Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '06

 
Kategori
Mizah
 

Babalar ve oğulları

Babalar ve oğulları
 

Aslında daha önce yazmam gerekiyordu bu yazıyı. Zira "anneler ve oğulları" başlıklı yazımdan sonra, babam her fırsatta iğneleyici cümleler kurmaya başladı bıyık altından gülerek. Evde bir sitem bir sitem; sormayın gitsin. Hoş, diğer babalar da hafif yollu bir serzenişte bulundular zaman zaman. "Ne demek yani; sadece analar mı seviyor oğullarını?". O vakit darılmasın kimsecikler; hemen yazalım babalar ve oğullarını.

Babamız çok fedakârdır. Yağmur demez, çamur demez, çalışır didinirler bizleri okutmak için. Karda kışta bile çalışırlar. Eve yemek getirirler. Babamız bize para verirler. Oyuncaklar alırlar. Hayal gücümüzün gelişmesi için oyunun önemli olduğu bilirler; bizlerle oyun oynarlar.

— Baba yaaa... Bıraksana şu treni biraz da ben oyniim.
— Sen git televizyon seyret. Kırarsın güzelim oyuncağı.
— Uff... Anneeee, babam yine kendi oynuyo benim oyuncağımla.

Her türlü fedakârlığı gösterip okula yollar bizi babamız. Okulda da çok ilgilenirler bizle. Eğitim hayatımıza çok özen gösterirler. Hiçbir veli toplantısını kaçırmazlar.

— Bu ne len iki tane zayıf?
— Baba n'apiim yaa. Öğretmen taktı bana.
— Ulan sen adam olmazsın! Para mara yok sana. Top oynamak da yasak. Doğru odana; eşek sıpası!

Babamız, sağlımızla da çok yakından ilgilenir. Dengeli beslenme konusunda hassastırlar. Beslenmemizi yakından takip ederler.

— Len bitirsene şu tabağındakini!
— Ama ben patlıcan sevmiyom kiii…
— Zorlama çocuğu işte. Köfte yaparım ben ona.
— Hayır efendim! Patlıcan kondu önüne; patlıcan yenecek.
— E sevmiyor işte.
— Kalk git gözüm görmesin seni. Kanser etti beni bu çocuk be!

Oyuncağımızla oynarken televizyon izlemeye yollarlar bizi ama bir yandan da televizyonun sakınca ve tehlikelerinden korumak için büyük gayret gösterirler. 'Aptal kutusuna' esir düşmemizi istemezler.

— Oğlum sen bu televizyonun başından hiç kalkmiicak mısın?
— Film izliyorum baba yaaa.
— Ne filmi her akşam her akşam böyle? Git odana da ders çalış biraz.
— Gündüz çalıştım ama ben derslerimi.
— Hadi len! Çalışmışmış… Bütün gün odanda bilgisayar başındasın; akşam oldu mu da televizyon karşısında. Hangi arada çalıştın?

Ayrıca babamız, elimizde bir mesleğimiz olması için de var gücüyle uğraşır. İstikbalimiz çok önemlidir babamız için. Elimiz mutlaka ekmek tutmalıdır.

— Nereye?
— Arkadaşlarla basket oynamaya.
— Bütün gün koştur it gibi o topun peşinde e mi!. Oğlum sen adam olmiican mı?
— 15 günlük tatildeyiz ama yaaa…
— Bırak len topu mopu. Git dükkânda otur! Serseriliğin sonu yok.

Hem sonra babamız, 'efendi' adam olmamız için de azami ihtimamı gösterirler. Üstümüze başımıza çok dikkat ederler. Toplum içinde iyi bir görüntü çizmemiz meselesi, onlar için son derece mühimdir. Babamız, bu konuda da hiçbir fedakârlıktan kaçınmaz.

— Len oğlum ne zaman vazgeçicen öyle zibidi gibi dolaşmaktan. Şu kılık kıyafete bak!
— Ne varmış kılığımda gene?
— Ne bu deri montlar, her yanı fermuarlı pantolonlar. Hippi misin oğlum sen?
— E şimdi çok moda ama.
— Modaymış! O saçların hali ne öyle?
— Nesi var?
— Ulan erkek adam omuzlarına kadar saç uzatır mı? Git kestir o saçlarını; biraz adama benze!

Babalarımızın fedakârlıkları, saymakla bitecek gibi değildir. Eğitimimizden sağlığımıza, kariyerimizden toplum içindeki saygınlığımıza kadar her türlü halimize yakın ilgi gösterirler.

Oldu mu gönlünüz?

 
Toplam blog
: 70
: 1618
Kayıt tarihi
: 23.07.06
 
 

Milliyet Blog'un ilk yazarlarındanım. Uzun yıllar gazetecilik yaptım, sonra bir sabah uyandım ki ..