Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Ayak ve Edebiyat ( ya da gizli fetişistler)

Ayak ve Edebiyat ( ya da gizli fetişistler)
 

bu ayak bana ait değildir:)


Ayakları Sıcak Tutalım(!)

Benzersizliği bugün de devam eden şair Asaf Halet Çelebi'nin "Korkuyorum" şiirinde sevgilisi Mara'nın ayakları şair için bir korku kaynağıdır:
"gündüzleri bambaşka
geceleri büyücüsün
korkuyorum
mara'm
şeytanım
sivri dişlerinden
uzun ayaklarından
ve simsiyah saçlarından"

Ayak izleğine çok önem veren ve "Ayaklar" başlıklı bir de şiir yazmış olan Ziya Osman Saba, bu şiirde kadın ayaklarını aşka giren yolda bir benzetmeyle kullanır:
"Ayaklar, odalarda, bir çift yavru güvercin.
tutup avuca almak, okşayıp öpmek için."

Kadını bir sığınak olarak gören Ziya Osman, "Yeryüzünde" başlıklı şiirinde kadına ilişkin cinsel çağrışımlar arasına ayağı da katar:
"Bir kadın, boyu bosunca,
Göz, ses, el, ayak.
Kah giyimli karşımda,
Kah çırılçıplak."

Ahmet Hamdi Tanpınar ise şiirlerinden birinde hazcılığının izlerini taşıyan şu dizeleri söyler:
"Çağır gelsin, bir ilah daima dönebilir
(...)
Omzunda bağbozumu uykusuz saçlarının
Katı toprağı döğsün çıldıran topukların
Bir alev gibi fırla gecenden ormanı yak
Küçük bir yıldız olsun karanlıkta her yaprak"

Tanpınar'ın öğrencilerinden Ahmet Muhip Dıranas "Hatıra" şiirinde ayak sözcüğünü doğrudan doğruya sevgilinin ayağı olarak, bir gelişin habercisi olarak kullanır:
"Ayakları kumda bırakmadan iz
Yanıma geldiği hep gecelerdi
Sanki bir lahitten kalkar ve sessiz
Uzak bir maziye dönüp giderdi."

Ömer Bedrettin Uşaklı'nın "Bir Dağ Perisine" başlıklı şiirinde yayla kızının çıplak ayağı şiire konu edilir. Şair "yıldız, çıplak, ayak, kız" sözcüklerini beraberce kullanarak bir çağrışım alanı yaratır:
"Ufuklara yaslanmış yorgun dağlar sırayla,
Çadırının üstüne doğmuş akşam yıldızı!
çıplak ayaklarında uyumuş gibi yayla;
Ey belalı göklerin, mağrur dağların kızı!.."

Poetikasını Halk şiirine yaslayan Beş Hececi'lerden Yusuf Ziya Ortaç'ın "Yaz" şiiri ise şöyledir:
"İncecik bilekli cins ayaklarına
Kırmızı dağ topraklarını giymiş..."

Daha çok milliyetçi şiirleriyle tanınan Arif Nihat Asya'nın aşk şiirlerinden biri olan "İmbikler"deki şu iki dize şairin kadın ayaklarına karşı zaafını ortaya koymaktadır:
"Yumuşak, pembe topuklar, bir avuç...
Ki taşar sırmalı terliklerden."

Cahit Külebi şiirlerinde Halk şiiri motiflerine yer veren, Halk şiiri söyleyişini benimseyen bir şairdir. "Kadınlar"da şöyle der:
"Öyleleri var ki hey Allahım hey!
Geç karşıdan bak,
Ak topuk beyaz gerdan,
Tüy döşekler kadar yumuşak."

Kadın ayağının topuk güzelliği Ahmet Necdet'in bir şiirinde de ("Bahar") yer alır:
"salınıp yürüyüşün gerdan kırışın
yuvarlak topuktan ince beldendir"

Ünlü Varlık dergisinin kurucusu Yaşar Nabi Nayır, az sayıdaki şiirlerinden birinde aşkının bir kanıtı olarak kendisini sevgilisinin ayaklarına atar:
"Gezin kalçalarını usulca oynatarak
Odamda bir İspanyol kızı gibi muhteris,
Ve başında şüphesiz fildişinden bir tarak.
Seyredeyim. İçimde vecdi andıran bir his,
Kalbimi bir gül gibi ayağına atarak..."

