin kenarında duran çiçeğin her sabah orda olma ol..