Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '08

 
Kategori
Siyaset
 

Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık

"Tarih tekerrürden ibaret diyorlar.."

Ders almayanlar için doğru olabilir. Şu hale bakınız. I. Dünya Savaşı nasıl başlamıştı? Geçmişe kısa bir göz atmakta fayda var. O meşhur iki gemi.. Boğazlardan geçiş.. Gaza gelmeler.. Ve Rusya ile geri dönülmez yola girilmesi..
Sonuç malum.. Hazır olmadığımız bir mücadele. Senaryonun aktörleri gibi görünmek ama gerçekte piyon olmak.

Bütün mesele bu.

Bu güne dönersek ilginç benzeşmeler yaşanıyor.

Rusya Balkan yenilgisini bir türlü hazmedemiyor. Yugoslavya paramparça olmuş. Hırvatistan akrabalarının kucağında. Makedonya ve Kosova ABD tarafından doğurtulmuş gürbüz bebekler.. Baltık Cumhuriyetleri sele serpe büyüyor.
Rusya bunların acısını Kafkaslarda çıkarma peşinde. Gürcü lider prestij kurtarmak için harakiri yapıyor. "Telefonla konuşurken kravatını yiyor." Başkaları onun yerinde olsa kim bilir neresini yer.

KGB Devletine karşı yapabileceği hiç bir şey yok. ABD'ye güvenmek.. Tamam da hiç kimse bir başkası için savaşmaz. Olsa olsa Nasrettin Hoca'nın başkasının eşeğini araması gibi bir rol üstlenir.

Burada asıl olan bizim durumumuz.

Satranç tahtasının en önemli taşı bizde. En kritik noktada biz varız.

ABD insani yardım için Boğazlardan geçiş izni ister. Derken başka şeyşler olur. Rusya bunu savaş nedeni sayar. Batılılar yardım ediyormuş havası verir. Al başına belayı.

Globalleşen dünyada bizim Rusya ile de Gürcistan'la da, AB ve ABD ile de çok yönlü ilişkilerimiz var.

Kısaca "aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık."

Ha.. İşte LİDER'lik burada anlaşılır. Koyunlar sele serpe yayılırken çoban yatsa da önemli değil.

Önemli olan kurtların saldırdığı an.

Şu anda at izi it izine, it izi kurt izine karışmış durumda. İnşallah Ruslar intikam peşinde koşmaz ve dünya rahat bir nefes alır.

Hafızalarını tazelemek isteyenler için Savaş Yıllarından manzaralar aşağıya çıkartılmıştır.

Umarım yararlı olur.

"Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan yirmi beş kadar devletin giriştiği, o tarihe kadar görülmemiş ölçüde yaygınlaşan ilk büyük savaş. Birinci Dünya savaşı, Avrupa'da ittifak devletleri diye adlandırılan Almanya, Avusturya Mâcaristan, Osmanlı imparatorluğu ve Bulgaristan ile itilâf devletleri diye anılan Fransa, ingiltere, Rusya, Sırbistan, Belçika, Lüksemburg, Karadağ, Japonya, İtalya, Portekiz, Romanya, A.B.D., Yunanistan ve Brezilya arasında oldu.

