Ava çıkan Avcı!

Orhan Pamuk bir romanına (Yeni Hayat) şu cümleyle başlıyordu: "Bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti"... Roman boyunca da, bir kitabın insanın hayatını nasıl değiştirdiğini anlatıp duruyordu.

Polis müdürü Hanefi Avcı da bir kitap yazdı ve öyle gözüküyor ki, bütün hayatı değişecek. Kitabın içeriği tartışıldıkça müdürün hayatı, ilgileri ve ilişkileri de ortaya serilecek.

Hanefi Avcı'nın kitabını çoğu yorum yazanlar gibi ben de okumuş değilim. Okuyanların değerlendirmelerinden ve Avcı'nın televizyon konuşmalarından kitabın içeriğini az çok anlamış buluyoruz.

Hanefi Avcı, Fethullah Hoca cemaatinin devlete "sızdığını" ve Emniyet başta olmak üzere bir çok alanda ipin ucunu ellerine aldıklarını iddia ediyor. Bunun bir ölçüde böyle olduğunu bilmeyen yok, aslında...

Ne var ki, Sayın Avcı, iddia etmekle kalmıyor, devletin cemaat tarafından "ele geçirildiği" kaygısını da ortaya koyuyor. Elbette bu kaygı, aynı zamanda devletin "gerçek sahiplerine" bir uyarı ve "bende sizdenim" mesajı oluyor.

Referandum ateşinin harlandığı şu günlerde böyle bir kitabın bir ateş topu gibi ansızın ortalığa düşmesi bir tesadüf olabilir mi?... Türkiye gibi bir ipte kırk cambazın oynadığı bir ülkede buna kimse inanmaz.

Hanefi Avcının Susurluk sürecinde, sürecin aydınlatılması bağlamında önemli hizmetleri olduğu söyleniyor. Hatta, o günün şartlarında oldukça cesur çıkışlar yapmış kendisi...

Ne var ki, bu ülkede bir kesim, Susurluk'u aydınlatılması gereken bir "derin devlet" işi olarak görürken, Ergenekon gibi yapılanmaları hiç de böyle görmüyor. Yani, tıpkı darbeler gibi, senin "derin devletin", benim "derin devletim" ayrıştırılması var bu ülkede.

Susurluk sürecinde hizmetleri söz konusu olan Hanefi Avcı'nın Ergenokan'a burun kıvırmasını bu bağlamda değerlendirmek lazım. Belli ki Sayın Müdür, derin operasyonların, sağ kesimle ilgili olanlarını deşifre etmekte mahir.

Tıpkı Medya'da bir kesimin Susurluk için, " bir mum yak aydınlık yap", kampanyaları düzenlerken Ergenekon için "lambaya püf de kimse görmesin" tavrı sergilemesi gibi.

Müdür Avcı'nın kitabını bestseller yapan tabii ki içindeki "devlet ele geçiriliyor" iddiası. Bu iddia, devleti çoktan "ele geçirmiş" olanlar için çok önemli bir argumandır. Bu yüzden, Hanefi Avcı'nın kitabı nerdeyse bir "kutsal kitap" haline getirilmek üzere...

Değişim karşısında duvarları bir bir çatlayan statüko'nun böyle bir "itirafa" ihtiyacı vardı şu günlerde. Bu yüzden, Avcı'nın kitabına mal bulmuş mağribi gibi sarılacaklar, sarılıyorlar.

Şu soruyu kimse sormuyor kendine: Bu devlete "sızma" hakkı kimindir?... Ya da kimler bu devlete hiç bir şekilde "sızma" hakkına sahip değildir?...

CHP'li bakan Mehmet Moğoltay'ın yargıya doldurduğu binlerce insan da bir tür "sızma" değil miydi, örneğin!!... Seyfi Oktay'ın "tekkesinin" müridlerinin yüksek yargıya yerleşmesi de bir "sızma" örneği midir??

Mesele şudur: Bu ülkenin devletine, bu ülkede yaşayan her insan, kabiliyeti ve liyakati ölçüsünde "sızma" hakkına sahiptir; sahip olmalıdır. Bunların hangi cemaatten, hangi mezhepten olduğuna bakılmamalıdır.

Şayet bunlardan biri ya da bir kaçı, tarafgirlik yapıyor, kanunsuz yollara sapıyorsa ona da hukuk çerçevesinde her türlü ceza verilmelidir. "Devlet elden gidiyor" gibi, kanıtsız, senetsiz ifşaat, dürüstçe değildir. Bu ortamda cesurca da değildir...

Şurası kesin ki, Yazar Hanefi Avcı, nasıl yazdığı pek aydınlığa kavuşmamış olan kitabını çok iyi bir zamanda yayımladı. Bu kitap, şu günler dışında ne zaman yayınlanırsa yayınlansın, bugün gördüğü ilginin binde birini görmezdi.

Eh.. Ne diyelim, Türk yazın dünyası yeni bir "yazar"; "İhaneti gördüm külliyatı" da bir eser daha kazanmış oldu.

Sayın Avcı Müdürün ne kadar kazandığını da, kitabın toplam satışı kesinleşince öğreniriz artık!