Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '17

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Arnavutluk - Tiran

Arnavutluk - Tiran
 

Tiran Piramidi


Havalar soğumadan bir hafta sonu kaçamağı yapıp gördüğüm şehirdir. 24 saatlik bir serüvenin kısıtlı, ama en azından güncel bilgilerini vereyim. Sabah 8 buçuk gibi merkeze geldiğim ve otele giriş yapamayacağım için dolanmaya başladım. Şehrin görülebilecek yerlerini 1.5 saatlik yürümeyle bitirebilirsiniz. Fotoğraf çekerken rahatsız oldum, zira insanlar yadırgıyorlar gibi hissediyorsunuz, zira kış ayında olmamızın da etkisiyle ne bir turist gördüm, ne bir hediyelik eşyacı. Yılbaşı etkisiyle meydanda yiyecek, içecek alternatifleri bol, devasa bir çam ağacı var, gece ışıl ışıl. Ve lunapark aktiviteleri insanları buraya çekiyor. Birazdan değineceğim Ulusal Müze ve Bunk’Art Müzesi ise kesinlikle görülmeli.

Ülkenin yakın tarihine damgasını vurmuş isim kuşkusuz Enver Hoca. Arnavutluk’ta 1944’te devrimin gerçekleştirilmesi ve sosyalizmin inşası kendisinin önderliğinde olmuştur. Ancak yaklaşık 45 yıllık ülke hakimiyetinde kendi görüşünden olmayanların tasfiyesinde nice canlar alınmış, sonu çıldırma ya da ölüme de varan yıllar süren işkencelere maruz kalınmış, ülkeden çıkmanın yasak olduğu periyotta 1000’e yakın insan kaçma teşebbüsü nedeniyle öldürülmüştür. Polislerin yetkilerinin had safhada olduğu bu dönemde, bir de maaşlı ve sivil militanlar türetilmiştir. Arkadaşına bile güvenemeyeceğin bir periyot. O yüzden insanlar bu dönemde herhangi bir ortamda fikir beyan etmekten kaçınmış, kaçınmayanlar muhalifse bunu canlarıyla ödemiştir. (Otel resepsiyonundaki amca gerçi yarım ingilizcesiyle, o dönemde kimsenin konuşmadığını, şimdiyse çok konuştuğunu ama boş konuştuğunu söyledi.) Eskiden sığınak olarak kullanılan Bunk’Art müzesi, bu dönemi belgelerle, fotoğraflarla, röportajlı video kayıtları ve etkileyici mizansenlerle çok güzel gözler önüne seriyor. Hayatımda girdiğim en etkileyici müzelerden biriydi. Bu müzeden iki tane var, ben şehir merkezindekine gittim, daha eskisi 5 km kadar merkeze uzakta. Giriş 500 lek.

Enver Hoca dönemini daha iyi bulanların argümanı ise, liseden sonra notların iyiyse üniversiteye devam edebiliyor oluşun, kötüyse direkt iş sahibi olabilmen, ya da emekli maaşlarının yeterliliği, hastane hizmetleri gibi sosyal ve ekonomik unsurların o dönemde şimdikinden daha iyi oluşu. Şu an 180 euro asgari ücretin olduğu, Dünya Bankası’nın 2008 yılı raporuna göre nüfüsün yüzde 12’sinin yoksul olduğu ve ortalama aylık gelirin 225 euro olduğu bir yerden bahsediyoruz. İhracat, ithalatta Türkiye ilk sıralarda geliyor. Hatta hava alanındaki dövizcide çizelgede gördüğüm 5-6 kurdan birisi TRY idi. Hava alanı oldukça küçük, yanlış görmediysem 3 tane gate var. Girişte de çıkışta da çok az sıra vardı. Öyle ki dönüşte, 8.40’taki uçağım için, merkezden 7’de kalkan express otobüsüne bindim, 25 dakikada hava alanında oldum. Check-in, güvenlik kontrolü ve pasaport işlemlerini 15 dakikada bitirdim. 7.40 gibi kapının oradaydım. Taksiciler şehir merkezi için 1500 lek istiyor, istemediğinizi söyledikten sonra 1000’e kendileri iniyor. Ancak bu express otobüsü tavsiye ederim. 25 dakika yol, yanınızda kimse oturmuyor bile, yoğunluk yok ve 250 lek.

