Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

11 Nisan '07

 
Kategori
Tiyatro
 

Atina'lı Timon

Oyun Atölyesinde sahneye konan oyunun adı Atinalı Timon. W. Shakespeare’in kaleminden, Orhan Burian’ın çevirisiyle konmuş sahneye. Kalabalık, güncel ve dizilerden tanıdığımız popüler oyuncu kadrosuyla, renkli ve özellikle erkeklerin, televizyon dili klişe deyimiyle “İzleyenlerin yüreklerini hoplatan” figüran kadın göstericileriyle yürek hoplatan bir oyundu.

Paranın gücü, o gücün insanlar üzerindeki etkileri, paranın ortadan kalkmasıyla para gücüne dayalı ilişkilerdeki iletişimi nasıl olumsuz yönde berbat ettiği, düzgün kullanılmadığında insanı nasıl rezil ettiğini konu alan oyunun kahramanı Atinalı Timon’un (Haluk Bilginer) görkemli zengin hayatının savurganca kullanılması sonucu nasıl yalnız bir çaresizlikle sefalete sürüklendiğini izliyorsunuz. Çevresindeki renkli dalkavuk kalabalığın (Devlet, Ordu, Sanat çevresinin) parası bitince nasıl yabancılaştığı ve acımasızlaştığını seyderiyorsunuz iki perdelik oyunda.

Perdesi açılmış salona onbeş dakika önce girdik, oyunculardan birinin güncel tempo müzikler eşliğinde tek başına dans etmesiyle ilginiz daha o dakika toparlanıyor. Görsel Sanatlarda tiyatronun yeri sanatsever insanların gönlünde başka bir yer tutar. Tiyatrosever tiyatroya sanat, oyun gücü görmeye gider. Oyunu sahneye koyan insanların, neden ve niçin ihtiyaç duyduklarını anlayamadığım bir sebeple figüran kadın oyuncular neredeyse çırılçıplaktı. Zenginliğin getirisi olarak kullanılan kadın figürünün her zaman ki gibi basitleştirilip ete dönüştürülmesi beni içten üzdü. Çocukluğumda kasaplar etlerini camekanlarında büyük kancalara takarlardı. Hayvanların çıplak popolarına plastikten kocaman papatyalar takılırdı sokağa karşı. Sahnede striptiz yapan sözüm ona oyuncu kızları seyrederken aklıma kasap vitrini geldi yazmadan geçmek istemiyorum.

Oyunculuk, usturupsuz donlar giyip, jartiyerli bacaklarını masa üzerinde seyirciye karşı açarak göstermek değildir. Ankara’da yıllar önce Gençlik Parkında Zeki Müren konserine gitmiştik. O zamanların sanat, sanata duyulan saygı atmosferini tadmanızı isterdim. Sanatçılar seyircilerine sırtlarını bile dönmezlerdi saygısızlık olur diye. O ortamdan sonra bu kadar ortaya dökülmüşlük içimi bayılttı. Haluk Bilginer’in oyunculuğunu bilmeyen yoktur ama onu tiyatro sahnesinde bir kere izlerseniz bağımlılık yapar. Her oyunundan sonra, olsa şapkamı çıkarıp ellerini öpmek isterim. Onun salonunun ve oynadığı oyunların bu yakışıksız tarzda gösterilere ihtiyacı olmadığını biliyorum.

Ermişler ve Günahkarlar oyunundaki doktor mu deli mi olduğu belli olmayan karakteri, gücü ile o sahnenin içinde oyuncu olarak oynamak isteği uyandırmıştı bende. Jeanne d’Arc’ın Öteki Ölümü adlı geçen yılın üç kişilik sezon oyununda ki Tanrı rolüyle muhteşemdi. Bahsettiğim bu iki oyun bittiğinde izleyenler perdenin kapanmasına alkışlarıyla izin vermemişlerdi.

Yukarıda yaptığım olumsuz kritik sizleri caydırmasın, üstad herzaman ki gibi çizginin ötesine geçiyor oyunculuğuyla ama diğer oyunlarında aldığım isim koyamadığım hazzı almadım nedense. Apemantus karakteriyle Tülay Bursa’nın ve Mahmut Gökgöz’ün başarısı görülmeye değer ve diğer oyuncuların katılımları uyum içindeydi.

Belkide sizler izlerken benim kadar rahatsız olmayabilirsiniz hatta erkeklerin yüreklerini hoplatacak bir performansı var oyunun tavsiye edebilirim. Giderseniz iyi seyirler diliyorum.

Not: Toplu biletlerde indirim uygulaması var.

Merak edenlere Oyun Atölyesinin telefonu: (0216) 345 39 39

Kevser Şekercioğlu

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..