Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Babalara geldik babalar

Babalara geldik babalar
 

Babalar ve kızları... Yukarıdaki fotoğraftaki gibi kalmalı her şey...


Dolmabahçe Lunaparkı’nın tam yanında bir zamanlar Levent Kırca-Oya Başar Tiyatrosu vardı. Eski zamanlarda birçok kez gittim o tiyatroya. Hem sevdiğim eş dostları görmek hem de oyun seyretmek için. Oyunlarından biri de “Üç baba Hasan”dı. Şarkısı başlıktaki gibiydi: “Babalara geldik babalar, üç babalar beş babalar”

Son günlerde baba –harbi anne-baba ebeveyn anlamında- kelimesi tuhaf şekillerde hayatımızda yerini aldı. Örneğin Avusturya’daki baba olmayacak bir babanın öz be öz kızına yaptıkları, bir başka babalıktan nasibini almayan adamın kızını sevgilisine kaçtığı için öldürmesi…

Aile vukuatlarını, işin içine baba-kız ilişkisi girdiğinde daha da bir dikkatle okuyor, inceliyor ve merak ediyorum. Çünkü; ben de babacı kızlardanım. Babasıyla arkadaş kıvamında, eğlenen, hala bir yere gittiğinde “Baba, gitmeee” diyenlerden.

Bu ve benzeri haberleri okurken kanım her defasında donuyor. Bir baba kızından nasıl 7 çocuk sahibi olur, eve nasıl hapseder ve hiç kimsecikler bundan haberdar olmaz.

Avusturya’daki bu adam olamamış babanın yaptıklarını okurken, birkaç hafta önce Film Festivalinde izlediğim “an Amerikan Story”i hatırladım. Hayatımın en korkunç filmiydi. En korkunç. Korkunç olmasının nedeni kötülüğü çok fazla barındırmasıydı. Yoksa Amerika’da yaşanan bu gerçek hikayenin filme aktarılması çok iyiydi.

Film, bir insanın ne kadar canileşeceğini gösteriyordu ve filmin başrol oyuncusu Getrude karakterinin içimizde yaşadığına inanmak istememiştim. Bu haber hakkında her detayı okurken aynı şeyleri hissettim ne yazık ki. Getrude, eve para karşılığında alıp, kendi çocuklarıyla baktığı kızlara, kendi çocukları karşısında yapmadığını bırakmaz. Mesela eve gelen misafir kız Silvia’nın yalancı olmadığını bile bile kızı yalancılıkla suçlar, kırbaçlar, felaket şekilde günlerce işkence yapar, döver. O da yetmez bodrum katında diğer insanların da Silvia’ya her türlü işkence yapmasına izin verir. (Bodrum katı olmasına dikkat çekerim) Çünkü Getrude’e göre, kötülük bulaştırılanca güzeldir ve o hep doğruyu bilir, çocukları terbiye etmek istemektedir. En sonunda cam kırıklarıyla olur olmadık bir cümle yazar kızın etine, can çekişmesini büyük bir hazla seyrederken.

Filmin bundan sonrasını anlatmayacağım tabii ki. Bulun bir yerlerden, en azından vizyona girdiğinde aklınızda olsun.

“Babalar ve kızları” özeldir, güzeldir aslında.

Bambaşka bir ilişki, özel bir diyalog, en önemlisi tuhaf bir bağ vardır. Hiç kimsenin koparamayacağı cinsten. Bu nedenle değil midir birçok kadının babası benzeri bir insanı araması, istemesi ya da bulamadığında üzülmesi…

İşte, Bay Fritzl ya da Bayan Getrude’yi düşünürken kötülük sınırlarımızın da bir sınırı olmasını düşündüm.

Her şeyin bir sınırı olması gerektiği gibi.

Bu kadarı da olmaz, olamaz, olmamalı…


 
Toplam blog
: 87
: 1432
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

29 yaşında ve yengeç burcuyum. Her sabah 'flu' gözlerle dünyaya merhaba dememi sağlayan 5 numara göz..