Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '15

 
Kategori
Deneme
 

Awkward! Tuhaf!

Awkward! Tuhaf!
 

Ünlü tasarımcı Karim Rashid İnegöllü mobilyacılara tavsiyelerde bulunurken şöyle dedi:

“Eğer küresel pazarda başarılı olmak, bir marka olmak istiyorsanız, orijinal olmak zorundasınız”.

Sonra devam ediyor ve ifade ediyor bizim bir tarzımız yok diye!

Almanya’nın “Bin Göl” bölgesinde yer alan ve eyaletin başkenti olan, Schwerin Deniz Gölünün kenarındaki aynı isimli kenti gezerken gazeteci Cemal Ekentok’un yorumları oldukça çarpıcı:

“Bir kere AVM’ler bizdeki gibi devasal değiller. Hem sonra merkezlerin önünde araç otoparkından çok bisiklet park yerleri var. Unutmadan şunu belirtmek istiyorum. Kimse elindeki çöpü yere atmıyor. Özellikle koca göl etrafında gezinirken yerde çöp parçası görmemek çok hoştu. Darısı ülkemizin başına!”.

Yıllar evvel Millet parkında, Tahran’da, benzer bir hissi ben de yaşamıştım. Çöpün yanında beliren 50 metrelik “çöpe çöp atma” kuyruğunu görünce dudağım uçuklamıştı!

Öğretim görevliliğine başladığımdan itibaren en önemli iki şeyi çocuklara aktarmak istiyorum:

Birincisi YARATICI olmak, ikincisi ÖĞRENMEKTEN KORKMAMAK!

İlkokuldan başlamak üzere beni yetiştiren ÖĞRETMENLER çok kaliteliydiler. Bunun en önemli sebebi Türkiye’nin en kaliteli okullarında okumuş olmaktı. Onlardan öğrenip kendime geliştirdiğim en büyük özellik BİLİMSEL bir insan olmaktır! Bu özellik öncelikle içinizde olmalı fakat bu konuda aldığınız öğrenim her şeyden önce belirleyici oluyor. Örneğin DPT’nin akıl kurucularından Haydar Kazgan hoca size Ekonomi Tarihini anlatıyorsa ya da üç dal (Matematik, İstatistik, Ekonometri) yapmış Ümit Şenesen size dünyada kimsenin görmediği MATEMATİKSEL EKONOMİ diye tamamıyla Ekonomik Teoremlerin Matematiksel ispatıyla ilgili sizi zorluyorsa,  daha da garibi 1980’lerin sonunda Kanada İngilizcesiyle Selime Sezgin Stratejik Kurumsal Pazarlama dersi veriyorsa, mezun olduğunuzda kendinizi inanılmaz donanımlı ve EKSİKSİZ hissediyorsunuz.

Türkiye 1960 -2007 arası muhteşem insanlar yetiştirdi. Ve bunu yaparken birkaç değişimle aynı ÖĞRETİM SİSTEMİNİ kullandı. Ve bu durum EĞİTİM ve ÖĞRETİM geleneği yaratmıştı. Üniversite ve Yüksek Okullar dahil açık olan kadrolar, sınava giren öğrencilerin %15’i kadardı ve bu oran dünya çapında sağlıklı bir orandı. Ve böylelikle mezun olan gençler kendi geçimlerini sağlayacakları bir iş bulabiliyorlardı.

Bugün yepyeni bir Türkiye var karşımızda. Öğretim Sistemi resmen MANYAMIŞ, ne yaptığını bilmeyen ve daha da kötüsü ne yapacağını da PLANLAMAMIŞ, PROTOTİP GOOGLE ezberci gençliği YETİŞTİREN garip bir ülke burası!

Taksim’de, sonrasında Beyoğlu’nda gezmeye artık içim dayanmıyor. Dünyada gördüğüm 45 ülkeden sonra karşılaştığım en devasal ve boş bir meydan var karşımda; Taksim Meydanı! Harabe bir park, asfalttan bir meydan, taşları sökülmüş ve bazen de asfaltlanmış İstiklal Caddesi ve geçmişinden farklı olarak her tarafı Arapça yazan dükkanlar, İÇİ BOŞALMIŞ bir BEYOĞLU çünkü artık herkesin hayran kaldığı geleneksel SİNEMALARI ve TİYATROLARI ölmüş bir BEYOĞLU ile yüzleşiyorum. Kalbim cız etmiyor; Ersin’in dediği gibi PARAMPARÇA!