Nobel Barış Ödülü sahibi Rahibe Teresa, “Doğduğum şehir Üsküp, Kendimi buralı hissediyorum. Arnavut soyundan geliyorum, Hint vatandaşıyım, Katolik Kilisesi’ne bağlıyım ve bana gelen ilahi çağrıda istendiği gibi dünyaya aitim.” demiş olsa da, sahiplenme babında hava alanına ve merkez hastanesine onun adı verilmiş ve meydanlardan birinde kendisinin heykeli dikilmiş. Ulusal Tarih Müzesi’nde de kendisine ayrılmış bir bölüm mevcut. Bu arada sabah saatlerinde bu büyük müzeyi tek başıma gezme imkanım oldu, bildiğiniz yalnızdım. Hatta bileti alırken 1000 lek verdim, para üstü olarak 800 lek çıkarıp da veremediler, çıkışta aldım. Müze, Arnavutluk coğrafyasında bulunan ilk yerleşim kanıtlarıyla başlıyor. İnsanların çanak, çömlek olarak kullandığı ya da avcılık-toplayıcılık dönemlerinden kalma el yapımı araç-gereçlerle başlıyor ve günümüze kadar kronolojik bir şekilde ilerliyor. Kendinizi zaman tünelinde gibi hissediyorsunuz. Gerçekten şehir çok şey sunmasa da, bu iki müze beni benden almıştır. Ne yazık ki Ulusal Müze’de fotoğraf çekmek yasak, ama kameraların yerlerini iyi belleyip çekebilirsiniz, çıkışta uyaran olur mu diye korktum, ama sıkıntı çıkmadı.

Ülkeyi dünyanın ilk resmi ateist devleti haline getiren Enver Hoca, Osmanlı döneminden kalma birçok camiyi yıktırmış. Küçük yaştaki öğrencilere papaz ve imam maketleri göstererek bunların halkı sömüren yalancılar olduğunu söyleyen bir lider. Kesin bir bilgi yok, ama kabaca ülkenin yüzde 60 kadarı Müslüman, diğer kısım Katolik ve Ortodoks, yüzde 2 de ateist var. Ancak meydandaki yılbaşı kutlamaları için kurulmuş olan küçük standlarda hep domuz eti vardı. Birkaç yerde tavuk bulma şansınız da var. Yemek konusunda pek iyi değilimdir, gittiğim yerlerin mutfağını pek de araştırmam, ama denk gelirseniz Yunan restoranında Souvlaki yemeyin, Türk olarak beğenmeniz imkansız. Ayrıca çay yok bu memlekette, Earl Grey nedir bilmiyorlar ve kahve olarak İtalya etkisiyle Expresso müdavimiler.

Son olarak, ilgilileri için, Regency Casino’da sigara içmek serbest ve ücretsiz içecek ikramı var. İlk girişinizse pasaport bilgileriniz alınıyor, fotoğraf çekiliyor ve üyelik kartı veriliyor. 500 lek’lik de slot makinesi kullanımı hakkınız oluyor, ilk giriş güzelliği. Oldukça nezih ve temiz bir mekandı, hiç öyle Amsterdam merkezdeki tırt kumarhaneler gibi değil.

 

 
Toplam blog
: 53
: 1499
Kayıt tarihi
: 17.10.08
 
 

*Liberal muhafazakar, oldukça postmodernist ve meritokrat bir gezgin  *Kuleli - Galatasaray - Boğ..