Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '10

 
Kategori
Siyaset
 

Avrupa Birliği'ne tarihten bir örnek

Avrupa Birliği'ne tarihten bir örnek
 

İnsanlara bir kimlik ve kişilik kazandıran, onları topluluk ve ulus durumuna getiren de yaşadıkları


Tarih boyunca dünyanın dört bir yanında bir çok siyasal yapı kurulmuş, yıkılmış veya değişime uğramıştır. Bu siyasal değişimler bazen de çok hızlı ve köklü olmuştur. Değişmeyen bir öge vardır: O da insan.

İnsanlara bir kimlik ve kişilik kazandıran, onları topluluk ve ulus durumuna getiren de yaşadıkları ortak kültürdür. İnsanlar adına değişmeyen taraf birlikte yaşama olgusudur. Geçmişte daha dar çevrelerde birlikte yaşayan insanoğlu, gelişen dünyamızda daha fazla iç içe yaşamak zorunda kalmaktadır. Doğal olarak da ya birbiriyle uyum, ya da çatışma içinde yaşamak zorunda kalmaktadır.

Ben şu an bağlı olmakla övüvdüğün Türk Ulusu’nin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. Türkiye Cumhuriyeti’nden önce bizim ulusumuzun kurduğu devlet Osmanlı idi.

Günümüz kültür çatışmalarının ortadan kaldırılmasda yararlı olabilecek uygulamalar yapmış Osmanlı İmparatorluğunu; çok kültürlü, çok dilli bir devlet modeli oluşturduğu için sizlere kısaca sunmak istiyorum. Bu yazımda Osmanlı’nın toplum yapısını, kültürel zenginliklerini: dilini ve müziğini, kültür ögesi olarak dini yapısını ve hukuk sistemini ortaya koymaya çalışacağım.

<ı>ÇOK KÜLTÜRLÜ, ÇOK ETNİK YAPILI, ÇOK DİLLİ, ÇOK DİNLİ DEVLET İÇİN TARİHDEN BİR ÖRNEK:

<ı>OSMANLI İMPARATORLUĞU

<ı>Osmanlı İmparatorluğu’nda Toplum Yapısı

Osmanlı imparatorluğu’ndaki toplum yapısının başarılarından birisi uluslar olarak adlandırılan bir örgütlenme aracıığıyla yüksek derecede farklılaşmış nüfuslar arasında meydana gelen birlikti. Uluslar Osmanlı yönetimi altında kendi toplumlarını oluşturmalarına izin verilen başlıca dini gruplardı. Uluslar sultanın genel koruması altında kendi dinsel hukuklarını, geleneklerini, ve dillerini devam ettirerek kuruldular.

Çoğulculuk imparatorluğun uzun ömürlü oluşunun anahtarıydı. Daha II. Mehmet’in iktidarında Fener Rumları’na ileri derecede haklar veriildi, ve Yahudiler Osmanlı topraklarında yerleşmeye davet edildiler. Sonunda Osmanlı İmparatorluğu’nun etnik farklılıklara karşı göreceli olarak ileri derecede hoşgörüsü yeni bölgelerle bütünleşmelerindeki en büyük güçlerinden biri olduğunu ortaya koymuştur.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşam tarzı batı ve doğu yaşam tarzının karışımıydı. Osmanlı yaşam tarzının tek belirgin özelliği çok parçalı olmasıydı. Ulus kavramı bu çok parçalılığı meydana getirdi ve bir kültürler mozayiği içerisinde çok parçalılığın birlikte varolmalarına olanak verdi.

<ı>Osmanlı İmparatorluğu’nun Kültürü

Osmanlı İmparatorluğu bu bölgelerdeki halkın geleneklerini, sanatını ve kültür kurumlarını benimseyerek ve onlara yeni boyutlar katarak aşağı yukarı Akdeniz ve Karadeniz çevresindeki topraklara yerleşmiştir. Osmanlı İmparatorluğu şemsiyesi altında bir çok farklı kültürler yaşamıştır ve sonuç olarak, bölge merkezlerini ve başkentleri dışında, Osmanlı kültürünü tanımlamak zor olabilir. Bununla birlikte, çok sayıda etnik ve dinsel gruplardan oluşan Osmanlı seçkinleri arasında en yüksek düzeye ulaştığı söylenen belirli bir kültürler kaynaşması vardır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun çok kültürlü ve çok dinli politikalarında Ulusların bu çok kültürlü bakış açısı yansıtılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu daha da batıya hareket ettikçe, Osmanlı önderleri ele geçirilen bölgelerin bazı kültürlerini benimsemişlerdir. Kültürlerarası evlilikler de belirgin Osmanlı seçkin kültürünün oluşmasında rol oynamıştır. Türk halk kültürüyle karşılaştırıldığında Osmanlı seçkinleri kültürünün oluşturulmasında bu yeni kültürlerin etkisi olduğu açıktır.

<ı>Osmanlı Türkçesi’ Farsça ve Araça’dan fazlaca etkilenen bir çeşit Türkçe’dir. Osmanlılar’ın üç etkili dili vardır: Türkçe, Farsça, Arapça ama onların paralel bir konumları yoktur. Baştan başa Osmanlı bürokrasisi ve, özellikle daha sonraki dönemlerdeki Osmanlı sarayında, her ne kadar yoğun bir biçimde hem Arapça hem de Farsça sözcük ve dilbilgisi karışımı olsa da yine de bir tür Türkçe konuşuluyordu. Etnik gruplar aile ve komşularıyla kendi dilleriyle konuşmayı sürdürdüler. ( yani: Yahudiler, Yunalılar, Ermeniler vb.) İki veya daha fazla etnik gruptan oluşan nüfusun yaşadığı köylerde, köy sakinleri çoğunlukla birbirlerinin dillerini konuşuyorlardı. Kozmopolit şehirlerde halk çoğunlukla ailelerinin dilini konuşuyorlardı.

