Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '10

 
Kategori
Futbol
 

Avrupa'da Türk gecesi (!)

Avrupa'da Türk gecesi (!)
 

Dün akşam Avrupa’da tam bir Türk gecesi vardı malumunuz. UEFA Avrupa Ligi’nin gruplardan önceki son turu olan play-off turunun rövanş karşılaşmalarında rakiplerimiz gruplar için şans aradılar sırayla.

Önce 19.45’te Beşiktaş sahne aldı Finlandiya’da. Bizi ilk (ve ne yazık ki tek) sevindiren ekibimiz oldu Karakartal. Rakibi, Finlandiya’nın dişli ekiplerinden HJK Helsinki’ydi. Ama Kartal bakmadı bile. Etkili bir oyundan sonra rakibini 4-0’la dağıtıp gruplara kaldı.

Sonra sahne Trabzonspor’undu. Anfield’de 1-0 kaybettiği Liverpool’u, Rıdvan Dilmen’in deyişiyle “20 sene önce köşe vuruşu kullanmanın bile başarı sayıldığı” Avni Aker’de konuk ediyordu Karadeniz Fırtınası…

Ümitlendirdiler de bizi… Maçtan önce ümitliydik zaten. Liverpool’da çok eksik vardı. Steven Gerrard yoktu… Fernando Torres yoktu… Üstüne üstlük daha maçın başında Teofilo’yla öne geçince, Galatasaraylı olan ben, Karpaty maçını beklerken yaşadığım heyecanın çok daha fazlasını yaşadım. Taa ki 83. Dakikaya kadar… Bu dakikaya kadar, N’Gog’un Liverpool’lulara saç baş yolduran kaçırdıklarını saymazsak şahane top oynayan Trabzon’da Giray, sağ olsun, ters bir vuruşla topu filelere gönderip bütün umutlarımızı söndürdü. Bu gol de haliyle Trabzon’u oyundan düşürdü. Bunu fırsat bilen Liverpool’da 87’de Dirk Kuyt’la ikinci golü bulup güle oynaya grupların yolunu tuttu.

Sonra sırayı Fenerbahçe ve Galatasaray aldı. Galatasaray, ilk maçta Ali Sami Yen’de 2-2 berabere kaldığı Karpaty Lviv’e konuk oluyor, Fenerbahçe ise, ilk maçta Selanik’te 1-0 kaybettiği PAOK’u konuk ediyordu.

Ama ne yazık ki “Avrupa Fatihi”(!)miz, 90 dakikanın sadece 20-30 dakikasında iyi oynadığı, onun dışında top ezmekten, hatalı pas yapmaktan, sahada gezinmekten başka bir şey yapmadığı maçta, 90. Dakikada Karpaty defansından bir oyuncunun ayağının kayması neticesinde Aydın Yılmaz’la bulduğu gole rağmen, 92. Dakikada defansın ve özellikle de Hakan “Balta”nın ikram ettiği golle Avrupa’ya veda etti.

Fenerbahçe ise, Galatasaray’a nazaran daha etkili olduğu maçta 90 dakikayı Emre’nin golüyle 1-0 önde bitirip maçı uzatmalara götürmesine rağmen, uzatmaların ilk devresinde gelen golle elendi.

Ben Galatasaray maçını başından sona seyrettim. Fenerbahçe maçını ise, yan taraftaki kafenin televizyonundan görebildiğim kadar seyrettim. Buna rağmen, yukarıda da belirttiğim gibi Fenerbahçe’nin PAOK karşısında, Galatasaray’ın Karpaty karşısında oynadığı futbola göre daha iyi, daha etkili ve daha istekli oynadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Galatasaray’a bir şey olmuş! Ne olmuş bilmiyorum ama bir şey olmuş! Üstelik olumsuz anlamda bir şeyler olmuş!

Galatasaray takımı, Lorik Cana gibi, Pino gibi, Ali Turan, Çağlar Birinci, Mehmet Batdal, Mustafa Sarp, Barış Özbek gibi ikinci sınıf, Ayhan Akman gibi miadını doldurmuş topçuların oynayacağı, 90 dakikanın 70-80’ini laylaylom oynayacak, hakemin rakibi komedinin de komedisi bir pozisyonla eksik bırakmasına, son dakikada rakip defansın şaşkınlığıyla gelecek bir gole bel bağlayan/bağlayacak bir takım değildir, olmamalı!

Galatasaray takımı, Rijkaard gibi maç boyunca kulübede oturacak, takımın idaresinin neeskens’e bırakılacağı bir takım da değildir, olmamalı!

