Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '18

 
Kategori
Siyaset
 

Ayrılmaz İkili: Savaş ve Siyaset

Ayrılmaz İkili: Savaş ve Siyaset
 

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından PKK/DAEŞ/PYD-YPG ve KCK'ya mensup teröristleri etkisiz hale getirmek ve bölgenin güvenliğini sağlamak adına gerçekleştirilen Afrin Operasyonu ( Zeytin Dalı Harekatı ) tüm hızıyla sürüyor.

TSK tarafından yapılan açıklamada operasyonun 26. gününe kadar 31 şehit verdiğimiz belirtilirken 143 askerimizin yaralandığı belirtildi.

Öncelikle şehit Mehmetçiklerimize Allah'tan rahmet, aileleri ve sevdiklerine de başsağlığı diliyorum. İnşallah mekanları da Peygamer efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) efendimize komşu olacaktır. İnşallah şehitlerimiz de ahiret günü sevdiklerine şefaatçi olarak onların ebedi kurtuluşuna vesile olacaklardır. 

Bu millet tarihi boyunca mazlumun yanında olmuş, hak din İslamiyet için savaşmış ve bu savaşı da bir onur mücadelesi ve hayat felsefesi haline getirmiştir. İşte Suriye Afrin Operasyonu da bu yönüyle bu yaşam tarzının bir devamıdır. Sadece mazlumları korumak değil aynı zamanda Türkiye'nin gelecekteki güvenlik sıkıntısını ortadan kaldırmak adına yapılan bu operasyonun başarı sağlayıp sağlamayacağını zaman içinde hep birlikte göreceğiz.

Diğer taraftan şehitlerimizin kanının boşa akmaması da siyasetçilerimizin izlediği politikalara bağlıdır. Kan dökerek, can vererek, can alarak yaptığımız bu savaşta ne kadar başarılı olduğumuzu siyasetçilerin kıvrak politikaları, dik duruşları ve "masada" elde ettikleri kazanırmlar belirleyecek.

Amaç belli aslında;

Irak'ın kuzeyinden başlayıp Suriye'nin kuzeyine yani bugün Afrin dediğimiz yere kadar bir hat çizilmek isteniyor. Sen, ben, bizim oğlan misali oldu bittiye getirip işte size "devletçik" diyecekler. Sonra bu devletçiği de siyonist güçlerin oyunlarıyla İsrail'in vaad edilmiş toprakları olan Büyük Ortadoğu Projesi'nin bir parçası haline getirecekler.

Eli kanlı katillerin, darbecilerin, psikopatların "Devlet Başkanı" sıfatıyla itibar gördüğü, Türkiye'nin dışında da kimsenin bu duruma "Dur!!!" demediği bir coğrafyadayız. Gönlümüz asla kabul etmese de bir hudut çizdiler etrafımıza dış güçler. Sahada da değil üstelik...

600 yıldan fazla hüküm sürmüş koskoca Osmanlı İmparatorluğu'nu parça pinçik ettiler bu dış güçler. Sahada da değil üstelik, masada...

İşte bu nedenledir ki, savaşta elde ettiğiniz başarı eğer masada tamamlanamazsa hiçbir değeri olmaz.

Afrin'de verdiğimiz ve hala da vermekte olduğumuz şehitlerimizin kanının yerde kalmaması için politikacılarımızın, masa başında dik durması, akıllı olması ve Türk milletinin onuruna yakışır şekilde hareket etmesi gerekiyor. 

Şu anda; siyasetçilerimizin ne kadar başarılı olduğunu söylemek için biraz erken. Ancak çeşitli göstergeler doğru yolda gittiğimizin kanıtı durumunda..

Örnek mi?

Afrin Operasyonuna hep karşı olduğunu dile getiren ve PKK-PYD'ye 5 bin TIR dolusu silah ve teçhizat gönderen ABD, operasyonda elde edilmekte olan başarıyı görmüş ve bundan dolayı kaygılanmış olsa gerek ki ABD Başkanı Donald Trump'un Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. MacMaster ve ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ayrı ayrı Türkiye'ye gelecekler.

Aslına bakarsanız gelmelerinin altında birçok endişe yatıyor bana kalırsa... Çünkü olay sadece PKK-PYD olayı değil. ABD askerleri de bölgede yer alıyor ve ordumuzun askerleriyle çatışma durumuna girme noktasına her an gelebilirler. ABD askerleri, bugüne kadar Irak'ta, Afganistan'da ve dünyanın birçok yerinde savaşmış olsalar da hiçbir dönemde karşılarına düzenli, stratejik hareket eden ve profesyonel askerlerden kurulu bir orduyla karşılaşmadılar. Bu karşılaşma artık her an yaşanabilir ve sonuçları öngörülemez. Bundan 5 yıl öncesine kadar ABD'nin hiçbir konuda endişelenmesine gerek olmayabilirdi. Çünkü, ABD'den İsrail'den, Almanya'dan, İngiltere'den, Fransa'dan almış olduğumuz uçaklar, helikopterler bu ülkelerin isteği dışında kullanılamaz durumdaydı.  Diledikleri zaman sistemleri kilitleyip uçaklarımızı, helitopterlerimizi düşürüyorlardı. İstihbarat için kullanılan İHA'lar İsrail'in isteği olmadan havalanamıyordu bile. 

Şimdi durum çok farklı...

ASELSAN'da çalışan mühendislerimiz boşu boşuna ölmediler. Yabancı istihbarat birimlerinin yaptığı suikastlere boşuna maruz kalmadılar. Hepsinin çalışmaları, bugün uçaklarımızda, helikopterlerimizde, tanklarımızda ve dünyanın dahi haberinin olmadığı pek çok yeni silah sistemlerinde görevlerini yapıyor. Uçakları, helikopterleri düşüren çipler artık çalışmıyor. İHA'larımız, SİHA'larımız Suriye hava sahasını Türkiye'yi kontrol eder gibi kontrol ediyor. Türkiye'ye bir cip üzerinden atış yapan teröristleri, inlerine kadar takip ediyor ve belirledikleri koordinatlarla uçaklarımızın oraları bombalamasını sağlıyorlar. 

Evet, ABD başta olmak üzere dış güçlerin karşısında artık eli kolu bağlı bir ordu yok. Teçhizatını iyi kullanan, stratejik hareket eden, istihbaratı sağlam, şehit olmaya hazır ve bunu büyük bir erdem kabul eden bir büyük orduya karşı savaşı kazanmak hiç bir zaman kolay olmaz. Dünyanın silah bakımından en büyük gücü olsanız da vereceğiniz kayıplara engel olamazsınız. Afganistan'da, Irak'da, Somali'de ve hatta biraz daha gerilere gittiğimizde Kore'de ABD askerleri çok büyük kayıplar vermedi mi?

Bu büyük kayıpları bir daha vermemek adına artık pazarlık zamanı...

ABD ve Türk diplomasisinin masa başında yapacakları pazarlıklar büyük ihtimalle bu savaşın gidişatını belirleyecek.

Savaş ve siyaset işte bu yönüyle ayrılmaz bir ikili oluşturuyor ve hudutları belirliyor.

Hudut demişken, rahmetli Abdurrahim Karakoç'un sözleriyle bitirelim yazımızı:

Ellerin yurdunda çiçek açarken,
Bizim ile kar geliyor gardaşım...
Bu hududu kimler çizmiş gönlüme?
Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.

 

 
Toplam blog
: 74
: 2756
Kayıt tarihi
: 09.04.07
 
 

On yıldan fazla süredir reklam ve halkla ilişkiler sektörü ile internet ortamında medya sektöründe h..