Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '10

 
Kategori
Siyaset
 

Baba yasa

Baba yasa
 

Baba Yasa


Ulu önderin çok manidar bir sözü var. “Her millet layık olduğu şekilde yönetilir.” (Bu sözün başka liderlere ait olduğu da söylenmektedir.)Yaptıklarının yanında bu söz okyanusta damla gibidir. Ama kıymetlidir. Şahane, düşünülmüş bir sözdür. Gelgelelim, söz üstadı yöneticiler bu sözü kullanarak bizi kötü yönetiyorlar. Yalanlarına her daim olduğu gibi onu da ortak ediyorlar… 

Bu söz üstatları işi pekiyi biliyorlar doğrusu. Sadece işlerine gelenleri alıyorlar. Onun yaptığı ettiği nice işi görmezden geliyorlar. Yıkım ekibi gibi çalışıp onun felsefesinin içini boşaltıyorlar. 

O şahane insanın tâ o yıllardan sezdiği bir tehlikeyi görmezden gelmeleri de aynı sebepledir. Cumhuriyet henüz kurulmuşken… Hatta o yıllardan daha önce… Öğrenciyken… Evet, daha öğrenciyken ordunun siyaset yapmasının ne derece tehlikeli olduğunu fark etmiş Mustafa Kemal. Bu fark ediş nafile olmamış. Ordunun siyaset yapmasının, Osmanlı’nın yok oluş nedenlerinden olduğunu bildiği için ilk fırsatta orduya siyaseti yasaklamış. 

Yıllar geçmiş, geçerken de her yirmi yılda bir, birileri bu yasayı delmeye çalışıp durmuş. Söze gelince onun yaptığı işlerin her birine sahip çıkanlar, nedense demokrasiler için vazgeçilmez olan orduya siyaset yasağını önemsememişler. 

Her ne kadar Atamız, ordunun siyaset yapmasını yıllar yıllar önce yasakladıysa da biz hâlâ ordunun hazırlayıp sunduğu ve de izlediği bir anayasayla yönetiliyoruz. Bir zorbanın, karısının kırkı çıkmadan yeni bir kadınla evlenmesi ve yeni karısını çocuklarına tanıtırken, “İşte yeni karım, ana diyen ulan!” demesi gibi ordu da bize, “İşte size yeni anayasa, evet deyin ulan!”dedi. Biz de dediği dedik çaldığı düdük babamızdan korktuğumuz için ses etmeden ‘ana’ dedik. Hem de büyük bir çoğunlukla! Gerçi onca senede anayasayı delik deşik ederek babamızın zevkine göre seçilen bir anadan rahatsız olduğumuzu belli ettik ama yeterli bir sonuç alamadık. Mübarek çok disiplinli, taviz vermiyor! Ne de olsa ordu yapımı! 

Şimdi durup bir düşünelim. Demokratik bir ülkede, demokrasiyi sindirebilmiş bir toplumda siviller askerden emir alır mı? Almaz. Yanlış bir karar bile olsa, kararı siviller verir. Askerse uygulamakla mükelleftir. Dahası yoktur, olmamalıdır.Peki, bizde neler olmuştur. Asker her daim siyasete karışmış. İşi o kadar abartmış ki birkaç kez oturup anayasa yaptırmış, bunu da bir güzel referandumla kabul ettirmiştir. 

Ancak bu gün artık o gün değil! Devir değişmiştir. Açıkçası hâlâ çok demokratikleştiğimizi düşünmüyorum. Zaten böyle bir anayasa demokratikleşmeye asla izin vermez. Nitekim değişen biz değiliz. Devirdir. İnternet diye bir şey vardır. Hırçın, ele avuca sığmaz bir medya vardır. Sınırsız bilgi, sınırsız bilgi akışı… Darbe yapmak, kendini bilmez sivilleri (!) elde tutmak artık mümkün değildir. Bu noktada şunu söylemeliyim. Bu günün şartları, imkânları o günlerde olsaydı, darbe falan olmazdı. Olamazdı. Netice itibariyle biz modern zamanın imkânlarından yararlanıyoruz. Demokrasinin değil! 

Demokrasinin meyvelerinden yararlanabilmek için silah zoruyla oylanan anayasanın derhâl yırtılıp atılması gerekiyor. Aslında bakarsanız, aynı maddeleri siviller tekrar anayasaya koyabilir. Önemli olan sembolik de olsa demokratikleşebilmek benim için… 

Ne dersiniz, sizce de vakit gelmedi mi? Yeni, yepyeni… Kımıl kımıl… Darbele karşı, dertlere deva, görev dağılımını layığıyla yapan bir baba yasanın zamanı değil midir? Zamanıdır! Yeter ki anlayalım, yeter ki Ulu önderin anlatmak istediğini anlayalım… İşte o zaman en babasından anayasamızı yapabiliriz… 

 
Toplam blog
: 103
: 409
Kayıt tarihi
: 10.09.10
 
 

Kısaca kendimi tanıtacak olursam "Evlat, eş, baba, öğretmen, yönetici, yazar ve tabii ki okur." y..