Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '06

 
Kategori
İzmir
 

Attila İlhan ve imbat...

Attila İlhan ve imbat...
 

Evin balkonu, denize bakıyor. Önünde çift yönlü asfalt yol.. Ötesinde çimenlik epey geniş.... Daha ötesinde Karşıyaka’nın Kordon’u başlıyor...Tam karşıda da Konak. Arada da deniz.. Yemyeşil çimenlerde akpak açılmış kocaman bir şiir sayfası.. İçinde deryalar kadar hisli, duygulu şiirler. Hep O'na ait.. Bir köşede de yarı yüzü İzmir’e dönük bir Attila İlhan.. Eğik şapkası ile.. Bilge yüzünde pırıl pırıl gözlüğü ile.. Şimdi, o gün, bu gün, temelli Karşıyakalı oldu Attila İlhan.

Dün, hava pırıl pırıldı. Elemli deniz kuşları martılar, yine çığlık çığlığa idiler. Bir lokma peşinde taklalar ata ata sesleniyorlardı. Ve hayat, konulan ''O noktadan'' itibaren devam ediyordu. Nasıl bırakmışsan, aynı bıraktığın yerden ve de sekmeden bir yağ gibi kayıp giderek devam ediyordu hayat. Bir plak gibi. Konulduğu yerden, aynı şarkısını bir daha yineliyordu.. Çatlak bir plak, her çalınışında, o bereli yere gelince hep aynı heceyi nasıl tekrar ederse, onun gibi. Birisinin hafifçe ittirmesi gerekir devam etmesi için. İşte… Hayat da böyle değil miydi? O çatlak plak misali. Çatlağa gelince, aynı sesi verecek. Hayattayken de böyleydi. O çatlağa gelince, bozuk çalardı plak. Şimdi yine birisinin hafifçe ittirmesi ile düzelecek o . Ama neticede, şarkı tamamlanacak, işlevini yine bitirecek..

Beri yanda Karşıyaka Kordon’u, tam öbür tarafta da İzmir Kordon’u..Ortada deniz, bildiğiniz gibi. İmbata göre yön değiştiren dalgalar.. Elemli deniz kuşları... Ta o zamandan beri, yine nafaka peşindeler. Bu sefer aynı paytoncu olmasa dahi, bir başka paytoncu oturağında kaykılmış, gözler, Çatalkaya Dağı’na çevrili, ne düşünüyor, bilinmez! Atlar yine, bildiğiniz gibi.. Yere bakıp bakıp, onlar da sahibi gibi düşünceli, kıpırtısız..

Karşıyaka Vapur İskelesi önünde ''Boyyoz''cular. Misinayı, lop yumurtaya sürttüler mi, ikiye ayırıyorlar. Tuz, karabiber ve boyyoz paketlenip veriliyor. Vapurda çayla iyi gidiyor..

Herkes biniyor vapura. O9:OO vapuru kalktı, kalkmak üzere. Zil çoktan sustu. Bir kıpırtı, bir koşuşma.. Ve vapurun iskeleden ayrılan o tok sesleri köpüren dalgalara karışıyor... Martılar şimdi, iplik iplik uzanan beyaz izler üzerinde daha bir çığlık çığlığalar..

Attila İlhan'da telaş yok. Telaşsız. Zaten o, hep vaktinden önce gelir, vapuruna biner, aynı salonun, aynı koltuğuna oturur ve kitabını açar okurdu.

O'nun vapuru çoktan kalktı. Ama içinde, o, yok!.. Her zamanki köşesinde, şimdi başkaları oturmuş..

Demokrat İzmir Gazetesi, bir okuldu. Orada yetişti bakanı, vekili.. İzmir’in Cumhuriyet Gazetesi gibiydi.

Attila İlhan'a bir öneri götürdünüz mü, kısa bir kararla ''Olur'' derdi. Kavraması çok yüksekti. O'nunla ''İzmir'in en şık giyinen on kadını''nı seçtik... İzmirli ailelerden yemek tarifleri aldık.. Neler neler.. Hep ''İlk''leri yaptık.. Daha şimdi, TV’lerde bu gibi programların aynısı yeni yapılıyor..

Şehre Los Paraguayos Latin Müzik Elçileri gelmişti. Onlarla röportaj yaptım. Şefleri ve kurucusu Luis Alberto Del Parano, İzmirlileri fethetmişti. O sıralar İzmir sahnelerinde Latin müziği söyleyen bir kızcağız vardı. Gırtlağı Latin müzik için çok uygundu. Onunla da ayrı röportaj yaptım. Götürüp Attila Beye verdim.Yerel sanatçı ile olanı alıkoyduydu. Tam bir ay bekledi yazı. Bir defa sordum. Attila İlhan, kulağıma eğilerek: ''Ustalıkla yazılmış ve kamufle edilmiş bir ilanı aşk röportajı'' demesin mi? Ve ilave ederek de: ''Sen bunu al, götür kendisine ver. Herhalde daha makbule geçer'' dediydi.. Güya, içinden birini kamufle etmek için, iki latin röportajını ''Birlik''te vermiştim. ''Ossaat'' anlayıvermişti.

Dediği, hissettiği de doğruydu!

İnsanların psikolojisini bilirdi Attila İlhan.. İnsanları gözünden anlardı. Dört tarafı raflı kütüphanesinde, yazılarını yazardı. Gayet sessizce hareket ederdi.Odasından ''çıt'' çıkmazdı. Çıkışta da, aynı vapurda nasıl davranıyorsa, elinde kitap öylece Karşıyaka’daki evine gelirdi.

Artık vapurlar '''Onsuz'' kalkıyor. Gidişinde de, gelişinde de, Attila İlhanın yeri bomboş.. Ama, karşı taraftaki Çatalkaya duruyor. Boyyoz satan çocuklar da.. Paytonlar yine dizi dizi.. Midyeci, limonu ile birlikte tezgahını kurmuş. Martılar, aynı oktavdan, aynı çığlıkları ile sesleniyorlar. Kanatlarının ''patpat''larıyle rüzgarda asılı duruyorlar bir arada..

Ege'yi Ege yapan İmbatı, yine esiyor durmamacasına.. İzmir’i güzelleştirmek için, makyaj tazelercesine.. Gönüllere saldığı ferahlığıyle..

Bu rüzgar; Karşıyaka’ya gelince, duruşu değişiyor, bakışı değişiyor, esişi değişiyor... Nefesi tükenir gibi oluyor. Bu ''İmbat'' tanınmaz oluyor!..

Bu rüzgar, açık duran sayfasının başındaki Attila İlhan’a da ulaşıyor.. Ulaşıyor amma, büstündeki saçlarını kıpırdatamıyor...

Bu imbat, ilk defa çaresizliğine kahroluyor!.. Tıpkı, O'nu sevenlerin kahrolduğu gibi...

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..