Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '11

 
Kategori
Deneme
 

Azrail peşin çalışır

Bir gün, içinde yaşadığımız âlemden göç edecek olmak insanın ruhuna ne kadar da acı geliyor? Bu güzel havalar, meleyen kuzular, çağıldayan dereler, cıvıldayan kuşlar, velhasıl tüm canlılığıyla ve dinamizmiyle döngüsünü sürdüren hayat ellerimizden çıkacak ve “çıkmasın” demeye gücümüz yetmeyecek. Sesimiz kısılacak, sorularımız cevapsız kalacak ve bilinmezliklerin içerisinde hiçbir şeye hükmümüzün geçmeyeceği o acı dolu dakikaları yaşayacağız. Ömür boyu kurduğumuz tozpembe hayallerden kopacak, gerçeğin acımasız dişleri arasında can çekişeceğiz. Hiç bitmesin dediğimiz ömrümüz bir amansız zamanda, apansız gelen Azrail’in “haydi” çağrısıyla son bulacak. O gün belki ellerimizde kırmızı karanfillerle sevdiğimize sürpriz yapmayı planlamış olacağız, belki çok sevdiğimiz birisine hediyeler alma telaşı içerisinde bulunacağız; ancak Azrail’in kapıya dayanmasıyla her plan yarım kalacak. Ne garip şey değil mi, birden bire yok olmak? Ayrılmak, uzun bir yolculuğa tek başına çıkmak… Bir ömür boyu yanından ayırmadığın, dostum dediğin, canım dediğin insanları yüzüstü bırakıp gitmek, ne garip şey değil mi? Son nefesi verip de alamamak ne garip şey… Biz canlılar ne kadar da aciz varlıklarız aslında? Hiçbir şeye güç yetiremiyoruz. Yakıyoruz, yıkıyoruz; kâinatın düzeni üzerinde tasarruflarda bulunuyor ve söz sahibinin “kendimiz olduğu” yanılgısına düşüyoruz. Yatlar, katlar, saltanatlar inşa etmek için ince planlar yapıyoruz. Amacımıza ulaşmak için önümüze geçen her canlıyı rahatsız ediyor, her dengenin canına okuyoruz. Bulunduğumuz mevkiler bize baki kalacakmış gibi sahipleniyoruz. Bizden önce o yerlerde oturmuş olanları hatırlamıyoruz. Kaybetmemek adına sahipleniyoruz her şeyi. O kadar çok alışıyoruz ki elimizdeki her bir şeye, batan güne hükmünü geçiremeyen bir acizlik içerisinde varlığımızı ikame etmekte olduğumuzu tasavvur edemiyoruz. Görmüyor gözlerimiz etrafımızda olup bitenleri. İşitmiyor kulaklarımız okunan salâları. Her gün yanı başımızdan birer birer eksilen insanların yokluğunu hissetmiyoruz. Aynalara dönmüyoruz yüzümüzü. Yüzümüzdeki kırışıklıkları ameliyat masalarında düzelttiriyor, saçımızdaki akları kuaför salonlarında renkten renge geçirttiriyoruz. Bir tek bükülen belimize geçmiyor sözümüz. Titriyor ellerimiz, elimizdeki kristal gerçekleri yerlerde tuz-buz ediyoruz. Eyvah, ünlemini seslendirmeye mecalimiz yetmiyor. Yıllarca emek verdiğimiz varlıklarımız yine kendi ellerimizle patır patır dökülüyor yerlere. Parmaklarımız altın yaldızlı mendilleri tutsa bile gözlerimize uzanmıyor ellerimiz. Ağlamamayı bir erdem addediyoruz. Yıllarca elimize geçen her bir şeyi ağlatmaya alıştığımız için, ağlamak yabancı geliyor bize. Gururumuz depreşiyor, celalleniyoruz. Ölmek istemiyoruz, ölümsüzlük iksirinin bulunacağı zamana kadar yaşamayı arzuluyoruz. Yüce yaratıcının Kur’an-ı Kerim’de buyurduğu “(Ankebut Suresi, Ayet 57) Her canlı ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.” Ayetine kulaklarımızı tıkıyoruz. Mademki her şey bir gün elimizden çıkıp gidecek; mademki giderken bir şeyleri beraberimizde götürmenin bir yolu yok; mademki Azrail hem peşin, hem de pazarlıksız çalışıyor, öyleyse hesabı ödemeye hazır olmak lazım. Üç beş dostun omzuna çıkmadan önce hesapları kontrol edebilmeliyiz öyleyse. Helalleşebilmeliyiz gölgemizle bile. Öyle ki öbür tarafta bizden hak istemeye hakkı olmasın. Muhabbetle kalınız… 

 
Toplam blog
: 15
: 446
Kayıt tarihi
: 08.09.09
 
 

1975 yılında Muğla ili Fethiye ilçesi Karaçulha Kasabası’nda dünyaya geldi. İlk, Orta ve Lise..