Bu yazıya başlarken türü olsun istemiyordum ve öyle de yazıyorum. Bu bir BLOG bile değil bu benim sizlere yazdığım bir MEKTUP.

2015 yılında BEYOĞLU’nun bir BROADWAY olmasını beklerdim. Oysa AVM VE SHOPPING&BEVERAGE CENTER bir yer olmuş! O tiyatrolara ve sinemalara giderken öğrenci olmamıza karşın şık giyinmeye özen gösterdiğimizi hatırlıyorum. Artık bir HAYAL KAHVESİ yok, bir KEMANCI yok, kocaman bir ATLAS sineması yok! Yüreğim yerlerde!

Yeşilköy’de dolaşırken, mazideki kadın arkadaşlarımı düşündüğümde, sahilin kusursuz güzelliği yanında onların da bütünleyici unsur olarak hayatımı tamamladıklarında, THY’da çalışan genç mühendisin HIZLI ama İstanbul’a sevdalı yaşamını düşündüğümde, her şeyin tamamıyla geçmişte kaldığını fark ediyorum. Bu değişim yaşamlarımızdan farklı bir şey, İstanbul da artık, bir-bir YOK oluyor!

1983 yılında ilk yurtdışına çıkıp İtalya’da Napoli’ye gittiğimde yaşadığım hayal kırıklığını düşündüğümde, hissettiğimin, gerçekte Amerika’ya direnen geleneksel İtalyan lezzetiyle karşılaşınca İtalya’nın Türkiye’den çok farklı görünmediğiyle ilgili bir duyguydu; bunu daha yeni anlıyorum. Bütün dünyada GELENEKSEL bir şehri bozmak yerine o şehrin yenisinin yapıldığına şahit olursunuz. Oysa biz İstanbul’u yenileştirirken İstanbul’u başkalaştırıyoruz ve her seferinde şehri yok edip yeniden inşa ediyoruz. Bu konuda kesinlikle DEVRİMCİ bir yaklaşımımız var.

ÇÜNKÜ GELECEK İÇİN BİR PLAN; BİR PROGRAMIMIZ YOK!

ÇÜNKÜ HER ŞEYE SON ANDA KARAR VERİYORUZ.

Dün çok soğuk ve boğuk bir gündü.  Nisan ayında bu kadar şiddetli soğuk, kıştan daha da fazla bizi üşüttü. Nitekim kemiklerimizi ısıtacak güneşi göremedik bile bu ilkbahar!

Yetkin, boşandığımızdan beri, iyi değil! Oğlumun hayata karşı içerlemesi hiç hoşuma gitmiyor. Onun o çocuk neşesini alacak SUÇ işlemek, ben de HÜZÜN uyandırıyor. Ama olmuş-bitmiş hayatlar-HATALAR gelecek için umut vermiyor ki!

Evet, belki Yetkin bir çocuk olarak haklı olabilir ama bir BİREY olarak ben de haklı olmak istiyorum. Öyle ki KADININ ve ERKEĞİN birbirine yıllardır uyguladığı ŞİDDET, o evliliği çekilmez kılıyor. Çünkü EVLİLİK, SÖZLEŞME ŞARTLARINI BİLMEDEN, GÖZDEN GEÇİRMEDEN, İMZA ATTIĞINIZ EN BÜYÜK SÖZLEŞME! Diyeceksiniz; Türkler zaten okumadan sözleşmelere imza basar. O yüzden HUKUKÇULAR sözleşmeyi öneren kesim için şu uyarılarda bulunuyor: “Karşı taraf her önemli sayfaya “OKUDUM, ANLADIM ve ONAYLIYORUM” yazsın!”...

Yıllar evvel 7-UP gazozunun sloganında olduğu gibi mühim olan GERÇEKLER değil artık, GERÇEKLERİN NASIL GÖSTERİLDİĞİ VE NASIL KABUL GÖRDÜĞÜ!

İşte size YEPYENİ BİR TÜRKİYE!

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..