Savaş öncesi siyanı ortam. 1870'ten sonra Avrupa'da siyasî bakımdan önem kazanarak kara devletlerinin en güçlüsü haline gelen Almanya, sanayi alanında büyük bir hızla gelişti, sömürge siyaseti takip etmeğe başladı ve deniz kuvvetlerini artırdı. Doğu ve Batı Avrupa arasında bulunan Almanya, istilâ yolları üzerinde bulunduğundan ve gelecekte iki cepheli bir savaşa girmek istemediği için Bismarck zamanında Rusya ile anlaşmağa önem verdi. 1881 Yılında Almanya, Rusya ve Avusturya imparatorları , arasında bir tarafsızlık antlaşması yapıldı. Fransa'nın Rusya'ya yaklaşmasını hoş görmeyen Almanya, 1881 yılında Rusya ile gizli bir protokol imzalayarak Boğazlar meselesinde Rusya'yı destekleyeceğini vaat etti. Böylece Bismarck Fransa'yı siyasî alanda yalnız bırakarak, Almanya'yı gelecekte iki cepheli bir savaştan sakınmağa çalışıyordu. Bismarck başbakanlıktan çekilince, Rusya ile yapılan anlaşma yenilenmedi. Osmanlı imparatorluğuna yaklaşan Almanya ile ingiltere'nin bozulan ilişkileri Güney Afrika savaşında Almanya'nın Boerleri tutmasıyla büsbütün gerginleşti. Sömürge siyaseti güden Almanya'dan uzaklaşan ingiltere, Japonya'ya yaklaşmağa başladı. Bu sırada Fransa, silâhlı kuvvetlerini güçlendirmeğe başlamış ve Rusya ile ikili bir ittifak yapmıştı, İngiltere I902'de Japonya, 1904'te de Fransa ile dostluk antlaşmaları yaptı. 19041905 RusJapon savaşında yenik düşen Rusya, ingiltere ile de anlaşmak ihtiyacını duydu ve 1907'de iran'ın nüfuz bölgelerine ayrılması ve Afganistan'ın ingiliz nüfuzuna bırakılması sonunda, Fransa, ingiltere ve Rusyu arasında bir üçlü antlaşma doğmuş oldu. Gittikçe artan siyasî gerginlik, Birinci Dünya savaşına kadar Avrupa'da sürekli bir silâhlanma yarışı yarattı. Kara kuvvetleri bakımından Almanya, denizlerdeki üstünlük bakımından İngiltere güçlü durumdaydı. Ayrıca Almanya germencilik siyaseti güdüyor, Rusya islav birliğini kurmağa çalışıyor, ingilizler Anglosaksonların üstünlüğünü iddia ederken, Fransa'da Almanya'dan öç alma düşüncesi yaygınlaşıyordu. Almanya gibi italya da, kendi birliğini kurduktan sonra sömürge siyasetine girişmiş, eski düşmanı Avusturya ile birleşerek sömürgeci devletlerle rekabete başlamıştı. Bu sürede Almanya var gücüyle deniz kuvvetlerini artırmağa çalıştı; 1913 yılında ingiltere'nin deniz inşaatını durdurmak konusundaki teklifini de geri çevirdi.

Savasın sebepleri. Avrupa'daki siyasî ve iktisadı gelişmeler yüzünden bloklaşan iki grup, uzlaşmaz bir duruma girdi, sürekli bir şekilde silâhlandı. Bu arada Rusya, Balkanlara ve istanbul'a sarkmak istiyor, Avusturya Balkanlar. Almanya da Bağdat yönünde nüfuz siyasetlerini geliştirmeğe çalışıyorlardı, ingiltere ise Almanya'nın deniz gücünü yıkmak, rekabetle başa çıkamadığı sanayi üstünlüğünü ve iktisadî durumunu savaşla geriletmek istiyordu, bu sebeple italya'yı elden kaçırmak istemeyen itilâf devletleri italyanların Trablusgarb'a taarruzuna göz yumdu. Rusya'nın kışkırtmasıyle 1912'de patlayan Balkan harbi itilâf grubunu sevindirdi. Çünkü böylece, Almanya ile Avusturya'nın Balkanlara doğru yayılışı önlenmiş olacaktı. İngiltere, Hindistan yolu üzerindeki Osmanlı imparatorluğu topraklarını kontrolü altına almak, denizler ve ticaret yolları üzerindeki hâkimiyetini sürdürmek; Fransa AlsaceLorraine'i Almanlardan geri almak ve Osmanlı devletinin güney eyaletlerinden Suriye ve Kilikya'yı ele geçirmek; italya, güney Tirol'u ve Trieste'yi nüfuzu altına almak, işgal ettiği Trablusgarp ve Bingazi ile Oniki adada köklü olarak yerleştikten sonra Ege bölgesinde ve Antalya üzerinde siyasî ve iktisadî isteklerini gerçekleştirmek cmelindeydiler. Merkezî devlet lerden Almanya ise, BerlinistanhulBağdat hattı ile, jeopolitik yönde kuşatılmasına engel olmak için Türkiye'den faydalanmak, hattâ bir himaye kurmak ve yeni sömürgeler ele geçirerek iktisadî alanda güçlenmek difeğindeydi. Bundan başka Avusturya Balkanlara yayılmak, Sırbistan ise kendi bölgesinde genişlemek istiyordu. Yunanistan, Balkan harbinde işgal ettiği Makedonya'nın en zengin kesimleriyle Epir bölgesini ve Ege'deki Osmanlı adalarını ele geçirmiş olmakla yetinmeyerek, yunan megalo idea'sının sınırlarını istanbul ve Batı Anadolu'ya kadar uzatabilmek için itilâf devletlerine dayanmaktaydı. Büyük Bulgaristan projesini gerçekleştirmek isteyen Bulgaristan ise Rusya'ya ve itilâf devletlerine yaklaşan diğer balkan devletlerinin aksine, Üçlü ittifaka girmeyi kendi menfaatlerine uygun bulmuştu. Böylece savaşa elverişli ortam yaratıldığı bir sırada, ilk bakışta önemsiz gibi görünen bir kıvılcım, önce Avusturya ile Sırbistan arasında çıktı.