Galatasaray takımının kaptanı, hakeme itiraz ederek, hatta hakemi dövmeye azmedecek biri olamaz, olmamalı!

Galatasaray takımının yönetimi, rakipleri ardı ardına transfer bombaları patlatırken abuk sabuk, çerçöp diyebileceğimiz oyuncuları kadroya dolduracak, kulüpten çok kendi koltuğunu düşünecek adamların dahil olduğu bir yönetim olamaz, olmamalı!

Galatasaray takımının defans oyuncusu, arka arkaya iki maçta da rakibe gol ikram etme “Balta”lığını yapamaz, yapmamalı!

Galatasaray takımının oyuncuları, 90 dakika boyunca sahada gezinemez, gezinmemeli!

Galatasaray takımının oyuncuları, 90. Dakikada attıkları şans golünün üstüne yatmayı bilmeli. Gole gittiği çok belli adamı seyretmek yerine, gerekirse topu ayağına alan her rakibi yaka paça indirmeli, kart görmeli, ama o golü yememeli!

Galatasaray kulübünde bulunanların, taraftarı bu kadar üzmeye, bu kadar kızdırmaya, bu kadar utanç içinde bırakmaya asla hakkı olamaz, olmamalı!

Yukarıda alaya aldık ama, Galatasaray, “Avrupa Fatihi” unvanını taşıyan bir kulüp olarak, Karpaty Lviv gibi beşinci sınıf bir Ukrayna ekibine elenemez, elenmemeli!

Karpaty kim be!

Aslına bakarsanız, diğer takımları bilemem de, Galatasaray’ın elenmesi, “her şerde bir hayır vardır” sözü gibi, iyi bile oldu! Çünkü takımda, sezonun başından beri birçok sorun var. Ne yönetim yönetim, ne futbolcular futbolcu, ne de teknik kadro teknik kadro! Belki bu rezillik fırsat bilinerek radikal bir değişikliğe gidilebilir.

En başta yönetim kadrosu baştan aşağı değişmeli, Adnan’lar gitmelidir!

Ondan sonra da takımda, Milan Baros, Harry Kewell ve belki Ufuk Ceylan, Servet Çetin ve Arda Turan haricindeki bütün futbolcular gönderilmelidir!

Çünkü hiçbiri Galatasaray’a yakışmamaktadır!

Çünkü böyle ruhsuz, yeteneksiz, isteksiz oyuncularla kurulu bir kadro yerine ben bütün sezonun PAF takımıyla geçirilmesini yeğlerim! En azından PAF’taki gençler, kendilerini göstermek adına, bu futbolcu müsveddelerine göre daha istekli, mücadeleci ve hırslı oynarlar!

Ve (eğer yapılırsa) bu yapılacak radikal değişiklikler, gelecek sezonlar planlanarak yapılmalıdır. Bu mantaliteyle bu sezon kayıp sezondur çünkü! Avrupa defteri kapandığına göre transferi de unutsak iyi olur. Ledesma’dır, Emana’dır berhava oldu, bilesiniz!

Bu ruhla/ruhsuzlukla Galatasaray bu sene kümede kalmaya oynamazsa iyidir!

Galatasaray’ın elenmesine “iyi oldu” dememin bir başka sebebi daha var: Eğer kazara Karpaty’yi eleyip gruplara kalsaydık, bu halimizle averaj takımı olurduk!

Bugün çekilen kuralarda Karpaty’nin eşleştiği takımlara bir bakalım isterseniz:

Sevilla, Paris St. Germain ve Borussia Dortmund!

Şimdi de Aristo mantığıyla bir düşünelim: Eski Galatasaray olsa, bu üçünden hangisi Galatasaray’a diş geçirebilirdi?

Sevilla, İspanya’nın dişli ancak sıradan takımlarından biri. Eski Galatasaray Sevilla’yı hem orada hem burada rahatlıkla yenerdi. PSG’ye zamanında 4 gol attık. Dortmund’u 99-2000 sezonunda, hem de deplasmanda 2-0 yendik. Eski Galatasaray olsa yine yenerdik.

Ancak bugünün Galatasaray’ı, bu haliyle, bu üç takımın üçünden de fark yer, rezil olur öyle elenirdi.

En azından bu kadar rezillik çekmekten kurtulmuş olduk!

Hamiş: Bir Serkan Çalık vardı, ne oldu ona?

 
Toplam blog
: 14
: 980
Kayıt tarihi
: 22.05.09
 
 

24 Kasım 1983 tarihinde Çorum’un Osmancık ilçesinde dünyaya gelmişim. İlkokulu Merkez Atatürk İlk..