Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '11

 
Kategori
Deneme
 

Aziz İstanbul!!!

Aziz İstanbul!!!
 

istanbul


Günler sonra güneşi görünce denizimi de karşıma aldım ve bir güzel istanbul portresi çizdim boğaza karşı. Sağımda, solumda herkes balık avlıyordu. Ben de salladım oltamı marmara'nın derin sularına... Bana ne çıktı dersiniz? Koca bir umut çıktı. Bazen insanın kendi köşesine çekilip ruhunu sömüren kişilerden, olaylardan uzaklaşası geliyor ve aleyhimize döndüğünü düşündüğümüz çarkın işleyişine dur demek istiyoruz. Bazen susuyoruz, bazen umursamıyoruz ve bazen benim yaptığım gibi yapıp denizi karşımıza alıp derin derin dalıyoruz ne idüğü belirsiz alemlere... Marmara'dan dalıyoruz Karadeniz'de batıveriyor düşlerimiz. 

Bugün katıldığım seminerde de değinildi bu konuya. Hepimiz hedefler koyarız kendimize irili ufaklı. Biz de yaşamak isteriz bu hayatı iliklerimize ilişinceye kadar. Haytamızın önemli basamaklarından olan üniversite yaşantısına adımımızı atarız. Ya sonra ne olur biliyor musununuz? Bu sorun hakkında konuşmak istiyorum. Delikanlı çağın delikanlı kızı olarak sizlere sesleniyorum bugüne kadar insanları incitecek, duygusal olarak yıpratacak düşüncelerim hiç ama hiç olmadı.Hatta insanlara nasıl daha yararlı olabilirim diye düşündüm. Nihayetinde insanın faydalısı insanlığa kalıcı birşeyler (eser, fikir...)bırakabilendir. Faydalı olmak ve vizyonumu genişletmek adına baş şehir Ankara'da başladım üniversite yaşantıma. İnsanların acımasızlığıyla tanışmam da orada oldu. Ben fikirleri en az ufukları kadar geniş insanlar beklerken bulduğum ortam kendi görüşlerini daralttıkları yetmiyormuş gibi yanındakilerin, karşısındakilerin görüşlerini, algılayışlarını daraltmaya yönelikti. işte o zaman anlamaya başladım kızların sadece cinsel bir nesne olarak görülme nedenini. Üniversite demek özgürlük demek özgürlük demekse nedense hep cinselliği vurguluyordu. Belki o yaşına kadar bakir vücudunu korumuş olan kız bu düşüncelerle birlikte bedenini belki düşüncelerini sığdırmayı başaramadığı o dar vücutlara sığdırıyordu. Bedenleri kadar yürekleri de yıpranıyordu. Ama bu kimsenin umrunda değildi. Onlar özgürdü çünkü. 

Ankara'dan rüyalarımın şehri istanbul'uma geldiğim de durum farklı değildi. İstanbul'uma kavuştuğum için sevinmeli miydim? Böyle duyguları sömüren, insanın enerjisini çekip alan insanların arasına düştüğüm için üzülmeli miydim? Bilemedim... Her ne kadar derin derin dalsam da; bir şey beni hep ayakta tuttu: Bugün de Marmara'dan bulup çıkardığım:umut. Duymamazlıktan geldim, gülüp geçtim, sabrettim... Derken bugün o adamın seminerde üniversite yaşamından bahsetmesi bana bunları düşündürdü bir bir. 

Hayat profesyonelce hazırlanmış bir senaryo bence. Hepimizin ayrı ayrı rolleri üstlendiğimiz... Kimimiz öğretmen, kimimiz memur, kimimizse çöpçü olarak üstleniriz rollerimizi. Görev tayinimizi kendimiz yazarız kader dediğimiz alınyazımıza. Yani kendimiz yazar, kendimiz oynarız kendi hayat tiyatromuzu.mesele kendi benliğimize en uygun rolü; bulup o rolün hakkını vermekte. Bu yolda yürürken yollarının kesiştiği insanları keşfetme de, kalp kırmama da...yani mesele insan olma sanatını becerebilmede... 

 
Toplam blog
: 8
: 966
Kayıt tarihi
: 21.01.10
 
 

DEĞİŞİK VE FARKLI OLANLARA BENİM İLGİM.YAŞAMI SEWİYORUM. GEZMEK,YABANCI KÜLTÜRLER TANIMAK,FARKLI İNS..