BALKANLAR. 1914 Eylülü ortalarında Bulgaristan m Romanya'ya verdiği notada, Romanya'nın savaşa katılması halinde, Bulgaristan'ın Romanya sınırını geçeceği belirtiliyordu. Böylece Bulgaristan'ın bu davranışı, inmen ordusunun Galiçya'da çekilmekte olan avusturya ordusunun gerisine taarruz etmek imkânını ortadan kaldırdı. Bu sırada alman savaş gemilerinin Karadeniz'de harekâta girişmeleri, alman ordusunun Lehistan'daki harekâtı, kral Carol'un tacını bırakması, Romanya'nın sava§ isteklerini yatıştırdıysa da, bu ülke kendi topraklarından Türkiye ve Bulgaristan'a malzeme ve cephane geçirilmesine razı olmadı. Bulgaristan'a ait 400 ve Türkiye'ye ait 200 vagon askerî malzeme ve cephane Almanya'da kaldı. Türkiye'nin bu sıradaki harb imalâtı ise, üç milyon mermiyi geçmiyordu. Kasım ayı başında Avusturya'mn 16 tümenle Sırbistan'a karşı yaptığı ikinci taarruz da başarıya ulaşamadı. Avusturya bu harekâtta çok büyük kayba uğradı. Bu sırada Yunanistan, Sırbistan'ın müttefiki olarak itilâf devletlerinin tarafını tutmakta, Bulgaristan ve Türkiye topraklarına göz dikerek, savaşa katılmak için durumu dikkatle takip etmekteydi, özellikle Yunanistan'daki Venizelosçular böyle bir fırsatı dört gözle bekliyorlardı.

Osmanlı devletinin savaşa girmesi. Bu sırada siyasî ve askerî durum, Türkiye nin henüz savaşa katılmasına elverişli değildi. Osmanlı devleti, Balkan harbi yenilgisinden sonra kara ve deniz kuvvetlerini yeniden düzenlemek için gerekli tedbirleri almağa başlamıştı. Bu maksatla ingiltere ve Fransa'ya sava; gemileri ısmarlanmış olduğundan, bunların katılmalarıyle Karadenizde hâkimiyeti sağlamak mümkün olacaktı. Bu arada daha önce Almanya'dan getirilmiş bulunan alman ıslah heyeti de, orduyu kısa zamanda düzenlemeğe var gücüyle çalışıyordu.
Birinci Dünya savaşının Avrupa'da başlamasından sonra, Osmanlı devleti tarafsızlığını korumak amacıyle daha önce 20 temmuz 1914'te (2 ağustos; genel seferberlik ilân etti. 31 Temmuzda (13 ağustos) ise, padişahın bu konudaki teşvik edici iradesi yayımlandı. Osmanlı devleti ile Almanya arasındaki ittifak gizli tutulmuş ve genel seferberlik özellikle tarafsızlığı koruma amacı belirtilerek ilân olunmuştu.

