Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '08

 
Kategori
Güncel
 

Aydınlığın, karanlığa karşı zaferi

Aydınlığın, karanlığa karşı zaferi
 

İnternet sayfaları arasında dolaşırken, Barzani yönetimindeki Kuzey Irak hakkında yeni bir haber okudum bu sabah; habere göre, bu bölge için hazırlanan yasalarda şeriata uygun olarak, çok eşliliğe izin veriliyormuş; o bölgedeki kadın sivil toplum kuruluşları ve bizden de, DTP’li milletvekilleri şiddetle karşı çıkıyorlarmış bu duruma… Bölgeyi ziyaret eden DTP heyetinde yer alan milletvekilleri bu konuda uyarılarda bulununca, nazikçe “siz kim oluyorsunuz da, bizim işlerimize karışıyorsunuz” türünden bir yaklaşımla da karşı karşıya kalmışlar. Buraya kadar, normal bir haber değeri taşıdığı düşünülebilecek olaylar. Hem de devede bir kulak misali, çok da önemli değilmiş izlenimi uyandırıyor. Ancak işin özüne indikçe, durumun sosyolojik, kültürel ve de bölge dengeleri açısından, Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımları ve aydınlığa dönük yüzünün başarılarının tescillenmesine olan desteğini okuyabiliyoruz. BOP’un artık hayal olduğunu, ABD’nin kendi aklı sıra II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da yaptığının aynısını, Hz. Muhammed’in ölümünden sonra başlayan süreçte ışığını yitiren ve karanlıklarla yaşamaya alışmış Ortadoğu coğrafyasında yapabilmesinin imkânsız olduğunu bir defa daha görmüş oluyoruz.Tüm Irak’ta olduğu gibi, Kürdistan Özerk Bölgesi olarak bilinen Kuzey Irak’ta da son yıllarda yaşanan altyapı iyileştirmelerinin ve özellikle de Kuzey’de ABD destekli sözde modernleşme hareketlerinin altının boş, üzeri altın suyuyla kaplanmış tenekeyi andıran bir yapının mevcut olduğunu açıkça görmeye başlıyoruz.Bu elde edilen göstergeler de göstermektedir ki, fiziksel ve maddi dünyanın dışında mevcut olan özellikler, yani, manevi dünyada sahip olunan yaşam standartları, toplumsal davranış şekilleri bir ulusun oluşması için gerekli olan en önemli ayrıntılardır. Yani, başka bir ifade ile “ben Türkiye’de doğmayıp da, sınırın öteki tarafında doğsaydım ne fark edecekti. İnsan insandır” demek, gerçekleri göremeden, olaylara sadece duygularla bakmanın sonucu olarak karşımıza çıkan yanıltıcı doğrulardır. İnsan elbette ki insandır, ancak insanın ya da insanların aydınlığı veya karanlığı seçme noktasında yaptıkları tercihlerden kaynaklanan farklı yaşam şekilleri mevcuttur. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan insanların hepsi, bir defa daha ışığı tercih etmiş, devletin kuruluşunda harcına katılan malzemelerin en doğru malzemeler olduğunu bir defa daha göstermiştir. Bu durum, birilerinin, Diyarbakırlı olmasından dolayı, “o özünde Kürt olan ama sonradan Türk olduğunu iddia etmiş bir dönektir” yakıştırması yaptığı Ziya Gökalp’in yıllar önce yaptığı tespitlerle de uyuşmaktadır. Bu nokta ayrı bir yazı konusu olduğundan, buraya fazla ayrıntılı olarak değinmeden, hemen geçmeyi daha uygun buluyorum. Bildiğiniz üzere, kendisi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu aşamasında ve de öncesinde yürüttüğü uluslaşma çalışmaları sırasında Kürtleri, Türklerden ayrı tutmamış, hatta onları topluma faydalı, dürüst ve çalışkan olarak tanımlamıştır. Ancak Ortadoğu’daki aşiret yapılanmasından onların da etkilendiğini, bu nedenden, ellerine sıklıkla silah almak zorunda olduklarına vurgu yapmıştır. Kürtlerin selametinin, ortak bir geçmişe sahip oldukları Türklerle yan yana olmalarından geçtiği vurgulamıştır. Bunun tam tersi bir durumun gerçekleşmesinin Ortadoğu’ya yakınlığından dolayı, aşiret ve kabile yapılanmasının etkisini üzerlerinde daha fazla hissetmelerine yol açacağını ve sıkıntılar yaşayacaklarını söylemiştir. Son yaşananlar bir defa daha göstermektedir ki Irak’ın kuzeyini de içine alan Misak-ı Milli sınırlarımızın tamamlanamamış olmasının en büyük sıkıntısını Kuzey Irak’taki Kürtler çekmektedir. Ancak oluşan toplumsal kaymalar ve yerleşmelerden sonra, hele bir de buna, onların ABD desteğiyle doldurdukları yelkenlerinin yardımıyla sağa-sola bakmadan yaptıkları seyahatin etkisini eklersek, bu aşamadan sonra, oradaki akrabalarımızı kendilerini bekleyen kaderleriyle baş başa bırakmaktan başka bir şeyin elimizden gelmeyeceği apaçık ortaya çıkmıştır. Onlar tercihlerini, sırf, iktidar elde etme uğruna (düştükleri maddi tuzak) Ortadoğulu olma yönünde kullanırlarken, bizler, dünyalı ve dünya gücü olma yönünde ilerlememizi sağlayacak aydınlık yönünde kullanma şansını bir defa daha elde ettik.Gün artık, birlik olarak, 1980 sonrasında içine itilmeye çalışıldığımız ayrıkotu ile bezeli topraklardan uzaklaşma, ışığa sımsıkı sarılma ve aklımızla, beynimizle ve de tüm hücrelerimizle çalışıp, üretme zamanıdır. En yakın aydınlık yarınlarda görüşmek umuduyla…

 
Toplam blog
: 128
: 898
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

Kimim? Nereden gelir, nereye giderim?29 Kasım 1970 tarihinde Türkiye'nin Doğu-Batı geçiş yolunun en ..