Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '12

 
Kategori
Güncel
 

Atatürk, gençliğe hitabe ve özgürlük

Atatürk, gençliğe hitabe ve özgürlük
 

İnsanları söyledikleri ile değil davranışları ile değerlendirmekten yanayım. Sözlere değer katan ya da sözleri değersizleştiren o sözü söyleyen insanın davranışıdır. Mesela sürekli dürüstlükten, insan hakkı yemenin kötülüğünden söz eden bir insan, gözünüzün önünde tam tersini yapıyorsa hem sözleri, hem de kendisi değersiz hale gelir.

Demokrasi, özgürlük, düşüncenin açıklanması önündeki engelleri kaldırmaktan söz edenler, gücü ve iktidarı ellerine geçirdiklerinde tam tersini yapıyorlarsa, sözün de değeri kalmaz, sözü edenin de.

İnsanların her şeyi söylemesinden yanayım, mesela birisi çıkıp Atatürk’ün gençliğe hitabesi konusunda olumlu ya da olumsuz söz söyleyecekse söylesin. O hitabe bazıları için değer olabilir, değerlerin tartışılmasında da bir sakınca yoktur, ama bu karşılıklı olarak geçerli olmalıdır, hakaret içermediği sürece kişilerin değer bildiği kavramlar  üzerine uygar tartışmalar yapmak, özgürlük anlayışının temelinde yatan bir gerekliliktir.

Felsefeciler yüzyıllarca bunu yapmışlardır. Her konu üzerinde fikir üretmişler, insanların ufkunu açmışlardır.

Bir kişi çıkıp Atatürk’ün gençliğe hitabesini totaliter bulduğunu söyleyebilir, söyleyebilmelidir de, bunu kabul etmeyenler de hayır totaliter değil çok iyi bir metindir diyerek savunmalarını yapabilirler.  Yeter ki hakaret olmasın, yeter ki tartışma şiddete dönüşmesin. Bu tartışmayı açan kişi de kendi değerleri üzerinde tartışma yapanları iktidar gücü elinde diye ezip, susturmamalıdır. Bunlar ideal durumlar.

Bu durumun gerçekleşmesi mümkün mü? Hayır!

Neden? Çünkü demokrasi ve özgürlük kavramları öyle tepeden inme insanın beyninin kıvrımlarına yerleşmez. Suriye, Irak, Libya, Afganistan, Pakistan özgür ve demokrat insanların ülkesi olacak mı? En az elli yıl lazım, çünkü yüzlerce yıldır aşiret e cemaat halinde yaşayan insanlar özgürlüğü bir yaşam kalitesi olarak değil, bir çaresizlik olarak görür. İtaat etmek ve bu itaatin sonunda kendine sunulana şükretmek yüzlerce yıldır onları mutlu etmiştir.

Atatürk ne yapmıştır, Atatürk Meriç nehrinin doğusunda ilk kez tebaa olan insanlar, padişahın “kullarım” diye seslendiği insanlara  “siz insansınız insana değil, Allah’a kulluk edilir” diyerek bir saltanata son vermiştir. Bunu yaparken de, insana kulluk etmeye meraklı olanların kolay kolay azalmayacağını bilerek, evladını yani ”cumhuriyeti” gençliğe emanet etmiştir. O da biliyordu ki gençlik homojen değildir, onların içerisinde de kula kulluk etmeyi sevenler, padişahı özleyenler olacaktır, ama yine de gençlere ümit bağlayarak o hitabeyi kaleme almıştır.

Beğenelim ya da beğenmeyelim, o hitabe bir gerçektir ve o hitabede kurucu atalarımızın demokrasiye ve sivilliğe verdiği değer vardır. Atatürk cumhuriyeti orduya değil gençliğe emanet etmiştir. Bu noktayı kaçırmamak lazımdır.

Atatürk’ü de, başkalarını da tartışmanın bir zararı yoktur, yalnız insaflı ve hakkaniyetli olmak lazımdır.

Mesela ben Atatürk’e çok değer versem de Atatürkçü nesiller yetiştirme sloganlı bir Milli Eğitim anlayışını tasvip etmem, inançlarımın beni ilgilendirdiğini düşünür dindar nesiller yetiştirme anlayışını tasvip etmem. Birileri sorabilir Atatürkçü olmak, dindar olmak kötü mü? Hayır kötü değildir mutlaka, ama ben o kavramları başkalarının istediği gibi anlamak ve davranışlarımı ona göre ayarlamak istemiyorum, bu düşünme özgürlüğü insan olarak benim en doğal hakkım olmalıdır.

Ve devlet bana bu özgürlüklerimi insanca kullanacak bir ortam sağlamalıdır hepsi bu. 

 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..