Türk devlet adamlarından Enver ve Talât Paşaıar derhal savaşa katılmak taraflısı oldukları halde, Başkumandanlık karar gah ı ndaki yetkili kurmay subaylar, ilkbahara kadar hazırlanmak ve bekleme durumunda kalmak yolunu savunuyorlardı. Almanlar Türkiye'yi savaşa sokabilmek için gerekli propagandadan başka bir olupbitti yaratmağa çalıştılar. Bu sırada Akdeniz'de bulunan Göben ve Breslau adındaki alman savaş gemileri Mesina'dan Türkiye'ye gitmek için yola çıktılar. 5 Ağustosta başkumandanlık, Akdeniz Boğaz kumandanına alman ve avusturya gemilerinin Boğazdan girişlerine izin verilmesi konusunda emir verdi. Ingiltere've bir süre önce Armstrong tezgâhlarında yapılmak üzere sipariş edilmiş bulunan «Reşadiye» ve «Sultan Osman» savaş gemilerine ingilizlerce ambargo konulması, kamuoyunda ağır tepkilere yol açtığı için onların yerine bu iki alman gemisinin konması yolu bulundu. 89 Ağustos gecesi Boğazdan girişlerine izin verilen gemilere, ikmalleri ve satın alma işlemleri bitirilerek Yavuz ve Midilli adları verildi. Yavuz ve Midilli'nin türk donanmasına katılması, itilâf devletleri tarafından sert protestolarla karşılandı. itilâf devletleri Osmanlı devletinin tarafsız kalmasını sağlamak üzere 17 ağustosta ona bütünlüğünü ve istiklâlim muhafaza edeceklerini, kapitülasyonların kaldırılacağını, Türkiye'ye mâli bakımdan yardımda bulunacaklarını vaat ettiler. Ama o sırada Türkiye'ye gelmiş bulunan Yavuz ve Midilli savaş gemileri ile, alman ıslah heyetinin geri gönderilmelerini de şart koştular. Yine de Sultan Osman ve Reşadiye gemilerine ingilizlerce el konmasının bu satın almayı zorunlu kıldığı belirtilerek teklifler geri çevrildi. Alman savaş gemilerini takip eden ingiliz ve fransız savaş gemileri Çanakkale boğazını ablukaya alınca, boğaz l ekim tarihinde tamamen kapatıldı, önceleri iki yıl içinde savaşa girilebileceğini belirten türk genelkurmay ikinci başkanı alman Bronzar Paşa çeşitli baskılar karşısında «Rus donanmasına baskın yaparaksavaşın başlatılmasını öngören bir teklif ileri sürdü. Osmanlı devlet adamları, ilkbahara kadar beklemek niyetindeyken osmanlı donanma kumandanı amiral Suşon, yeni rus gemileri Karadeniz'e çıkmadan, rus donanmasını baskına uğratmak istedi. Almanların, Türkiye'nin savaşa girişini bir olupbittiye getirmek isteklerine uygun olarak amiral Suşon başkumandan vekili Enver Paşadan aldığı yazılı izin üzerine türk donanmasını 23 ekimde Karadeniz'e çıkardı. Karadenizde Ruslarla yapılan çarpışmada bazı rus gemileri batırılarak, Odessa, Sivastopol, Novrossiyk, Teodosya limanları bombardıman edildiğinden, Rusya 2 kasım 1914 tarihinde Osmanlı devletine sava; ilân etti. 3 Kasımda ingiliz donanması Çanakkale boğazını bombardıman etti, 5 kasımda itilâf devletleri Türkiye'ye savaş ilân ettiler. Oysa, siyasî ve askerî yönden, Osmanlı devletinin Birinci Dünya savaşından sakınması ve zorunlukta kalmadıkça girmemesi mümkündü. Ayrıca siyasî ve askerî tedbirlere rağmen, savaşa katılmak zorunda kalınırsa bunun her çareye başvurularak mümkün olduğu kadar geciktirilmesinde ae büyük yararlar vardı. Çünkü Karadeniz olayları sırasında, yukarıda da belirtildiği gibi Almanlar Marne'da, Galiçya'da ve Sırbistan'da yenilgiye uğramışlardı. Böylece savaşın, merkezî devletler tarafından kazanma şansının zayıfladığı anlaşılmıştı. Bundan sonra Cihadı Ekber (Cihadı Mukaddes) ilânı 14 kasım cumartesi günü Fatih camisinde okundu ve ertesi günkü gazetelerle yayımlandı. İslâmlıkta bir fikir mücadelesine ve tasavvufta insanın kendi nefsi ile olan mücadelesi anlamına gelen cihadın ilânıyle bütün müslümanlar, halifenin yanında savaşa çağrılmak isteniyordu. Bu sırada Rusların Arhangelsk ve Viladivostok limanlarıyle iskandinav bölgeleri, ingilizlerin de Pasifik okyanusundaki sömürge ve dominyonları ile Süveyş üzerinden irtibatları kesilmek tehlikesiyle karşılaştığından, Hidiv Abbas Hilmi Paşayı düşüren ingilizler Mısır'ı hâkimiyetleri altına aldılar.

