Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ayrılıkçı terörle mücadele; menfi etkileşimler ve sapmalar

Ayrılıkçı terörle mücadele; menfi etkileşimler ve sapmalar
 

Bilindiği gibi iş ve yaşam faaliyetlerinin nicel ve nitel belirleyicileri, yörenin ve yoğun etkileşim içinde olduğu diğer yörelerin doğal, sosyal, kültürel ve ekonomik özellikleridir. Bu özelliklere ait farklılıklar, iş ve yaşam faaliyetleri ile bunlara ait algılamaları, tercihleri ve yaklaşımları, dolayısıyla bunlara ait sonuçları da farklı kılmaktadır.

Ülkeler, uluslararası etkileşim alanlarını ve bunlara ait usul ve esasları, uluslararası hukuk temelinde ve milli çıkarları doğrultusunda belirler. Etkileşime dair usul ve esaslar, stratejiktir; siyasidir. İşlerliği, değişen ve gelişen şartlara bağlı olmakla beraber esasta Bütünleşik ve Sürdürülebilir ölçütlerle doğrudan ilişkilidir.

Ülke yaşayanları için bu böyle olmayabilir… Sahip oldukları imkân ve kabiliyetler insanlara, kendi etkileşim alanları ile bunlara dair sınırları belirleme imkânını her zaman vermeyebilir. Çünkü her mekân, her olgu, her kültür, her ekonomi ve her fert, diğerlerinden bağımsız değil, aksine çok yönlü bir etkileşim içindedir ve Kültürel Difüzyon, bu konuda baskın bir özellik gösterir.

Buna karşılık kabul edilmelidir ki; insanları için en iyiyi ve en güzeli bulmak ve sunmak karar ve eylemleri o ülke yönetimlerinin devredilemez sorumluluğudur.

İnsan; etkileşimler sonucunda algılamaları, tercihleri ve yaklaşımları biçimlenen milletin ve devletin esas kaynağı, günün ve geleceğin teminatı, gelişmenin ise temel faktörüdür. Etkileşimin nitel ve nicel özellikleri, yukarıda sözünü ettiğimiz baskın özelliklerin niteliğine ve ilişkilerin yoğunluğuna bağlı olsa da sonuçlarının esas belirleyicisi, ülke boyutunda geliştirilecek Aidiyet Duygusudur; üzerine odaklanılması gereken husus budur.

Aidiyet duygusunun geliştirilmesi insana, onunla ilgili tüm değerlere, fiziksel ve zihinsel üretimine, yaratıcılığına, arzu ve beklentilerine saygı ile yaklaşmayı; onun yaşamını anlamlı kılmayı esas alan Düşey ve Yatay Sürekliliğin (sonraki yazılarda açıklanacak) temin edilmesi ile mümkündür. Bir zorunluluk olarak karşımıza çıkan bu keyfiyeti, önce millet sonra devlet olmanın bir gereği olarak kabul etmek gerekir diye düşünüyoruz.

Şu konular üzerinde çok iyi düşünmeliyiz:

Bir ferdi kardeşinin hakkına ve canına kast edecek kadar başkaları tarafından kullanılmaya; kendi ülkesinin şerefli bir üyesi olmak yerine emperyalist güçlerin maşası olmaya iten sebepler neler olabilir?

Belki de öncelikle şu sorulara dürüst ve objektif cevaplar bulmamız gerekir:

- Hukukun Üstünlüğünü hakim kılabildik mi?
- Yönetimde ve paylaşımda adil olabildik mi?
- Kişi hak ve özgürlüklerini objektif olarak tanımlayıp bunlara işlerlik kazandırabildik mi?
- Her ferdin özgür irade geliştirebilmesine destek olabildik mi?
- İnsanlarımızın yaşamını anlamlı kılmayı başarabildik mi?
- Topluluklar arası etkileşimin yönünü ve şiddetini sevgi, saygı, hoşgörü; milli beraberlik ve bütünlük doğrultusunda biçimlendirebildik mi?
- Aidiyet duygusunu tesis edebildik mi?
- Her suçun bir cezası olduğunu akıllara ve yüreklere yerleştirebildik mi?

Sonuç olarak:

Yaşamın anlamsızlığına inanmış veya inandırılmış insan kadar tehlikeli bir yaratığın olmadığını her kes bilir. Unutulmaması gereken husus; bizim anlam katamadığımız yaşamların, başkalarının kendilerince anlam (!) katmaları sonucu birer suçlu ve terörist olarak her devirde karşımıza çıkabilecekleri gerçeğidir.

Foto: http://www.semazen.net

 
Toplam blog
: 141
: 926
Kayıt tarihi
: 30.04.07
 
 

Türk san'at müziği dinlemeyi, okumayı, yazmayı ve paylaşmayı seviyorum. Kamudan emekli inşaat mühend..