Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '11

 
Kategori
Güncel
 

Aydın Sorumluluğu(?)

Aydın Sorumluluğu(?)
 

16 yaşındaki Serap Eser, Küçükçekmece'de bir İETT otobüsünün yakılması sonucu hayatını kaybetti...


 Aydın Sorumluluğu(?)

Türkiye depremden sonra KCK operasyonlarını konuştu. Eleştiriler tutuklananlar arasındaki bir akademisyen ve bir yayıncının etrafında döndü. Bu iki kişiyle KCK gibi "terör ve şiddet" üreten bir yapıyla nasıl bir bağlantı kurulduğu sorgulandı. Yazılar yazıldı, protestolar yapıldı.

Neredeyse her akşam, her kanalda bir tartışma programında bu konu masaya yatırıldı. Konu ve konuklar neredeyse aynı. Benim dikkatimi ise Polis Akademisi'nde görevli birisi Profesör diğeri Doçent iki hoca çekti. Bu iki hoca, tartışmaların başladığı günden itibaren bazen tek tek farklı kanallardaki programlara, bazen de "ekip" halinde aynı programlara katıldı, KCK'yı anlattı.

KCK kanunlara göre "yasadışı" bir yapılanma... Ancak kendine "siyasi" bir rol biçiyor. Dolayısıyla, bu yapıya karşı yapılan operasyonlar da, şaşırtıcı bir biçimde, bu yapının yasalara karşı konumu üzerinden değil; kendine biçtiği bu rol üzerinden "demokratik siyasete müdahale" olarak değerlendiriliyor. Böyle olunca da bu yapının ne olduğu ve hangi amaca hizmet ettiğinin anlatılması önem kazanıyor.

Peki, neyin "legal" neyin "illegal" olduğunu anlatmak; neyin şiddet, neyin terör, neyin provokasyon ve neyin "demokrasiye sabotaj" olduğunu halka izah etmek kimin görevi?

Polis Akademisi hocalarının mı?

Peki ya tutuklamaları protesto etmek için imza atan 750 aydın?

Acaba aydınların sorumluluğu sadece devletin ya da egemen gücün eleştirisini yapmak mıdır? İnsan öldüren, anarşi üreten, çözüme değil çözümlüğe çalışan, şiddeti sistematik bir araç haline getiren, insanları birbiri aleyhine kışkırtan yapıları eleştirmek kimin görevidir? Bayram törenine ya da bir parti binasına canlı bomba gönderebilen bir zihniyeti sorgulamak Aydın sorumluluğuna girmez mi? Tam da "Bu sorun çözülmek üzere..." denildiği bir dönemde etrafa kan saçarak bu çalışmaları sabote eden mantığın nerelerde türetildiğini sorgulamak da bu aydın sorumluluğunun bir parçası olsa gerek. Siyasi tercihlerinden dolayı sivil toplum örgütleri baskı altına alındı. Şairler, yazarlar, gazeteciler tehdit edildi. Bütün bunlar "demokrasi" adına yapıldı. Kusura bakmayın ama bütün bunlar olup biterken ortalarda görünmeyen aydınların, şimdi attıkları imzaları kimse ciddiye almaz. Gerçeğin sadece bir yüzünü görmek, asıl cesaret ve kararlılık isteyen kanlı yüzüne bakamamak aydın olmak değildir. Bu yapmadan, protesto ya da eleştiri namına yapılan herşey tatlı sularda yüzmektir.

Aydın yanan kişidir. Gerçeğin ferahlatan serinliği için ateşin kavuran sıcaklığına elini sokabilen kişidir. "Sen yanmazsam, ben yanmazsam..." sözünün muhatabıdır. Korkmayan, yılmayan, devleti ve siyasi otoriteyi eleştirmenin "dayanılmaz hafifliğine" sığınmayandır.

Türkiye'nin bir dönüm noktasına geldiği bu eşikte; yapılan provokasyonlar ve sabotajlara tepki göstermeyip demeyip, devletin muhatap olmasını kaçınılmaz hale getirirseniz, bundan şikayet edemezsiniz. Kusurunuzu attığınız imzalarla kapatamazsınız. Bu imzalar belki sizin vicdanınızı rahatlatır ama bu ülkeyi her türlü sıkıntıya rağmen dolu dolu ve kardeşçe yaşayan insanların vicdanındaki sızıyı dindiremez.

Yakılan öğrenci yurtlarını, öldürülen imamları, tehdit edilen şair ve yazarları bu hocalar anlatıyor. Terörü bu hocalar lanetliyor. Terörün ve şiddetin bütün kanlı yüzünü sadece Polis Akademisi hocaları anlatmaya devam ettiği sürece, bu ülkede gerçek aydınların varlığı da her zaman sorgulanır olacak...

 
Toplam blog
: 32
: 1375
Kayıt tarihi
: 19.11.08
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni 2004 yılında bitirdi. 2006 – 2008 yılları arasında Ame..