Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Atam! Tecavüzden şikayetim var!

Ne yazacağımı düşünmeden otururum klavye başına, severim de bu hallerimi, bana da sürpriz olur zira; Aaa ruh halim buymuş demek ki!

Ancak ilk defa bu gece sevmedim bu halimi!

Tıbbi bilgiye ihtiyacım var, gecenin kör saatinde aranmaz ki kimse… Gündüz olsa, akşam saati ya da, aç bir telefon, sor soracaklarını doktor arkadaşlarından birine…

Google ne güne duruyor dedim demesine ama bulamadım, nafile…

Neyse…

Kafama takılan soru şu: Gerçekten de üç yaşlarında bir çocuğa tecavüz edilebilir mi? Edilirse iç organları parçalanmaz mı? O çocuğun bedensel olarak sağlıklı yaşama oranı nedir?

Psikolojik açıdan etkilenmesi değil sormak istediklerim, onu tahmin etmek, empati yapmak hiç de zor bir şey değil!

Üç yaşınıza dönün ve böyle bir şey yaşasaydınız ne hissederdiniz diye düşünün!

Bedenen mümkün olup olmayacağını öğrenmek istiyorum!

******

Haber de mi okumuyorsun a kadın demeyin, o haberleri okuduğum için sorguluyorum!

Üç yaşında bir kız ya da erkek çocuğu…

Kim nasıl yapar, neden yaparın sorgulamasında değilim şu an; bu çocukların organları ne olur? Bu gece bütün derdim bu!

Bir haber vardı gündemde, sekiz yaşında bir erkek çocuğu üç yaşından itibaren dedesi, dayısı ve dayısının arkadaşı tarafından tecavüze uğruyormuş!

Anne de buna son vermek adına okuldaki temizlikçiyi suçlamış, falan…

Dedim ya, nedenleri, niçinleri konu dışı bırakıyorum bu gecelik; soruyorum üç yaşından beri tecavüze uğrayan bir çocuğun bedensel zararları nelerdir?

Aynı duruma maruz kalan kaç çocuk yaşar?

Yani, belki çocuk büyütmüş bir anne olarak olaya ölümcül bakıyorum, bilemiyorum!

******

Konuyu bu kadar irdelememin altında bir de şu var elbet: Gerçekten oluyor mu böyle şeyler?

Sekiz, on, on iki yaşlarındaki çocuklardan söz etmiyoruz; üç yaştan bahsediyoruz!

Kolu, bacağı, poposu minicik olan yavrulardan!..

Mantığım almıyor!

İçimden bir ses dürtüp duruyor; gerçekten mi yani?

******

Yarın doktor dostlardan, yorum ile katılanlar olursa onlardan öğreneceğiz işin bedensel tarafını, lakin kimse kusuruma bakmasın ki bu gece bu haberlerin gerçek olup olmama durumları beynimi kemiriyor!

Nasıl anlatsam… Şey gibi… İzmir’de mesela ücret karşılığı başını kapayanların var olduğu biliniyor… “Nereye gidiyor bu toplum?” dedirtmenin, “İdam geri gelmeli!” diye çığırtmaların ayyuka çıktığı konulardan biridir tecavüz; hele ki mini minnacık bir çocuğa aile büyükleri tarafından uygulanıyorsa!..

Yani, bu tarz haberlerin bir bölümü İzmir’deki türban meselesi gibi olabilir mi?

Kim ne kazanacak demeyin, İzmir’deki amaç ile ilişkilendirin…

******

Toplumun ahlaksal çöküşü dinsel yetersizlik ile bağdaştırılıyorken, bu tarz haberler halkı galeyana getirmez mi? Bu galeyan prim yapmaz mı? Prim yaptığında işe yaramaz mı?

Ne bileyim, çocuğunu kurtarmak için okulun temizlikçisine iftirada bulunandan her şeyi beklerim!

Buradan yola çıkarsak, amacı uğruna her türlü materyali kullananların da olabileceğini kabul ederim!

Ne fena… Öküzün altında buzağı aramazdım ben aslında!...

