Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Aydın'lı yazar Mahmut Özay ve öyküleri

Aydın'lı yazar Mahmut Özay ve öyküleri
 

Abdülkadir Güler

Mahmut Özay’ın özgeçmişinde anlatıldığı gibi Balkan Savaşı’ndan (1912) ailesiyle birlikte sonra gelip Batı Anadolu’ya yerleşmişlerdir. Çiftçi bir ailenin çocuğudur. Çalışkan ve zekidir. Küçük yaşta okumaya meraklı, özellikle öğretmen olmak istemektedir. Bu arzusunu “İHTİYAR ELMA AĞACI / Hikâyeler” adlı kitabının (14-21) sayfalarında hikâye halinde anlatmaktadır. Bu hayali İzmir Erkek Öğretmen Okulunu bitirdikten sonra gerçekleşmektedir.

Öykü yazarı Mahmut Özay, yazdığı öykülerinde genel olarak Balkan Savaşı, Mili Mücadele yıllarında Yunanlıların Batı Ege’yi işgali sırasında çektiği acıları, özlemleri, ailece çekilen hayatın haşin zorluklarını öykülerinde sade, akıcı, yalın, ve çarpıcı bir dille okuyucularına vermeye çalışmaktadır. Biz en iyisi Mahmut Özay’ı en iyi tanıyanlardan öz yeğeni Aydın eski milletvekili eğitimci-şair ve yazar M. Kemal Yılmaz’dan öykülerini nasıl kaleme aldığını Umurlu’da Bir Zeytin Ağacı adlı kitabından okuyalım. M. Kemal Yılmaz şöyle diyor:

“Mahmut Özay’ın öykülerinin içtenliğine tanıklık edebilirim. Hayal ürünü olmayan öykülerinde adı geçen kişilerin ve yerlerin çoğunu yakından tanıyorum. Babası Hasan Efendi benim dedemdir. Umurlu ilkokulunda okuma-yazmayı sökmeye başladığımı kanıtlayınca beni 25 kuruşla ödüllendirdiğini unutmam. “BİR SOYGUNDA” adı geçen Yunus Ağayı[1] da tanıdım ben. Nazilli Jandarma Komutanı Arap Yüzbaşı Nuri Bey’i, o kahraman subayı ise ismen tanıyorum. Babam onun çok sevdiği çavuşu imiş. Mahmut Özay, annesini “Gelin Ablasını anlatır öykülerinde: Naile Özay ile Fatma Yılmaz; birisi ninem, diğeri de annemdir.” Uzun konçlu siyah çizmelerindeki mahmuzlar, her zaman adım atışında çıngırtılar çıkaran, omzunda filinta olan; hareketleri çevik, burma bıyıklı ve sert bakışlı, başında ay-yıldızlı kabalak bulunan Jandarma Karakol Komutanı Hakkı Çavuş’ta babamdır. Her üçü de Umurlu’da mezarlığa bitişik bizim küçük bağımızın köşesinde yan yana yatmaktadırlar. (Bu güzel insanları rahmetle yad ediyorum. A.Kadir Güler) Kınalı Bozgunda adı geçen ağabey Osman, Denizlinin tanınmış Şoför Osman’ı da öteki dayımdır. Bu öyküyü pek çok kez ninemden dinlemiştim.

Umurlu’da çakallık ovasındaki incir bahçemiz, Kulak kuyusundaki Kahve, Emirdoğan Çayı, Dipçik mevkii, Çöllü Kuyusu, hepsi çocukluk anılarımda yaşamaktadır. “PAPATYALAR AÇARKEN” (Mahmut Özay’ın hikâyesi) de ölümü anlatılan en küçük kardeşim Hasan’ın askerden gönderdiği fotoğrafını hep cebimde taşırım. O da Aydın’ın Köşk Mezarlığında Yatmaktadır.” M. Kemal Yılmaz yakını olduğu Mahmut Özay’ın öyküleri için bunları yazıyor yukarıda adını verdiğimiz eserinde.

