Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '12

 
Kategori
Deneme
 

Aşk için ölmek gerekmez

Aşk için ölmek gerekmez
 

Ama bu aşk öldürüyor. Hatta bunun öldüreni makbul. Aşkınızı ölerek ya da öldürerek ispat ediyorsunuz. Sevenler ölmezmiş. Sevgilinizin uğruna öldüğünüz zaman aşkınız gerçek oluyor. Hani biraz akıllı davranıp “Ölürsem yârimin dudağını öpemem” derseniz daha büyük belalar sizi bekliyor. Yani ölen âşıklar aslında kurtuluyor. Kalan salak âşıklar aşk acılarına gark oluyor.

Bu nedir, nasıl bir şeydir; insanlık çağlar boyu bu belanın pençelerinde inliyor. Hayatlar yok oluyor, genç fidanlar daha hayatın baharında ya toprağa giriyor ya da sararıp soluyor. Allahtan karın ağrısı gibi(Gençlerde karın ağrısı çok olur) belli bir yaştan sonra insanları fazla etkilemiyor; ilk gençlik duyguları olarak kalıyor.

Bilimsel bir tanımı yapılmamış. Üstelik Tanrı’nın kitabında da yer almıyor. Ayrıca ülkelerin kanunlarında aşk ile ilgili madde yok. Bilim kör, Tanrı hâşâ bilgisiz, hukuk duyarsız; bir tek siz akıllısınız.

Bu, aşka karşı yazılmış bir yazı değil. Üstelik aşk olmasın da demiyoruz. Aşkta neden mantık yoktur, onu merak ediyoruz. Olmayan bir şeye mi âşık oluyorsun? Kızı/ erkeği her neyse görüyor, biliyorsun. Bi kere burada sorun yok. Yani insan sanıp da yanlışlıkla örneğin şempanzeye âşık olan olmamış. Kaç voltaj elektrikle yüklendiğinde aşağı yukarı belli. Ben anatomi uzmanlarına sordum, kalbimiz belli desibel duyguları karşılayabilecek güçte dizayn edilmiş. Yani aşkın heyecanından ölmezsin. Titremenin ise vücuda faydası var. Doğal spor anlayacağın. Sıcakta üşümen, soğukta terlemen ne güzel işte, faturan düşük gelir. Her şey yolunda ama sen ah yandım, ah yandım diye hoplayıp zıplıyorsun. Aşkta sorun yok da bence az biraz sende var manyaklık.

Lan oğlum/kızım başını yumuşacık göğsüne yaslamıyor mu? Kek pasta yiyorsunuz hesabı da ödüyor. Triplere girecek ne var? Mutluluğunu yaşasana angut. Kıskançlık krizleri, seviyon sevmiyon muhabbetleri, dün neredeydin sabah niye gelmedin, yoksa beni hiç mi sevmedin?...La valla zopa istiyonuz siz ha!

Sevenlerde akıl olmadığına iyice kanaat getirdim. Yatak odasının kapısı açık, adam kayalıklara gidiyor. Taşlara mı sarılacan? Kim demiş uçurumlarda aşk muhteşem olur diye. Abuk sabuk dede babalar, icraatsız, Hafız’ın kabrini bekleyen şairler kanına girdi; Ferhat merhat okudun, sözde âşık oldun. Biliyor musun, yavuklun okşar düzeltirsin umuduyla zülüflerini her gün alnına döküyor, biliyor musun? Ama sen hayal yastıklarına kuş beynini gömmüş, öpüşsüz uykulardasın.

İnsanların aşkı yanlış yaşadıkları ilmen de ispat edilmiş, çünkü aşk aslında insanı üzmez, tersine mutlu edermiş. Üstelik aşk kör etmezmiş, aksine yavruyu görünce gözler faltaşı gibi açılırmış. Aşk yüzünden ızdırap çekenler aslında “sevda” denilen bulaşıcı hastalığın kurbanıymış. Sevda, aşk değilmiş, aşkın belasıymış.

