Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '18

 
Kategori
İnançlar
 

Asansörde Halvet, “Mizan ve Müvazene”

Asansörde Halvet, “Mizan ve Müvazene”
 

Son günlerde bir Hoca Efendinin zina, şehvet, cinsellik gibi konularda sarf ettiği sözler, siyaset yazmaktan usanan yazarlar için tam bir can simidi oldu. Çünkü siyaset sadece iki şeye odaklanmış: Seçim ittifakları ve Afrin. Yani oldukça sıkıcı konulara(!).  Çünkü her ikisi de bizi ilgilendirmiyor(!) Afrin’i Savaşanlar düşünsün, asker düşünsün(!)

Buna her gün Afrin’i, savaşı, şehit haberlerini, öldürülen terörist sayısını dinlemekten sıkılan okuyucunun da değişim arzusu eklenince medya adeta bulvar gazetelerine döndü.  Bir kısım köşe yazarı, magazin haberlerini aratmayacak türden bir söylemle konuyu alay, şaka ve eleştiri dozunda ballandıra ballandıra anlatıyor. Öyle ki olayı  ilginç hale sokmak için  “ben de asansörde halvet oldum” diyen ünlü yazarlarımız bile çıktı.

Demek ki, bu konuların alıcısı da çok oluyormuş.

Öyle ya, bize ne Afrin’den ve Şehit haberlerinden!. Onları şehit yakınları dinlesin.(!) Yanıyorsa onların ciğerleri yanıyor… Nasıl olsa bana bir şey olmuyor!

Yani anlayacağınız halvet, şehvet haberlerinden herkes memnun; yazan memnun, okuyan memnun.

Ancak gündemin sahibi olan Hoca Efendi de bundan memnun mudur? Diye merak etmiyor değildim.  Hoca’nın “asansör halveti” uyarısından sonraki yeni yeni uyarıları bu merakımı da giderdi. Çünkü aynı minval üzere konuşmasına devam ettiğine bakıldığında bundan oldukça memnun olduğu anlaşılıyor.  

Hoca Efendi, muhtemelen bu sayede sesini tüm Türkiye’ye duyurduğunu düşünüyordur. E, işin içinde şöhretini artırmak da vardır, sanıyorum. Bu, hiç de küçümsenmeyecek bir arzudur. Çünkü şöhret sahibi olmak, var olan şöhreti daha da artırmak isteği, nefsin “asansörde halvet olmak”  arzusundan yüz kat daha fazladır ve tehlikelidir. Çünkü "Şöhret ayn-ı riyâdır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır. Ve insanı insanlara abd ve köle yapar.”

Zeytin Dalı harekâtı gibi nereye evirileceği belli olmayan, uluslararası aktörlerin Türkiye’nin başına çorap örmek için her fırsatı değerlendirdikleri bir dönemde gündemi şehvet, halvet, battaniye ve yorgan ile değiştirmenin basiretsizlik olduğunu düşünüyorum. Bunu söyleyen kişinin niyeti ne olursa olsun, bu yapılan “mizansız ve muvazenesizliği”  değiştirmez! Çünkü sözleriyle hem dine mesafeli insanlara, dinle alay etmek” fırsat vermiş, hem de toplumun büyük bir kısmı tarafından en azından “gereksiz” ve ”yersiz” bulunmuştur.

Amaç; toplumun yaşadığı ahlaki erozyona dikkat çekmek ise, asansörden daha tehlikeli ve yıpratıcı gerçekler gündeme getirilebilirdi. Kaldı ki, çöküntüye yol açan tehlikelere karşı toplumu uyarmak için, ahlaki değerleri güçlendirecek söz ve nasihatlere ağırlık vermek, imanı güçlendirmek daha önemlidir.  Ahlak ve iman güçlü olursa sorun çözülür. Dinin esası, özü imandır. İman ise imanın şartları olarak bilinen altı esasın insanın akıl, kalp, ruh dünyasında kök salması ve bunun neticesi olan amelin hayattaki tezahürüdür. İmanın pratik hayata dökülmüş hali olan amelin kuvveti iman ilmine ve hakikate erişme seviyesine bağlıdır.

Bunu anlatmak için ayrıntıya gerek yoktur. Kürsüden ince ayrıntılara girmek, hele her gün milyonlarca insanın kullandığı asansörde “halvet tehlikesini” gündeme getirmek “safi zihinleri idlal etmekten” başka bir şey değil.

Toplumda belirli saygın bir yeri olan ve sözleriyle belirli bir kesimi etkileyen insanlar umuma hitap ettikleri yerlerde çok dikkat etmelidirler. Hele bunlar, din adına konuşuyorlarsa sorumlulukları daha da artmaktadır. Dünyayı ve insanların algılama biçimlerini kendi dünyaları ve çevrelerindeki dar ve sadık cemaat mensupları veya üyelerinin âlemleriyle karıştırmamaları gerekir. Söyleyecekleri şeyler, doğru bile olsa…  Çünkü “her dediğin doğru olsun, ama her doğruyu söylemek doğru değildir,” sözü herkesin, özellikle de din adamlarının rehberi olmalıdır.

Bediüzzaman, “Muvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, aldatır,” der.

 

 

 
Toplam blog
: 81
: 623
Kayıt tarihi
: 18.10.17
 
 

1963 yılında dünyaya geldim. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde..