Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '06

 
Kategori
Mizah
 

Babaannem porno izleyince...

Babaannem porno izleyince...
 

Eskişehir’in o jilet gibi keskin ayazının kapılardan, pencerelerden içeri sinsice sızdığı kış gecelerinden biriydi. Annem başına saksı düşmüş gibi, o saatte nerden aklına estiyse salona ütü masasını kurmuş, anlamsız bir hırsla ütü yapıyordu. Kız kardeşim Meral’le ben de elimizde uzaktan kumanda kanal kanal ‘zap’ yapıyor, bir yandan çene çalıyor; okulların, çetin geçen kışın hayırlı vesilesiyle tatil edildiğinden ötürü de yine sabaha kadar pinekliyorduk. Derken, babaannem çıktı geldi odasından. “Akşam çok çay içtim, ondan mıdır nedir, uyku tutmadı” dedi çilli yüzünü buruşturarak. İçkili restoran işlettiği için babamın sabaha doğru gelmesine alışmıştık. “Oh” dedik, “Dört kız takılırız bu gece. Sabaha kadar çene çalarız…”.

Birden kardeşim “Aa, RTL” diye haykırdı. O zamanlar yeni yayın hayatına başlayan ve popüler olan şifreli Cine5 dışında uydu, kablolu falan yaygın değildi. Hatta cep telefonu bile tek tüktü. Kemere takılan ‘çağrı cihazı’ diye garip bir alet vardı, ki o da sadece mesaj bırakanları görmeye yarıyordu, o kadar. O alete sahip olanların ise havasından geçilmezdi zaten. Hele “Mesajım varmış, bu civarda nerde bir telefon var” diye tek kaşlarını yer çekiminine inat kaldırarak sormaları yok muydu! Havasından kaskatı kesilirdi bu süper teknolojik alete sahip olanlar. Sonra da gerine gerine ankesörlü telefon, jeton falan aramaya giderlerdi. Zira bu alet geri aramaya yada mesajı dinlemeye hiçbir surette yaramazdı.

Bir baktım, hakikaten de RTL kanalı! Kardeşimle birlikte şaşkınlıktan melleşmiş vaziyetteyiz. Bizim TV beş kanaldan fazlasını pek göstermezdi, ki zaten başkaca kanal da yoktu o zamanlar. Haliyle uydu, kablolu falan uzay çağı ürünü babında işitilmekteydi yalnızca. Nasıl oldu, kestiremedik. Ama keyifle seyrediyoruz. Seyrettiğimiz eğlence programı bitti, bir de ardından ne başlasın: Erotik Film. Hatta erotikten ziyade bize göre pornografik bile sayılabilirdi. Annem bize, dârıdünyadaki tüm kara bulutları tepesinde toplamış ve o yan yan üstümüze devrilen bakışlarından yüksek voltajlı şimşekler çaktıracak gibi bir baktı, Meral ile hemen kanal değiştirme girişiminde bulunduk. Fakat bu, sadece girişimde kaldı. Zira tam o sırada babaannem “Duh!” diye haykırdı ve şaşkın şaşkın ekledi “Aboooo, ne ediyorlar bunlar böyle?”.

Annemin de dahil olduğu, bir üçlü kahkaha yükseldi odada. Babaannem hiç istifini bozmadan, kadının zevkten başını oynatmasını kastederek “Ne ediyo gı bu böyle? Boynuzuna vurulmuş buzağı gibi ne savurup duruyo başını bi ileri bi geri?”. Kardeşim ile ben gülmekten yerlere yatmış, halının üstünde türlü büzülme hareketleriyle tırmanmaktaydık. 'Gülme krizi' tanımı tam karşılığını buluyordu o halimizde, ki özellikle 'kriz' kısmı cuk oturuyordu. Bir hışımla babaannem yerinden fırladı, odasına gitti. Gördüklerine kadıncağızın yaşlı yüreği dayanmadı derken, elinde televizyon gözlüğü, dudağında muzip bir gülümsemeyle geri döndü. Gözlüğünü itinayla burnunun üstüne yerleştirip yorumlarına devam etti. Çiftlerin öpüşmesi de onu şok etmişti: “Aboo, tavuk k...çı gibi neden dudaklarını birbirine geçiriyo ki bunlar? Birbirini yiyecek gibi somuruşuyorlar. Öpme dediğin böööle olmaz”. Biz artık dayanma gücümüzün sonuna gelmiştik. Gülmekten karnımıza periyodik ağrılar saplanmaya başlamıştı. Çiftlerin sevişmesini uzun bulmuş olacak ki, son derece ciddi bir şekilde bir tespit yaptı: “Heee, ben bildim… Adamın erkekliği yok galiba. Kadın adama sürtüne sürtüne bi hal oldu, adam hala kadını öpcem diye uğraşıyo. Bizim köyde de varmış böyle biri…”.

Annem bile gülmekten alıkoyamıyordu kendini. Birazcık kendine geldiği bir anda “Yeter artık, değiştirin şunu” diye mırıldanabildi ancak. Kanalı değiştirdik. Babaannem “Allah Allah!” diye şaşkın şaşkın söylenerek tekrar yatmaya gitti; “Allah Allah, millette hiç haya kalmamış! Çatır çatır yanacaklar öte dünyada!”.

O geceden sonra bir daha hiç RTL yayınlanmadı. Gerçi o gece de sihirbazın şapkasından çıkar gibi nasıl yayınlandığına anlam verememiştik. Kardeşimle hala o soğuk kış gecesinde rahmetli babaannemin incilerini hatırladıkça güleriz. Babaannemle TV izlemek başlı başına komediydi zaten. Filmlerin kurgudan ibaret olduğunu algılayamaz, gördüğü her şeyin gerçek olduğuna inanırdı ısrarla. Uzaylı filmlerindeki eciş bücüş mutatları, anadan doğma sakat zannederdi mesela ve “Allah korusun!” derdi dehşetle mavi gözlerini pörtleterek, “Altı çocuk doğurdum, çok şükür hepsi de sapasağlam” diye de eklerdi. Süpermen'in nasıl uçtuğuna şaşırır, Zeyna'nın on adamı üst üste devirdiğine hayret eder, kendi kahramanı ilan ederdi. Sanırım en komiği de uzaylı, tüylü bir yaratık olan Alf'in gerçekten de konuştuğuna inanmasıydı.

Çok alem bir kadındı babaannem; Allah rahmet eylesin!

 
Toplam blog
: 20
: 25120
Kayıt tarihi
: 26.10.06
 
 

Yazmak, tarihin zayıf hafızasına karşı, bir tedbir olarak ortaya konulan isyanın sanatsal vesikasıd..