Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşkın tarifi

"O" yüreğimizi ısıtandır. Belki başına buyruk, dizginlenemez, vahşi bir orkidedir. Hayatın hoyrat sayfalarını çevirmiştir belliki. Ama bizde kayda değer birşeyler bulmuş olmasının bizim için ne kadar "kayda değer" olduğunu bir bilse!
Bu ceylan beslerken duyulan korku gibi bir şey. "Yanında, yamacında olsun istediğin; mutlu ettiğin, mutlu olduğun güzellik bir gün doğasına dönmek isterse" korkusu. Cümle "ne yaparsın?" sorusuyla bitmiyor. Çünkü ceylan doğasına dönerse yapılacaklar bellidir. Yıllar bunu belletmiştir. "Acı bizim kardeşimiz" olmuştur böyle zamanlarda. Her gün azalarak yitip gitmiştir acı. Zaman dünyanın en etkili afyonudur çünkü. Etkisini geç gösterir ama kesin olarak işe yarar. Ancak yitip giden güzelliğin ardından boynu bükük bakakalmak yok mu? O sahne ömür boyu belleğe yazılır ve "yel" gibi arasıra çözüverir insanın dizlerinin bağını.
"Yaşamak" deyince herkes farklı birşey anlıyor. Benim için yaşadığını hissetmektir "yaşamak". Bir "Minik Kuş" varsa hayatında; ormanın kenarındaki kahvaltıda manzaradan ve damak zevkinden daha çok onun varlığı keyif vermişse, çigan müziği dinlerken kemanın sesi olup sarmışsa benliğini, yüreğine yüreğine atmışsa okları dart oynarken; gözleri mutluluktan kısıldığında, dudaklarında o gülümseme varken, "insana kendini nasıl da özel hissettiriyorsun" dediğinde dünyalar senin oluyorsa yaşadığını hissediyorsundur. Sarıyer böreğinin hiç bu kadar güzel olmadığını farketmişsen, gün içinde onlarca kez teşekkür etmişsen, sabaha kadar "pes ettin, yok pes etmedin" gerekçeleriyle didişip durmuşsan; tutmayı değil dokunmayı, öpmek kadar koklamayı, uyumak yerine uyuyan gözlerini seyretmeyi seçmişsen yaşıyorsundur işte.
Aslan terbiyecisi işini yaparken kontrolü kaybederse bedelini hayatıyla öder. Kontrolü kaybetmemeyi herşeyden daha önemli görüyorsan, minik kuşun kanadını kırmadan ellerinle beslemekten daha güzel bir hayalin kalmadıysa, herkese ilk beş dakikada ondan bahsediyorsan, her an aklındaysa minik kuş; yaşıyorsundur.
Bu "iç huzuru" hiçbirşeye değişilmez. Ne kadar sürdüğü, iyi mi kötü mü devam edeceği sorgulanmaz. Bütün senaryolar mutlu sonla biter. O ilk gün "Azrail'i gülle karşılamak", "celladın boynuna sarılmak" noktasına ulaşılmıştır. Paylaşılan bir mutluluğun içinde olmak, beğenmek, beğenilmek, çabucak geçiveren 21 saat, ertesi gün yaşanan bitkin ama huzur dolu vücudun o halleri unutulur mu?
Sorgulayıp, ölçüp, biçip de riske atamayacağımız bir güzelliktir bu. Nazar değer diye adına aşk bile diyemeyiz. Hafıza kaybı gibi birşey. Gölgesi kendinden büyüktür. Her ayrıntının birbirinden önemli ve "silinmeyen" olduğu bir rüya gibi. Böyle bir rüya görüyorsanız sakın uyanmayın.Sakın!...

 
Toplam blog
: 68
: 644
Kayıt tarihi
: 17.11.08
 
 

1964 İstanbul doğumluyum. Bekarım. Çocuk hastalıkları uzmanıyım. Halkla İlişkiler ön lisans ve İk..