Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '14

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk zorun ne bizle..

Aşk zorun ne bizle..
 

Ey Aşk..

Nelere kadirsin demeyeceğim fazlasıyla klişe.

Çevremiz bu kavramdan acı çekmiş, zarar görmüş ya da bu kavram yüzünden başka başka insanlara dönüşmüş, milyon tane insanla dolu. Bir o kadar yeni tanıyan milyon tane insanla da. Yeni tanıyanlara tavsiye vermektense acı çekenlerin anatomisine girilmesi gerekiyor sanırım. Sonuçta genel olarak sorulan ve yol gösterenler kişiler illa ki bu duyguyu tatmışlardan oluşuyordur.

Neden bu kadar zayıfız bu kavrama? Acımasız olduğunu bile bile nasıl düşüyoruz bu aşk denilen illetin tuzağına, sürekli?

Aşk, duyduğumuz, dinlediğimiz, aşina olduğumuz efsanelerden, kıssalardan v.b yola çıkarsak, imkansızlığı, zorluğu ve ebediyeti öğretmedi mi bize? Kandırıldık mı dersiniz? Yoksa hayatımızın net bir şekilde en dibinde ve en çok kolaylaştıran teknoloji denilen arkadaş, bu kavrama da mı, bir el attı dersiniz. Eskiden gözler ufak, saçlar çirkin, kalpler çok mu kapalıydı birbirine? O yüzden mi insanlar daha zor aşık olup daha zor vazgeçiyorlardı o yüzden mi 'eski aşklar çok başkaymış' deyimi dillere plesenk olmuş durumda..

Dönemimize ve özümüze dönecek olursak yakınlarınıza, arkadaşlarınıza, dostlarınıza sorun ya da sokağa çıkın, inanıyorum ki 3-4 insan dışında birbirine benzeyen tanımlar alamayacaksınızdır. Hatta buna genel olarak olumlu olmayan tanımlarda dahil. Detayına inecek olursakda bu kavramın herkese farklı hisler yaşattığını anlamamızın yanında herkese yakın oranda da acılar, üzüntüler, kederler yaşattığını anlamak çokta zor olmasa gerek.

Çevremizde bu konudan muzdarip o kadar çok insan var ki. Bazıları vurdum duymazlığa vuruyor işi ''O defteri kapattım'' diyor mesela, bazıları ise konuşmak yerine 2 damla yaşı koyuveriyor gözlerinden. Bazıları ah ediyor, bazıları mecnun bazıları ise biçare oluyor gidiyor bu yolları dikenli taşlarla örülmüş, insanlığın en mucizevi, en derin al kalbi duygusu uğruna.

Aslında bu temelden başlayan bir sorun bizde. Yetişkinlerin daniskası olacak şekilde 13-14 yaşındaki çocuklar, sosyal paylaşım sitelerindeki profillerine, (illa ki denk gelmişsinizdir), koyuyor isminin sonuna, sevgilisi zannettiği insanın soy ismini veya adını yanına da yaşından beklenmeyecek şekilde özlü sözler vs inanıyorlar olduğuna veya o duyguyu aşk zannediyolar kendilerince, oraya soy isim yazıp bir iki özlü sözü 'emek' vermek zannediyorlar ama öyle değil işte, öyle olmuyor abicim ablacım! Yahu düşünsenize o yaşta ki bir kız çocuğunun gelecekte kocaya kaçma ihtimali çok mu düşük ya da o zihniyette bir erkek çocuğunun ilerde kız kaçırmayacağı, yetişkin dönemlerinde aşk zannedip hayatını etkileyecek evlilikler yapma, karşısındaki insana aşık olduğunu zannedip kocaman değerler verme ihtimali çok mu düşük. 

Bu nedir abi nasıl bir zihniyetin ürünüdür, aileler bu kadar mı kopuk birbirinden, çok mu kötü imaj veriyolar yoksa çocuklarına temelden diyoruz ya hani. Gerçi eleştiremiyorum bana düşmez fakat fena halde üzülüyorum bu duruma maalesef.

Toparlarsak eğer aşkın genel itibariyle verdiği 'elem' duygusunun temelinde hissedilen aşırı duyguların olduğu da tartışılmaz bi gerçek niteliğinde. Tabi eskisi gibi emek gösteren insanların azlığı da görülmeyecek gibi değil, insanlar sıkıntıyı, derdi, problemi görünce kabuklarına çekiliyorlar ve kaçıyorlar. Mücadele vermek istemiyorlar ya da alttan alıp 'peki tamam' diyemiyorlar. Kazanovalar'dan bahsetmiyorum dikkatinizi çekerim. Tema burada 'aşk yaşamak istiyorum' diyen insanlar üzerine kurulu. Aşk yaşamak istiyorum sevgi vermek istiyorum deniliyor ama kendisine bunu ne kanıtlayabiliyor ne de emeği göze alıp mücadele ye girmeğe çalışıyor.

Dönemin toplumun ilişkileri açısından ne kadar içinden çıkılmaz bir döneme girdiği de tartışılmaz bir gerçek zaten. Aşk içinde öyle mi dersiniz? Tablo baktığımızda pek tabiki. Ne olur düzelir mi daha da içinden çıkılmaz bir hal mi alacak muamma gibi gözükmüyor, gelecek felaket gibi.

Sonuç olarak emek yoksa aşkta yoktur sevgili dostlar, aşkın bu elem tarafını yaşamaktansa o içindeki harika duyguyu tatmak herkesin hakkıdır. Bu nedenle gerek çevremizdeki insanlara bu olgunun emeksiz mücadelesiz ve bu kadar basit olmayacağını belirtmek gerekiyor ki insanlara bu duygunun verebilecekleri hazlar ve mutluluklar hakkında geniş bilgiler verebilirsek eğer önce şahıslar sonra toplum bunun farkına varıp artık kendine bir çeki düzen verirler diye düşünüyorum .

Gerçi İsviçreli, kendine bilime adamış abilerimiz bu konuya da bir çözüm bulmuşlardır herhalde

Aşkın Cefasını Değil Sefasını Çekeceğimiz, Güzel Günlere

Rıdvan YAĞIZ

rdoygz@gmail.com 

 
Toplam blog
: 19
: 401
Kayıt tarihi
: 23.02.14
 
 

Yaşadıkça öğrenildiğine inanan öğrenecesi bir insandır. Kendini herhangi bir yere ait hissetmez a..