Yine değerli edebiyat araştırmacı-yazar Şükran Kurdakul “Şairler ve Yazarlar Sözlüğünün” 310. sayfasında kısaca şunları yazıyor Mahmut Özay için:
“O, küçük kasaba yaşantılarını ve olaylarını yumuşak, okşayıcı bir şekilde anlatır; Küçük insanların yani bizim gibilerin yaşantısını yansıtır.” diyor Şükran Kurdakul. Yine Söke’nin dinamiklerinden tanınmış öykü ve roman yazarı Samim Kocagöz ise Mahmut Özay’ı Maksim GORKİ’ye benzeterek şunları vurguluyor: “Maksim Gorki’nin açık yürekliliğini anımsatan bir anlatımı var.” derken M. Kemal Yılmaz gibi içtenliğine parmak basmış oluyor.

Değerli yazar Mehmet Aydın ise Mahmut Özay için Aydın’da bir süre önce 1998’de yayımlanan “Aydınca” aylık sanat dergisinde şunları yazıyor:
“Babam Babam” (öyküler kitabı) tıpkı Dido Sotiriyu’nun “Benden Selam Söyle Anadolu’ya” adlı yapıtına benzemektedir. Şu ayrımla ki, biri Anadolu’dan Yunanistan’a kaçan bir Rum’un acıklı serüvenini; öteki Balkanlardan Anadolu’ya göçen bir Türk ailesinin çeki dolu öyküsüdür. Emperyalizm ve etnik çatışma, Balkan ve birinci dünya savaşları döneminde insanları, aileleri birbirine düşürerek hallaç pamuğu gibi atmalarına neden olmuştur.” Mehmet Aydın bunları yazdıktan sonra adı anılan yazının son bölümünde şunları eklemeden edemiyor: “Öyküler kurgulama değil, bir yaşantıdır. Kim bilir, daha gün ışığına çıkmayan, savaşların açtığı nice binlerce aile dramı vardır. Ne yazık ki bugün onlar, tarihin karanlıkları içinde birer çığlık olarak yitip gitmişlerdir. İşte kitap raflarında “Babam Babam” yapıtı ise gün ışığına çıkabilmiş bir aile dramının kesitidir. [2]

MAHMUT ÖZAY’IN ÖYKÜLERİ

1. O Mübarek Serviler / 1950 İstanbul: Bu kitapta yazılar iki bölüm halinde yazılmıştır. Mahmut Özay bu öyküleri “Tire’li dostlarıma ve talebelerime ithaf ediyorum” diyerek bir araya getirmiştir.
Birinci Bölümde Yer Alanlar: O Mübarek Serviler, İnanç, Tıpkı Bir Masal Gibi, Kısas, Cambazlı Pehlivan. Bu öykülerde Mahmut Özay Tire’nin sosyal ve kültürel durumunu tarihi öyküler halinde anlatmaya çalışıyor, Tire’de AĞA YEĞENİN mezar taşını da unutmuyor, bizde bunu günümüz Türkçe’siyle vermeye çalıştık.
İkinci Bölümde Yer Alanlar: Efe, deve Güreşleri, Yeşil Tire’nin muhterem ebedi misafiri aziz dostum MÜHÜRCÜ HAMDİ EFENDİ’ yi anlatıyor bu tarihsel öykülerde…

2. Kırklar Meclisinde En Güzel Bektaşi Şiirleri / Derleyen Mahmut Özay. (1952)

3. Kelile ve Dimne’den Manzum Masallar: 1960 yılında Aydın Kanaat Matbaasında hazırlanmıştır. Mahmut Özay Aydın Lise’sinde Türkçe öğretmeni iken bunları öğrencileri için hazırlamıştır. Mahmut Özay “SEVGİLİ ÖĞRENCİLERİME” diyerek giriş bölümünde “bir iki söz başlığı” altında şunları yazıyor:
“Kelile ve Dinme” dünyaca tanınmış klasik bir eserdir. Miladın üçüncü yüzyılında, Hindistan’da Sanskrit diliyle yazılmıştır. Eserin hedefi; bir takım temsili masallarla, halkın mukadderatına hakim olan sınıfı terbiye ederek halkı onların zulmünden korumaktır.
Eserin yazarı olarak her ne kadar (Beydaba) diye bir isim gösterilmekteyse de “Bilginler Başkanı” anlamına gelen bu sözün bir özel isim olmadığı sanılmaktadır. “Kelile, Dimne”; eserde zeka ve bilgi timsali olarak gösterilen iki çakalın adlarıdır. Birçok dillere çevrilmiş olan “Kelile ve Dimne” ilk defa tam olarak Ömer Rıza Doğrul tarafından, 1944 yılında Türkçe’ye kazandırılmıştır. Ünlü Fransız şairi La Fontaine’in bu masallardan faydalandığı tespit edilmiştir.
Ben, Ömer Doğrul çevirisinden, çocuklarımız için güzel bir öğüt olabileceğini sandığım birkaç masalı manzum şekle koyarak bu kitapçıkta sunuyorum. Masalların konularını bozmadığıma ve maksatlarından uzaklaşmadığıma kaniyim.” diyor Mahmut Özay.

