Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '16

 
Kategori
Dünya
 

Artık, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kandil'e girme zamanı gelmedi mi?

Artık, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kandil'e girme zamanı gelmedi mi?
 

Kandil' girmenin başarısı, büyük ölçüde, Türkiye ile İran'ın koordineli işbirliğine bağlıdır...


NEYİ BEKLİYORUZ?... AMERİKA'NIN İZNİNİ Mİ?...ARTIK PKK, KADERİMİZ OLMAKTAN ÇIKMALIDIR...ÇIKARILMALIDIR..

Bunu yapabilir miyiz?

Elbette yapabiliriz...

Ama, düşüncemize bir "AMA" eklememiz gerekir....

*

Milli Güvenlik Kurulu'nun her toplantısında; şimdilerde de, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı'nda yapılan "zirve toplantılarında", "Terörün sona erdirilmesi için verilen mücadelenin kararlılıkla sürdürülmekte olduğu bir kez daha vurgulanmıştır" sözünü duymaktan bıktım usandım... Bu "kararlılık" sözünü, 30, 40, 50 belki de 60 kez duydum okudum...

Her "kararlılık" vurgusundan sonra, şehitlerimiz gelmeye devam etti... Şimdilerde ise "bombalı araçların" ve "canlı bombaların" patlamasıya, artık teker tekler değil; topluca gidiyor canlarımız...

MGK  ve Başbakalık ve Cumhurbaşkanlığı'nda yapılan toplantılarda hep aynı sözler... "Terörün sona erdirilmesi için verilen mücadele kararlılıkla sürdürülecektir"...

Elbette verilen mücadeleyi küçümsemiyorum; ama yetmiyor daha ileri mücadele yöntemleri uygulanması gerekir...

Bunlardan biri ve bana göre, belki de en önemlisi ve de en etkili olanı, Kandil'e "kapsamlı bir hava bombardımanı" ve arkasından da bir "hava indirme harekatı" yapılmalıdır... Kandil'de taş üstünde taş bırakılmamalıdır....

*

İSTERSEK ÜÇ AYDA BİTİRİRİZ...

31 Ekim 1996 günü, zamanın Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, PKK terörü ile ilgili olarak yaptığı bir açıklamada aynen şöyle demişti(1):

"Bir asker öldüğü zaman ben bin defa ölüyorum...'İstesek üç ayda bitiririz'... Ama, 'insan hakları, uluslararası hukuk ve kurumlara özen gösterdiğimiz için' yavaş ilerliyoruz... Dünyanın gözü üzerimizde... Bunları dikkat almadan olaya yaklaşırsak 'kurunun yanında yaş da yanar".

Genelkurmay Başkanı, PKK terörünü bitirmeyi, TSK'nın imkan ve kabiliyetleri arasında görmese bu sözleri söyler mi?

O günden bu yana tam 20 yıl geçti... O günden bu güne, PKK terör örgütü kaç askerimizin canını aldı ve kaçını yaraladı...?

Yaralıları saymıyorum... Tam 3368 şehit... Bu sayıya 1038 de "sivil can kaybını" eklersek, 4406 olur... Bunlar,  "İstersek PKK'ı üç ayda bitiririz" dediğimiz 1996 yılından günümüze kadar verdiğimiz "canların" sayısıdır...

Neden verdik bu kadar canı?

"İnsan hakları, uluslararası hukuk ve kurumlarına özen gösterdiğimiz için"...

Bizim verdiğimiz bu kadar can "insan" değil mi?... Onların "hak ve hukuku" yok mu?

Savaşın kendi kuralları vardır... Savaşta, "uluslararası hukuk ve kurumları çalışmaz"... Çalışsalardı zaten savaşlar olmazdı...

Bu kadar "canın vebali"ni kime kesmek lazım acaba?

Devlet kararı olmadan Genelkurmay Başkanı'nın bu sözleri havada kalır... Gerçekleşmesi mümkün değildir...

*

TSK KANDİL'İ VURACAK GÜÇTEDİR... ANCAK...

21 Ocak 2012... 1996 yılından 16 yıl sonra...

Yine, bu zamanın Genelkurmay Başkanı, Necdet Özel, yaptığı bir açıklamada, "TSK'ın, PKK'nın üssü olan Kandil'i vuracak güçte olduğunu" söyledi... Ancak bunun 3 şarta bağlı olduğunu da ilave etti... Bu şartlar şunlardı(2):

1- Devletin kararlı olması...

2- ABD'nin ikna edilmesi...

3- Muhtemel ağır kayıplara karşı kamuoyunun hazırlıklı olması...

Bu şartlar, 16 yıl önce öncesine göre fazlasıyla zorlu idi... Bunun yanında bir de, ABD'ye ilaveten PKK'ya arka çıkan  Avrupa Birliği var...

Peki, ne yapacağız?...

Her gün, her hafta can vermeye devam mı edeceğiz; bu PKK kalleşlerine?