Ne olduysa şu birkaç yıl içinde oldu…

Benim mi içim fesatlaştı, yaşananlar mı bu kaygıyı yarattı?

Paranoya deryasında yüzmeye başladım! Yalnız mıyım? Cıkkss… Hiç sanmıyorum!

******

“Ne oluyor bize!” feryatlarından sonra neler olabilir; bir düşünelim bakalım…

Türban feryatlarından örneklersek, ilköğretimde yerini almaya başladı; Cumhuriyetin 87. kuruluş yıldönümünde bunu yazmak ağrıma gidiyor; Atam affet!

Kamu denetçiliği falan derken, ahlak zabıtası filan… Parklarda öpüşmek zaten yasak!

İki bira da içemezsin, etraftaki aileler rahatsız olur!

Şey, çarpık ilişkiler nerelerden çıkıyor, bunu da bir araştırmak gerek!

Yani… En kapalı kesimlerden gelen tüyler ürperten haberler doğruysa birileri kesin yanlış yolda!

Birileri mesai karşılığında bu haberlere konu oluyorsa, Türkiye Cumhuriyeti kesin bir çıkmazda!

******

Hayranlığımı ifade edecek yeterli kelime bulamadığım sevgili Mustafa Kemal Atatürk; bir “Mustafa Kemal Krallığı” da kurabilirdin, “Mustafa Kemal Sultanlığı” da… Adı imparatorluk da olabilirdi, Mustafa Kemal Cumhuriyeti de…

Mesela, yerinde olsa bazıları, hangi adı, hangi yönetim biçimini tercih ederlerdi?

Mesele budur aslında!

Keşke… Keşke sahip olduğun vizyona, öngörüne ve cesaretine sahip olabilseydim; bir miktar dahi olsa!

Seni anlıyorum! Bu yüzden de her geçen gün hayran oluyorum; ama yetemiyorum!

Yapabildiğim yazmak, konuşmak… Karalayanlara edebim yetip de “Şişşt! Kimsiniz ki siz!” demeye çalışıyorum, kibarca, kendi dillerinden konuşmadıkça anlaşamıyoruz artık!

Böyle bir ikilemdeyiz… Anlaşma dili biraz amiyane olmaya başladı da…

Uysak bir türlü, uymasak başka…

******

İlk kez bu yıl armağanın Türkiye Cumhuriyeti’nin kutlanmasında türbanlı hanımlar yer alacak… Yok, yabancımız değiller, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın eşi, Başbakan’ın eşi yada kızı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bakanları, milletvekillerinin eşleri, falan…

Ne mi düşünüyorum?

Atam, keşke yaşasaydın diyenlere acayip kızıyorum! Bir rahat bırakmıyorlar!

Oysa olabilecek her şeyi söyledin, anlayıp, uygulayamıyorsak bize ayıp!..

******

Üzgünüm elbette, canım sıkılıyor… Türkiye Cumhuriyeti yıllar ve yıllar önce çok daha medeniyken, bu görüntüler elbette istenmeyen şeyler!

Lakin, size diş bilemiş din tacirleri uyumuyorlar! Öyle bir bilenmişler, öyle nefret tohumlarını biriktirip de yeşertmişler!

Tabii, elinizi cebinize sokup da mağrur bir eda ile Amerika’ya karşı duruşunuz var ya; bizler gurur duyup alkışlarken, bazı kişiler erinip yandaş olmayı tercih edebiliyorlar!

Hem de dediğiniz gibi, düşmanın nereden geleceği belli olmuyor! Yurt içi ve dışı fark etmiyor!

Yine de…

Yaşadığım sürece armağanın armağanımdır!

******

Sen, siz mefhumları karıştı, saygıdan “siz” demek gerekirken, yakınlıktan “sen” diyebiliyor insan…

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nde böyle bir problem olmaz; böyle problemler ancak Oriental kültüründe olur; örneklerini de görüyoruz!...

******

Bu kadar uzun yazının tamamını okuduysanız, itiraf etmenize gerek yok; siz de Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ne hayransınız!

Bayramımız kutlu olsun!

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..