Orhan Veli'nin çok bilinen ve sevilen şiirlerinden olan "İstanbul'u Dinliyorum"da kadın ayağını denizle birlikte ele alan şu dizeler çoğumuzun ezberindedir:
"İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya deyiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı"

Aynı imgeye Sabahattin Kudret Aksal'ın "Karanlığa Kulak Verdim" şiirinde rastlarız:
"Takaların sesinden denize gelen
Bir kadın süzüldü yalınayak
Kapıdan mı pencereden mi anlamadım"

Aynı imge Edip Cansever'de de vardır ("Yok mu, Var"):
"Ayakları değsin de suya
Sözgelimi herhangi bir haziranda
(...)
Denizlere uçan aklında
Suya değsin de ayakların
Sudan üşüyen parmaklarını çekerken
Tam orda...

Su ve kadın ayağının birlikte düşünülmesi Türk şiirinin sonraki dönemlerinde de görülür. İkinci Yeni akımının önde gelen şairlerinden İlhan Berk de aynı imgeyi ("Paul Klee'de Uyanmak") kullanmıştır. Mitolojide kadın güzelliğinin simgesi olan Afrodit'in okyanus köpüklerinden yaratılmış olması, şairleri kadınla ve kadın ayağıyla suyu birlikte düşünmeye iten nedenlerdendir:
"Bu denizi Ayla ayaklarını soksun diye getirdim
Bu dünyaları onun için açtım bu balıkları tuttum"

Necati Cumalı bir dönem memleket şiirleriyle, bir dönem de aşk şiirleriyle edebiyat dünyasında adını duyurmuş bir şairdir. Bütün olarak bakıldığında onun şiirinde hayatın çeşitli görüntüleri birarada yakalanabilir. Bu arada özellikle "Güler" adlı sevgilisiyle ilgili şiirlerde ve daha başkalarında erotik çağrışımlarla yüklü dizeler de kaleme almıştır. Pek çok aşığı olan ufak tefek bir kadını anlatırken, onun narinliğinin bir göstergesi olarak küçük ayakkabılarından söz eder bir şiirde:
"Büyük, geniş dünyamız üzerinde
Yayvan erkek ayakkabılarıyla yanyana
onun küçük kundura izleri vardı
Solar gibi gün geçtikçe gülüşleri camlarda
Bekar cüzdanlarında fotoğrafları"

Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin hiç şüphesiz en önemli adlarından biri olan Attila İlhan'da cinsellik geniş yer tutar. Bu cinsellik fantezilerle süslenmiştir. "Smyrna Blues" şiirinin bir bölümü, şairin cinselliğin sapa yollarında ayağa gösterdiği dikkati ortaya koyar:
"gece mavisine boyalı saçların
devler hıçkırır şarkılarında
dönük bir deniz gibi tutarsın
nefesin hem erkek hem kadın
ökçesiz pabuçların hayatımda
rıhtımda pazartesi sularında"

Edip Cansever'in "Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka" adlı uzun şiirinin ikinci bölümünde kadın ayakları, yaşama olumsuz bakışta, mutsuzlukta, bunalmışlıkta, başka nesnelerle birlikte sözkonusu edilir:
"Derim ki, niye olmalı
şu oynak bacakları, yıkanmış köpekleriyle yan yana
kadife ayakları
Bir sarı yol üzerinde neşesiz kadınlar...

İkinci Yeni akımının öncülerinde Cemal Süreya da şiirlerinde cinselliğe önem verir. Özellikle "İçtim O" adlı şiirinin bir bölümü Süreya'nın kadın ayaklarını doğrudan doğruya, fetişizme varan bir cinsellik nesnesi olarak gördüğünü ortaya koymaktadır:
"İçtim o bin yıllanmış testiden, içtim, içtim,
örtüler arasında yer yüzü beğenisiyle
Ayışığını paylaşırdı bacakları,
Öptüm ayak parmaklarını, öptüm öptüm."


Bir kadın ayağı üzerine bu kadar mısra...( O'nu haklı çıkarıyor bu mısralar ) Biliyor musunuz ben 24 yaşında öğrendim bir adamın, bir kadının ayaklarına aşık olabileceğini... Ve belki sırf bu yüzden onunla evlenmek istediğini... Kadın çemkirince de: " Ama bu ayaklarını gören her erkek seninle evlenmek ister" der adam. Kadın ayaklarını bir süre inceler, pek bir şeye benzetemez, yamuk yumuktur, ama adam beğenir ya, işte kadın da sırf bu yüzden beğenmeye başlar ayaklarını fakat yine de bu ayak konusu adamla kadın arasında hep bir tartışmaya uzaaarrr giderrr. Şimdi adam yoktur, kadının ayakları da küsmüş, ayakkabılar küçük kırmızı baloncuklar yapıyor artık, ve yürümek çok yoruyor bu ayakları.
 
Toplam blog
: 30
: 1362
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Antalya'da yaşıyorum, bir dönem İzmir'de de bulundum, iyi ki bulundum. Türk Dili ve Edebiyatı mezunu..