2012 yılında, "TSK'nın PKK'nın üssü Kandil'i vuracak güçte" olduğu söylendiğinden günümüze kadar da, 658 asker ve 40 sivil canımızı yitirdik...

*

Ben derim ki; 1996'da yapmadık... 2012'de yapmadık...

Bari, 2017 'de, her MGK toplantısında, "Terörün sona erdirilmesi için verilen mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi" kararını "harekata" dönüştürelim...

Yıllardır Kuzey Irak'taki PKK kamplarını bombalayıp duruyoruz... Sayısı unuttuğum kadar da Kuzey Irak'a, 5 bin ile 30-40 bin  askerle giriyoruz; bir kaç PKK kampını imha edip 10-15 PKK'lıyı öldürüp dönüyoruz... Harekat büyük; ama PKK'ya verdiğimiz zayiat az... Yani astarı yüzünden pahalı oluyor...

PKK ile "kararlı mücadelemiz" bu minval üzerine devam ediyor... Biz öldürüyoruz; onlar öldürüyor... Kesin sonucu olamayan bir mücadele, 33 yıldır aynı şekilde ve aynı yöntemle sürüp gidiyor...

Bu böyle sürüp gitmez... PKK terörünü "kaderimiz olmaktan" çıkarmalıyız...

Bu konudaki önerim şudur :

- Birinci aşamada, Kandil'den ve son zamanlarda da Kobani'den, yurdumuz içindeki PKK'ya, lojistik(araç, gereç, silah ve mühimmat)  destek yolları kesilmelidir... Bu iş uzun zaman alabilir; ancak bu başarıldığı takdirde lojistik destekten mahrum kalan PKK güç durumda kalır ve etkinliği zayıflar.

- İkinci aşamada,  kapsamlı bir hava harekatı ile Kandil yoğun bir şekilde bombardıman edilmeli... PKK kampları ve üç yönlü girişi ve çıkışı olan siperleri toprağa karıştırılmalıdır...

- Üçüncü aşamada, yapılan bir Hava İndirme Harekatı ile bölge temizlenmelidir...

*

HAREKETIN BAŞARISI İÇİN, İRAN VE KUZEY IRAK BÖLGESEL YÖNETİMİ İLE KOORDİNASYON ŞARTTIR...

Kandil, Türkiye'ye 200 Km. kadar uzaklıkta, PKK'nın "lojistik" ikmallerinin yapıldığı yerdir... PKK, 50 Kilometre karelik bir alanın kontrolünü sağlamaktadır... Örgüt, Kandil'e 1988'de yerleşti... Kandil'in yarısı İran sınırları içinde... Kandil, hem İran'a hem de Irak'a yönelik eylemler yapan örgütler tarafından kullanılmaktadır...(3).

Bu nedenle, bölgeye yapılacak bir harekatın başarısı, büyük ölçüde, İran, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ve Türkiye'nin arasında yapılacak koordineli bir harekata bağlıdır...

Ayrıca, yapılacak bu harekatın "taktik başarısı" da, hava bombardımanının gece ve baskın şeklinde yapılmasıdır... Çünkü, PKK örgütünün yerleşmesi, "kısa zamanda bölgeyi terk etme" şeklinde planlanmıştır. Yüzlerce, belki de bini aşkın sayıdaki siperlerin her biri, yukarıda da değindiğim gibi, üç girişli ve üç çıkışlı olup, birbirlerine yeraltı tünelleriyle bağlanmıştır, yani kaçışları kolay olur...

*

Bloğumun başında ifade ettiğim, düşüncemin en büyük "AMA"sı işte budur.. .Eğer, Kandil'e bu şekil koordineli bir harekat yapılırsa, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in belirttiği  Kandil'i vurma şartlarından ikincisi olan, "Amerika'nın ikna edilmesi" şartı anlamsız kalır...

Vatanımızı ve insanımızı korumak için ondan bundan izin almaya gerek yoktur...

*

Bloğumu, M. Kemal Atatürk'ün bir ilkesi ya da özlü deyişi  ile bitirmek isterim : "Harp zorunlu ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir"..

Şimdi, Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve muhalefet partilerinin genel başkanları, şapkalarını masanın üzerine koysunlar ve düşünsünler; şu anda,  "milletin hayatı tehlikeyle karşı karşıya mıdır?"...

Düşünsünler ve karar versinler, bu PKK belasını, ülkenin ve milletin daha fazla canının yanmaması için daha ileri atılacak adımlar varsa, atsınlar...

Hamasi sloganlarla, kerhen göstermelik birliktelikler ile bu PKK belasının üstesinden gelinmez...

cdenizkent

--------------------- :

(1) Milliyet Gazetesi ve diğerleri..."İstersek üç ayda bitiririz" sayfa başlığı, Milliyet Gazetesi'ne ait...

(2) HABER TURK ve Radikal Gazetesi, 21 Haziran 2012

(3) "Milliyet.com.tr", 22 Haziran 2012

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..