Osmanlı musikisi’ Besteleri hala sık sık icra edilen III. Selim gibi bir çok Osmanlı sultanı müzisyen ve besteci olmayı başarabilmiş Osmanlı seçkinin eğitiminin önemli bir parçasıydı. Osmanlı musikisi çoğunlukla Bizans, Arap ve Fars müziğinin birleşmesinden ortaya çıkmıştır. Beste olarak batı müziğinin ölçülerine benzeyen usul diye adlandırılan ritim birimlerinden , ve batı müziği biçimiyle benzerlikler taşıyan makam diye adlandırılan melodi birimlerinden oluşur.

<ı>Osmanlı İmparatorluğunda din

Osmanlı İmparatorluğu temelde Hıristiyan ve Musevilere karşı hoşgörülüydü (Kur’an-ı Kerim’e göre ‘Ehl-i Kitab’, veya ‘Kitab halkı’)

Müslüman olmayanlar ulus sistemi altında İmparatorluğa bağlı oldukları kabul edilirdi, fakat İslam inancına ve İslam hukukuna bağlı kalmak zorunda değildiler. Örneğin Ortodoks ulusu hala, 900 yıldır Bizans İmparatorluğunda yürürlükte bulunmuş olan Justinyen hukukuna resmen yasal olarak bağlıydılar. Ve aynı zamanda Müslüman Osmanlı devleti’nin en geniş müslüman olamyan bağlıları olduklarından, Ortodoks ulusna ticari ve siyasi alanlarda bir çok özel ayrıcalıklar verilmiştir.

Osmanlı Sultanı II. Mehmet 1453’de İstanbul’un alınmasından sonra yöre Hıristiyanlarının şehirde kalmalarına ve Rum Ortodoks Patrikhanesi gibi kurumlarını devam ettirmelerine izin verdi. 1492’de Müslümanların ve Sefardic Yahudilerinin İspanyol engizisyonu esnasında İspanya’dan sürüldüklerinde, Osmanlı Sultanı II. Beyazıt onları kurtarmak için Kemal Reis komutasında bir gemi gönderdi ve sığınmacılara Osmanlı İmparatorluğunda yerleşme hakkını verdi.

Haham Başı veya Osmanlı Haham Başı yetkisinde olan Osmanlı Yahudi Cemaati, Baş Piskopos yetkisinde olan Ermeni Ortodoks cemaati için ve diğer bir çok dini cemaatler için de Benzer uluslar kuruldu.

<ı>Hukuk: Mecelle

Osmanlı hukuk sistemi kendi alanında Dinsel hukuk<ı> olarak kabul edilir. Osmanlı İmparatorluğu daima yöresel bir hukuk sistemi çerçevesinde kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğundaki hukuki idare daha geniş dengeli bir merkezi ve yöresel yetki tablosunun bir parçasıydı. Osmanlı iktidarı, yere ulusun gereksinimlerini karşılamak üzere temel olarak yerel yetkililere yetki alanı bırakan araziye sahip olma hakları çevresinde dönüyordu.

Osmanlı İmparatorluğunun yetki alanlarının karmaşıklığının, kültürel ve dinsel yönden farklı grupların birleşip bütünleşmesine izin vermesi amaçlanıyordu. Osmanlı sistemi üç mahkeme sistemine sahipti: biri Müslümanlar, biri kendi dini cemaatleri üzerinde yönetici olan atanmış Yahudi ve Hıristiyanları içine alan müslüman olmayan uluslar için ve diğeri de ticaret mahkemesiydi.

İslam mahkemeleri farklı dinlerin davacıları arasındaki ticari çatışma ve anlaşmazlıkları çözmek için de kullanılabiliyordu, Yahudiler ve Hıristiyanlar bir sorun üzerinde daha güçlü bir mahkeme kararı elde etmek amacıyla çoğunlukla onlara gidiyorlardı. Osmanlı devleti yerel valiler aracılığıyla yasal olarak böyle yapmakta söz sahibi olmalarına karşın müslüman olmayan ulusların dinsel hukuk sistemi içerisine girme, karışma eğiliminde değildiler.

Kısaca görüldüğü gibi Osmanlı toplum ve kültür modelinde asla eritme ve aynılaştırma ögeleri bulunmamaktadır. Temel insani değerlere son derece saygılı, toplumun tamamını kucaklayabilmiş bir anlayış görülmektedir.

Gelecekte de, küçülmekte olan dünyamızda insanların birbirilerini oldukları gibi kabul etmeleri, barış ve huzurun sürekli olması temennisiyle tüm okuyucularımı saygı ile selamlarım.

Kaynaklar:

1) "The Divinely-Protected, Well-Flourishing Domain: The Establishment of the Ottoman System in the Balkan Peninsula", Sean Krummerich, Loyola University New Orleans, <ı>The Student Historical Journal, volume 30 (1998–99

2) Turkish Toleration, The American Forum for Global Education

3) Lauren A. Benton, <ı>Law and Colonial Cultures: Legal Regimes in World History, 1400–1900", pp109–110

 
Toplam blog
: 32
: 1827
Kayıt tarihi
: 07.08.10
 
 

1954 doğumluyum. Mersin'de doğdum. Emekli İngilizce okutmanıyım...