Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '11

 
Kategori
Sosyoloji
 

Aslında insanlar her yerde aynı

Aslında insanlar her yerde aynı
 

Yıllardır dünyayı geziyorum... Her yeni ülkeye zaman zaman tekrar döndükçe görüyorum ki tüm ülkeler bir birine daha çok benziyor. Bahsettiğim şey insanlar elbette, bir ülkenin doğası ya da başka dünyevi özellikleri değil. İnsanlar artık her yerde aynı.

Her ülkede dinciler aynı, laikler aynı, inançsızlar aynı... Sanki her ülke dünyanın minik bir modeli ve nereye gidersem gideyim fakirleri de, zenginleri de, dincileri de, dinsizleri de, laikleri de hep aynı karakteristik özellikleri taşıyor. Dünya gerçekten iç içe oldu ve herkes herkesten haberdar ve dünyada olup biteni biliyor ve sanki olan biten dünyanın öbür ucunda da olsa olayların içindeymiş gibi internetten yaşıyor.

Globalleşme denilen şeyin anlamı eskiden bu değildi... Artık globalleşme bize herkesin bu dünyanın bir parçası olduğunu dolayısıyla herkesin herkesle bir bağı olduğunu ve aslında kimsenin ve hiç bir ülkenin de bağımsız olmadığını ve olamayacağını gösteriyor.

Söze insanlar her yerde aynı diyerek başladım ve eğer tüm insanoğlu bu dünyayı bir ülke olarak alacak olursak (ki zaten sınırlar çizmeden önce öyleydi) bu entegre global hayatta aramızdaki temel farklılıklar olarak gördüğümüz din, ırk, renk ya da düşünce farklılıklarını nasıl aşıp bir huzur bulacağız.

Her ülke gerçekten dünyadaki diğer ülkelerle aynı durumda… Ülkemizi ele alalım:

Türkiye'de sağcısı, solcusu, dincisi, laik olanı, Türk’ü, Kürd’ü, Müslümanı Yahudisi Hristiyanı ve her dinin ayrı mezheplerinin mensupları var. E tüm ülkelerde genelde zaten böyle.

Ülkemizde terör var, diğer ülkelerde de var. İlle de terörün PKK gibi olması gerekmiyor. Bunun farklı örneklerini Norveç'te, ABD'de, İsrail'de bir çok Afrika ülkesinde haberlere yansımasa da Asya ülkelerinde (örneğin Çin'in Tibet ve Doğu Türkistan'da yaptıkları da terördür veya Hindistan'da hükümetin Sikh ve Müslümanlara yapılan zulme destek vermesi de...) görüyoruz.

Eğer her ülke dünyanın bir mini modeli ise ve her geçen gün ülkelerin ve halkların birbirlerine olan bağımlılıkları artıyor ise, nasıl bir değişim gerekir?

Tarihsel gelişimimize bir göz atalım... Farklı olduğumuza inandığımız için bizler binlerce yıldır savaşarak birbirimizi öldürüyoruz. Peki, bu farklar bizi neden rahatsız ediyor... Ya da neden birisi bunu rahatsızlık olarak bize yansıtıyor ve biz de peşlerinden gidiyoruz; onların dediklerine inanarak ölüyoruz, öldürüyoruz veya gözümüzün bebeği gibi bakıp sevgiyle büyütüp yıllarımızı onların gelişimine adadığımız çocuklarımızı bu yüzden ölüme gönderiyoruz? Hem de gönderirken de bayram yaparak gönderiyoruz... Ne oluyor bize? Yıllardır ona bir şey olacak diye ödümüz patlıyor, her düşüşüne her ağlayışına koşup, gözünün içine bakıp gülümseyip “Aaah, evet işte bu benim oğlum!” diyerek içimizden geçirdiğimiz bu mutluluk yerini şimdi aynı çocuklarımızı bayram havasıyla ölüme göndermeye bıraktı? Binlerce yıldır birileri kahraman, zengin ve güç sahibi olabilmek uğruna, bizlere de bir sonraki dünyayı satarak, cennet ve bakirelerin sözlerini verip, emellerine kavuşup günlerini gün ettiler. Kendi halklarının ıztırabıyla…

Örnekler çok... Adolf Hitler Alman halkını üstün ırk yapacağım derken 18 milyon Alman'ı ölüme götürdü. Lenin komünizmi uygularken halkını katletti, Stalin işi devraldı ve 70 yıllık komünizm maceraları 40 milyon Rus’un ölümüne ya da Sibirya'da ne olduğu bilinmeyenler listelerine girmesine neden oldu. Bugün ABD ve Avrupa kapitalizmi de hiç farklı değildir. Ülkelerin başında ki insanlar kendi mevkii ve güçlerini korumak için kendi halklarını ölüme gönderirler ve de bu işten çok iyi para kazanırlar.

Her yerde durum aynıdır. Tüm bu rezillik de garip olan halkın başına gelir.

Bazen yurt dışında bana insanlar Türkler çok misafirperver diyorlar... Ben de şöyle cevap veriyorum: "Çok ülke gezdim ve gördüm ki her ülkede misafirperver insanlar var, iyi insanlar var, kötüleri de var... Ve inanın ki nasıl sizin ülkenizde hapishaneleriniz sizin halkınızla doluysa benim ülkemde ki hapishaneler de benim halkımla dolu." İşin aslı tüm dünya Türk olsaydı bizler yine birbirimizi öldürür, birbirimize tecavüz eder, birbirimizden çalar ve şimdiye kadar yaptığımız her şeyi yapmaya devam ederdik. Tüm dünya böyle…

Her ülkenin bu denli benzer olması elbette rastlantı değildir. İnsan her yerde aynı insan… Bu yüzden bir başkasından nefret ederken değerlendirmemiz gereken şey şu: “Eğer tüm dünyada sadece tek bir halk olsaydık ne değişecekti ki? “Hiç bir şey...

İyi de peki neden her şey iyi olsun istiyoruz? Çaresizce yıllardan beri iyi olsun istiyoruz ama işin aslı hep daha kötüye gidiyor... Eğer dünyanın iyileşmesini istiyorsak o zaman değişime kişi kendisiyle başlamak zorundadır... Kişinin sorusu şu olmalı;” Kendimi nasıl değiştirebilirim, hangi prensiplere göre değiştirebilirim ve kendi değişimimi nasıl ölçebilirim ve neye göre bir ölçü kullanabilirim?”

Bir sonraki makalem insan doğası üzerine olacak... Orada görüşmek ümidiyle...

Not: Yukarıdaki sorunun cevabı din değildir :) zira ben gördüm ki tüm dinciler; Yahudi’si de, Hristiyanı da Müslümanı da, insan sevgisinden Tanrı sevgisine gelmekten bahsederler... Ancak ben hepsinin sadece insan nefretine geldiklerini gördüm ve halklarını kontrol etmek ve kontrolü kaybetmemek ve de cennete gitmek uğruna kendi halklarını ve diğer insanları öldürdüklerini ve hatta insan tarihinin en korkunç cinayetlerini onların işlediğini gördüm.

 
Toplam blog
: 22
: 622
Kayıt tarihi
: 27.09.11
 
 

Hepimizin hayatında birden “aa” dediği anlar vardır. Yani geçmişte duyduğumuz ama takmadığımız bi..