Mahmut Özay’ın hazırladığı bu kitaptan bazı parçaları ileriki sayfalarda sizlere sunacağım. Hazırlanan parçaların bazıları: Tilki ile Davul, Körfil, Zulmün Sonu, Aslanla Çakal, Sersem Deve, Hilekar Balıkçı, Kurnaz Yılan, İki Ördekle Kaplumbağa, Uyuz Aslanla Eşek, Güvercin, Tilki, Leylek gibi konulara yer verilmiştir.

4. Yorgo / Hikâyeler, Mahmut Özay, 1966 İstanbul: Bu kitap 1965 yılında Yeditepe Sait Faik Hikâye Armağanı kazanmıştır. İkinci baskısı yapılmıştır. Mahmut Özay bu YORGO / Hikâyeler adlı kitabının giriş bölümünde:

Oğlum Mehmet Barış;

Bu kitapçıkta toplanan hikâyeler birazda rahmetli Uğur İle senin sayılır. Çünkü bunlardan çoğunu ben size anlatmıştım da “ille yaz baba” demiştiniz.

Şimdi üçümüzden biri anı kalsın diye bir araya getirdim onları. (Kuşadası, 1964)

Biz de her üçüne de Tanrı’dan rahmet dileyerek anılarını yaşatmaya çaba gösterdik. (A. Kadir Güler)

Yorgo / Hikâyeler kitabında 12 Öyküye yer verilmiştir. Adı geçen öyküler şunlardır: Geçen Yılki Gibi, Mıstafendi, Şemsiyeler, Kargalar, Bu Böyledir İşte, Temizlik Ekibi, Deeeh Deh, O Mübarek Serviler, Yorgo, Hazırlık, Çile Bülbülüm Çile, Rayko. (O Mübarek Serviler adlı öykü ayrıca Tire yöresini anlatan aynı adı taşıyan bir başka kitaba da alınmıştır.)

5. Tireli Hafsa Hatun (Yıldırım Han Zevcesi) Mahmut Özay, Tarihi Hikâyeler, 1962, Aydın: Tek Öyküden oluşuyor. 48 sayfalık bir kitapçıktır.

6. Babam Babam / Hikâyeler, Mahmut Özay, 1970, İzmir: Bu kitapta 10 öyküden oluşuyor.. Adı geçen öyküler şunlardır: Soygun, Deeeh Deh, Yol Boyunca, Teslim Bayrağı, Gelin Ablam, Kaçak, 137 Hüseyin, Kınalı Bozgunda, Doktor İlya, Kütükler. (Deeeh Deh adlı öykü daha önce sözünü ettiğimiz Yorgo adlı kitaba da alınmıştır.) Yazarın Gelin Ablam / adlı öyküsü Varlık Yıllığı / 1968 (sayfa: 591) de yer almıştır. Yine Doktor İlya adlı öyküsü de Varlık Yıllığı / 1970 (sayfa: 527) de yayımlanmıştır.

7. Deli Manda / Hikâyeler, Mahmut Özay, 1974.
Deli Manda / Öyküler adlı kitapta; Mevlana Ali Rıza Efendi, Kodaman, Ben Beni Nidem, Deli Manda, Nerden Tanıyacağım Ben Sana (Acı Günler Anısı), İspatan, Kral Kızı Sofya, Afrodisiyas Meleği, Yeşil Mağara, Kuş Dede adlı öykülere yer verilmiştir. Mahmut Özay Deli Manda / Öyküler adlı kitabının giriş bölümünde şunları yazıyor:

Biricik torunum Uğur;

Bu kitaptaki hikâyeleri sana bir anı kalsın diye bir araya getirdim. Hep tatlı ve mutlu olmanı dilerim yavrum.