Osmanlı devletinin harekât planı. Türk ve almart kurmaylarının işbirliğiyle hazırlanan harekât planının temeı prensipleri, merkezî devletlerin kesin sonuç bölgesi olan Avrupa cephelerindeki başarısını kolaylaştırmak amacıyle, Almanya'nın yükünü hafifletmek için Romanya ve Bulgaristan bölgesinden Karadeniz'de çıkarma yapmaktı. Böylece gelişecek durumu da dikkate almak ve Kafkasya'da Ruslara ve Süveyş kanalında ingilizlere taarruz etmek suretiyle bu bölgelerden asıl kesin sonuç yerine kuvvet kaydırılmasını önlemek; istanbul, Marmara ve Boğazlar bölgesinde stratejik alanda savunmada kalarak merkezî devletlere en etkili bir şekilde yardım etmekti. Bu maksatla 900 000 mevcutlu türk ordusundan 1. ve 2. ordular Marmara ye Boğazlar bölgesinde, 3. ordu Kafkas cephesinde, 4. ordu Suriye ve Filistin cephesinde seferberlik ve yığınaklarını tamamlamış olarak savaşa hazırlandılar. Bunlar dışında iran ve Afganistan'ı da birlikte savaşa sürüklemek için, Hindistan'a karşı yapılacak muhtemel harekâtta kullanılmak üzere, Basra'da Irak bölgesi kumandanlığı olarak 38. tümen ve çeşitli aşiretlerden kurulu kuvvetler teşkilâtlandırıldı.

Kafkas cephesi. Ruslar savaş ilânından sonra ilk olarak Kafkas cephesinden KarsSarıkamış yönünde taarruza geçerek doğu cephesinde harekâta girişmişlerdi. Kafkas veya doğu cephesi adı verilen bu harekât bölgesinde, önce önemli arazi kesimlerini içine alan NarmanVelibabaEleşkirtDoğubayazıl çizgisini ele geçirmek isteyen Ruslar, 3. türk ordusuyle 69 kasımda yaptıkları Köprüköy savaşını kaybederek, sınırlara geri çekildilerse de daha sonra başkumandan vekili Enver Paşanın yaptırdığı Sarıkamış kış taarruzu (bk. SARIKAMIŞ HAREKÂTI) ağır yenilgimizle sonuçlandı.

Irak cephesi, özellikle petrol kaynakları bakımından ele geçirmek istedikleri Basra körfezi bölgesinde ingilizler, Hintlilerle birlikte IS ekimde Bahreyn adasına ve savaş ilânından on gün önce 23 ekimde Fav kesimine asker çıkardılar. Harekâta devam ederek 23 kasımda Basra'yı ele geçirdiler ve Korne'ye girdiler. Burada bulunan pek çoğu yerli Araplardan kurulu 38. tümen erleri savaş alanını terk ettiklerinden, ingilizler kolaylıkla ilerlemeğe devam ettiler ve İran'da Ahvaz'ı ele geçirdiler.

 
Toplam blog
: 38
: 294
Kayıt tarihi
: 26.06.07
 
 

Bir üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. Ülke problemleri hakkında yazmayı ve tartışma..