Akıllı insan belaya karşı ne yapar? Arkasına bakmadan kaçar ya da helâ yapıp üzerine… “Sahillerde ağlıyorum, yollarını gözlüyorum, inan seni çok özlüyorum…” tarzında osturuktan aşklara inandıkları için eloğlu/elkızı manitasıyla kaymak yatakta çarşafları parçalarken bizim saftrikler Süleymanlının yokuşunda sevda türküleri ünleyip ot yoluyorlar. İnanmayacaksınız ama bu şekilde âşık olanlardan hiçbiri belki de sevgilisiyle yatağa girmemiştir. Zaten evlilere baktığımız zaman bu gerçek ortaya çıkıyor. Sevdiği, âşık olduğu kimseyle evlenen yok gibi. Sen sev, el alsın; ne iş yav!

Ben olsam bu tür aşkları kanunla yasak ederim; çünkü zararlı. İnsanları boş hayallere sevk ediyor. Sarı kapılı konağın kızına âşık olacağına Hasan Emminin kazına âşık ol. Hiç değilse et yersin löp löp. Sarı kapılı konağın kızına duyduğun karşılıksız aşk gerçek aşkının önünü de kapıyor. Yazık değil mi kıza/erkeğe, belki pınarın başında seni bekliyor. Sevda bela ise karşılıksız aşk da katil. Aslında önce âşık olacağımız kimseden “ Beni sevebilirsin” diye işaret gelmeli ki yanlış duvara toslamayalım. Âşık oluyor, yanıyor tutuşuyor, kapısına dayanıyorsun, hanımefendi evde yok, bababababa!

Bu tür aşklarda saygısızlık da var. Adam/kadın seni sevmiyor, illa da aşkım ol diyorsun. Tam faşizm. Köpeklerin hadım edilmesini protesto eden hayvan severler nedense böyle aşkları onaylıyorlar. Allahın ineği bile hoşlanmadığı boğa olursa arkasını dönüp kaçıyor. Aynı şeyi insan yaparsa aşka saygısız oluyor. Şeyimin kâhyası mısın âşık bozması, kime istersem ona… Tövbe tövbe!

Cehaletle bu, kapitalizm aşkı arasında çok büyük bağlantı var. Kendileri mağdur, ama maşallah aşkları kapitalist. Zengin ülkelerde bu aşka rastlayamazsınız. Onlar da manyak. Yârin saçını tarayacağına affedersin donunu arıyorlar! Kadınlar inek gibi, erkekler sinek gibi. Zevk tepelerine konup konup gidiyorlar. Aşkın Tanrısı Korkut’tur. Korkut’un icat ettiği aşkta hayaller, fanteziler… Yıldızlara uzanır eller. Mutlulukla yaşarsın, zevk dağlarını aşarsın. Korkut’un aşk dünyasında sevgilisinin elini bile tutamadan ölen salak âşıklar bulunmaz!

Kültürsüz insanların aşkıdır bu. Cinayetler, ihanetler, sönen yok olan hayatlar… Tanrı’nın laneti gibi! Ve bu lanet süreç kutsanır. Bu aşkın savunucuları aşkın mantığına suç bulmazlar. Onlara göre suç bizlerdedir. Daha anlayışlı, daha sevecen, duygulara saygılı filam olursak acılar yaşanmazmış. Ya bu tür aşkta bir kere âşık olduğuna kıyameti billâh sahip olmak istiyorsun. Yapısı ve formatı böyle. Âşık olduğun kimseyi sanki Allah sırf özel olarak senin için yaratmış. Modern aşkta ise karşındaki seni istediği sürece senindir. Katiller, hırsızlar için suç cenneti oluşturuyorsun: “Sevdiğim için öldürdüm”

Bugün öncülüğünü benim yaptığım “modern aşk” ın taraftarı çok az. Çünkü beylerin yüksek düşüncelerine hitap etmiyor. Üstelik ahlaki değilmiş. Siz şu abuk sabuk aşkınızda yârinize kavuşunca (Ki pek kavuşanınız da yok ya) ne yapıyorsunuz? Öyle de olsa böyle de olsa filmin sonu aganigi naganigi değil mi, hahahahahaha! Bunlara göre sevdiğine kavuşursan ne anlamı olurmuş. Kavuşmayacakmışsın. Şuna bak ya! Fenomenleri “Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk” diyor. Eeeee aşkınızdan birileri para da kazanmalı değil mi? Siz kahrını çekin, adamlar dizi mizi malı götürsün. 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..