Mahmut ÖZAY

Kuşadası, 14. 10. 1974

8. İhtiyar Elma Ağacı / Öyküler, Mahmut Özay, 1966, İstanbul, Yeditepe Yayınları, N. 159: Şu öykülerden oluşuyor: Bir Soygun, Kaçak, Civan, Vazifeye Müdahale, Papatyalar Açarken, İhtiyar Elma Ağacı, Azadlı. (Daha öncede sözünü ettiğimiz gibi “Bir Soygun” Yorgo’da, “Kaçak” adlı öyküsü de Babam Babam da yer almıştır.)

Mahmut Özay’a ait diğer öykülerde şunlardır: Bunların bir kısmı çeşitli sanat ve kültür dergilerinde, Varlık Dergisi ve Hisar’da, ölümünden sonra Aydın Kültür Dergisi gibi yayın organlarında yayımlanmıştır. Araştırmamızda bulabildiğimiz öyküler şunlardır:

1. Kodaman / Öykü, Varlık Yıllığı, 1972, (Sayfa: 595)

2. Fatma Hanım Hu Hu… / Sarızeybek Dergisi, Kasım-Aralık, 2002, Söke.

3. Kara Kız / Aydın Kültür Sanat Dergisi, Ekim-Kasım, Sayı: 19, 2002.

4. Sarı Kız / Aydın Kültür Sanat Dergisi, Şubat-Mart, Sayı:15, 2002.

5. Kötü Kader / Hisar Dergisi, Eylül, Sayı 81, 1970, Ankara.

6. İlyas Öğretmen / Çine Aydınlık Dergisi, Eylül, 1961, Çine.

7. Kara Saplı Bıçak / Öykü hiçbir yerde yayımlanmıştır.

MAHMUT ÖZAY’IN ÖYKÜLERİNDE FOLKLORİK MOTİFLER

Mahmut Özay öykülerini yazarken daha ilgi çekici olması için halkımızın sevip saydığı folklorik şiirsel anlatımlara, güzel sözlere, halk ozanlarımızın şiirlerine, halkımızın hoşuna giden anlamlı manilere de yer vermiştir. Satır aralarında bunların kimi zaman örneklerini de görüyoruz. Örnek olarak “TİRE’Lİ HAFZA HATUN” (Yıldırım Han Zevcesi) adlı öykü kitabında Hafza’nın yakın arkadaşlarından alınan bir tekerlemeyi eserinde şöyle yer veriyor:

“ Hafsa Hatun,

Bir cebi altun,

Bir cebi gümüş…

Çamaşır yumuş,

Bahçeye sermiş,

Muradına ermiş,

Çat çatan ağacı,

Çöp çatan ağacı,

Kırmızı lale,

Kılbıdan ağacı…

Bu ve buna benzer tekerlemeler hikâyeye ayrı bir güzellik katıyor. Tabi anlatımı daha etkili kılmak için bu gibi folklorik motiflere yer veriyor. Tire’li Hafsa Hatun’un bir başka yerinde yine şöyle bir maniye yer veriyor:

“ Senin için bir yiğidin

Verilmiş ahdı vardır,

Mülkü var, teb’ası var,

kurulmuş tahdı vardı... "

Burada yiğit dediği Yıldırım Han’dır… Yine öykü yazarımız Mahmut Özay’ın “O Mübarek Serviler” adlı küçük öykü kitabının “Tıpkı Bir Masal Gibi” (sayfa 14)’de halkımız tarafından bilinen yöresel atasözlerine de yer veriyor. İşte bunlardan birkaçı:

“Sıhhatten büyük servet, kanaatten büyük devlet olmaz “

Kanuni Sultan Süleyman’ın “ Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” sözünü anımsatıyor.
________________________________________
[1] Umurlu’da Bir Zeytin Ağacı, M. Kemal Yılmaz, Ocak, 2001, Aydın
[2] Mehmet Aydın, Aydınca Dergisi, Mart, 1998, Aydın.

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..